Türk Ulus-Devleti kurulduğundan bu
güne bu devlet, Türk ve İslam dışında ülkede yaşayan tüm halk ve inançlara
sömürge hukukuyla yaklaşmış ve sayısız katliamlara imza atmıştır. Katliamlar
salt fiziki olmamış, sosyal, ekonomik ve siyasal soykırımlarla birlikte
asimilasyon ile de halk ve inançlar adeta kırımdan geçirilmiştir. Öyle bir ülke
ki defalarca yapılan darbeler ve kurulan sayısız hükümetlerle neredeyse en çok Başbakan
ve Cumhurbaşkanına sahip ülke olarak sıralamada dünyada birinci konuma
gelmiştir. Tabi bu da bir yere kadar!
Geldiği yer, Öcalan önderlikli PKK
hareketi doğana kadardır. Bu hareket özünde Kürt halkının üzerindeki ölü
toprağı kaldırmış ancak genel anlamda tüm sömürge halkların önderliğini
yapıyordur. Kürdistan özgürlük hareketi öyle sadece yüz yıllık bir Türk
Ulus-Devlet mekaniği karşısında durmamış, İran, Irak ve Suriye devletlerini de
karşısına alarak hem binlerce yıllık erk-egemenlik, hem Aristo mantığı ve hem
de son dört yüz yıllık Kapitalist Modernite ile birlikte Pozitivist din’in
Ortadoğu’daki tüm sistemlerini allak bullak etmiştir. Aslında bugün tek başına Şengal
ve Rojava’da verilen direniş, konuyu özetler gibidir.
Konuyu Rojava somutunda ele alırsak
eğer; burada açığa çıkan doğal bir olay oluyor. Bu olay evrende, kaos
içerisinde düzeni sağlama sırasında maddelerde yaşanan davranışsal özelliklerle
benzerdir. Nasıl mı? Bir tarafta uzun yıllar isyan ve direnişlerin olduğu
Bakur, Başur ve Rojhılat, diğer yandan bunun örneğinin az görüldüğü Rojava.
Normal şartlarda, enerji yoğunluğunun fazla olduğu yerlerde bir hareket
yaşanırken Rojava örneği bize, atom altı parçacıkların hareketliliğinin
toplumsal yaşamda da kendisini var edebildiğini bir kez daha göstermiştir.
Şöyle ki! En küçük Kürdistan parçası
olan Rojava direniş örneği, Bakur ve diğer parçaları aşan, yani hareketin
pratikteki çıkış noktasından ‘sıçrayan’ bir karakterle eylemini ortaya koymuştur.
Buna Young’un Çift Yarık deney örneği, madde ve anti-madde çarpışmalarından
sonrası nötrinoların davranışsal özelliklerini ve fotonların toplumsal
karşılığı olan hüzme birlikteliklerini de ekleyebiliriz. Entropi yasası gereği
kaybolmayıp minimum seviyeye inen enerji, adeta Rojava’da maximum seviyede anlam
bulup, halklara güç vererek inançlı hale getirmiştir.
Biliniyor ki kuantumsal sıçramalar, özdeki
irade ile başlıyor. Burada da özgürlüğü “hak” eden bir toplum var olduğuna
göre, netleşme ve/veya kararlaşma tikelden evrensele bir zaferi getirebiliyor.
Rojava direnişi ve görünen zaferi
aslında Sayın Öcalan’ın kuramsallaştırdığı Demokratik Ulus paradigmasının
karşılık bulması ve diğer taraftan da belki bu güne kadar açığa çıkmamış olan
PKK’nin de, somutlaşmış halidir diyebiliriz.
Binlerce yıldır beklenen an belki de
bu yaşanan anlardır!
Hareketin paradigmasıyla somutlaşan
kuantumsal sıçrayışlar, genel kabul gören “düz çizgisel” olan ilerleyişi
duraklatmış ve bugün Rojava’da bir enerji açığa çıkartmıştır. Bu enerji ivme
kazanarak dört parça Kürdistan ile birlikte mücadele azim ve kararlılığıyla da Ortadoğu’daki
sömürge halk ve inançlara umut ve ışık olmuştur. Bugün eğer Rojava’da bir
başarı var ve bir barış sonrası zafere evirilecek potansiyel mevcutsa bu,
Öcalan önderlikli PKK hareketinin paradigmasıyla olmuştur. Bugün eğer tüm halk
ve inançlar YPG/YPJ’yi umut olarak görüp savaşçılara sarılarak ağlıyorlarsa, bu
bin yıllardan beklenen kurtarıcının Ortadoğu özgülünde karşılık bulduğunu da göstermektedir.
Mücadele yeni sıçrayışlara gebe ve
kurtarılması gereken bir Kürdistan, Türkiye, Ortadoğu ve Dünya var. Yok olmayla
yüz yüze olan halklar ve inançlar var. Üzerine titrenilmesi gereken İnsan ve Doğa
var. Rojava ile açığa çıkan komünal-kollektivist bir örgütlülük var ve bu güç
tez elden Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kenetlenmeli.
Öcalan’ın özgürlüğü demek şüphesiz
ki Demokratik Siyasetle, Demokratik Ulus
paradigmasını Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yaşamsallaştırmak demektir.
Öcalan’ın özgürlüğü demek, Demokratik Konfederalizm bayrağıyla Ortadoğu’ya
barış ve özgürlük getirmek demektir.
20.06.2015