8 Ekim 2015 Perşembe

Amerika Rusya doktrinleri ve Kürtler

Her şey 1492 yılında İspanyolların Amerika işgali ve yerlilerini soykırım ve asimilasyondan geçirmeleriyle başladı. Can çekişen kapitalizm ile bir soğuk savaş döneminin sözde karşıt görünmelerine gelmeden önce günümüze nasıl gelindiğine ilişkin sanırım bir-iki doktrin paylaşmak şuan yaşanılanları açıklığa kavuşturacaktır.

Teolojik nedenli ve kimilerinin, “sömürgeciliği, halklara ılımlılaştırarak kabul ettiriyor” diye eleştirisi bile olsa Bartolome de Las Casas Amerika’yı işgal eden İspanyol’ların Sepülveda doktrinine karşı güç getiremedi. Son beş yüz yılın paradigmasını oluşturan ve aslında sözde “doğal yasaya karşı gelenler” için oluşturulan bu doktrinin bin beş yüzlü yıllardaki karşılığı Aztek ve İnka’nın siyasi, kültürel, ekonomik ve her türden insani yapılarının, doksanlardaki karşılığı özetle Körfez ve iki binlerdeki karşılığı da 11 Eylül sonrası hava ve kara gücüyle olan seferleridir.

Savaşlarını meşrulaştırmak için iyi, güzel ve doğru sözleri meze yapan dünya-sistemi yürütücüleri “barbarlara karşı” savaşıyoruz savıyla sefer düzenledikleri coğrafya ve ülkelerdeki halkları kırımdan geçirerek zenginliklerine yine “kader” sözcüğüyle el koydular. Milyonlarca insanın yaşamını yitirmesine neden olan bu işgallerin tek nedeni, daha fazla güç, iktidar ve para olgusuydu. Yani dinleriyle Dünya’ya hükmetme arzusu.

Dekolonizasyon -sömürgecilerin zorunlu olarak ülkelerine manevraları- sonrası Oryantalizm ile Batılılığı enjekte etme çabaları da kendilerini kurtaramayacağından tekrar kendilerinde “müdahale hakkı” görmeleri açıkçası zevahiri kurtarma uğraşları olarak açıklanabilirdi. Yoksa Körfez savaşı başlamaz ve 11 Eylül sonrasındaki pratik sergilenmezdi. Buraya kadar 1945 sonrası Dünya üzerinde söz sahibi iddiasında olan ABD’den bahis ediliyordu. ABD, İspanyolların Sepülveda doktrinini içselleştiren bir güç olduğundan bu doktrin bu güç ile anılmaya başlanmıştır.

ABD sözde, Kürtlere yardım ediyor!

Düşünmek ve sorgulamak gerek! CIA neden IŞİD’i kurarak Kürtleri kırımdan geçirmek istedi ve şimdi ABD neden Kürtlerle birlikte IŞİD’e karşı mücadele yürüttüğünü söylüyor? Kürtleri çok mu sevdiğinden? Tabi ki hayır! Öyle olsaydı Kobanê ve Şengal yaşanmaz ve Êzidi kadınlar Musul pazarlarında satılmazdı. Peki ya ne? O zaman Suriye’de ne işi var? Neden Ortadoğu halklarının isyan ve örgütlerinin muhalefeti Suriye gibi uzun soluklu olmadı? İsyanların nedeni neydi? İsyana neden olan reel durum ortadan kalktı mı ki bir durulma yaşandı? İnsanlığa karşı olan barbarları cezalandırıyoruz diye çıkılan yol da ne kadar “asgari zarar ilkesi” argümanına sarıldılar? Yok! Bu sorulara ABD tarafından mantıklı bir cevap gelmez.

Mesela ABD, Kongre’den doktrinlerin onayını sözde ‘insan hakkını savunuyoruz’ diye alır. AB ve BM’de İnsan hakları evrensel beyannamesini referans görerek, kabul eder. -ki işgaller için çirkin bir kılıftan başkası değildir- Yani gerekçeleri gayet anlaşılır ve insanım diyenlerin de karşı çıkmayacağı gerekçeler olan; Etnik temizlik, tecavüz ve zulüm başlıklarıdır. Eğer ABD’nin derdi daha fazla kaostan beslenerek Kürtleri paramiliter bir güç olarak kullanmak değilse, o zaman şimdi neden İran ve Türkiye’ye müdahale etmiyor? İran ve Türk devleti Kürtlere gayri ahlaki davranmıyor mu? İran ve Türkiye’nin katliamları onların sözüm ona “evrensel yargılarına” karşı değil mi? ABD Kürt-Kürdistan ve Suriye’yi değil, yer altı ve yer üstü kaynaklarını seviyor.

Sonra Sinetra doktrini ile “istediği gibi yaptığını” sanan Rusya!

Rusya Kürtleri çok mu seviyor? Acaba Petroller, Ege, Akdeniz ve Boğazlar tehlikeye girmiş olduğu için hem de birebir dâhil olarak Suriye savaşına katılmış olmasın. Putin’in IŞİD’in kurulmasından haberinin olmadığını kim söyleyebilir?

Brejnev doktrini ile kendince hangi başarılara imza attı ki bugün Suriye ve Kürtlerin yanında olduğunu ve haklarını savunduğunu söylüyor? Öyle bir ülke ki bu ülke, iki çeçen komutan karşılığında Kürt siyasetçi Mecit Gümüş’ü Türkiye’ye satan bir ülkedir. Rusya için Komünizmin zerresini bünyesinde barındırmayan, kapitalizme yedeklenmiş ve hatta dünyanın bir asalak virüsüdür, dersek çok abartmış olmayacağız. Sonra öyle Rusya’nın Suriye’nin yanında bulunarak savaşa dahil olması ve kısmen Rojava özgülüne dair açıklamalar yapması Rusya’nın asalak halini unutturmamalıdır.

Rusya: “bu ihalede ben de varım” değil, “ihaleden çekilirsem kazancım ne olacak?” demek istiyor. Rusya’nın, asalaklığıyla birlikte ayrıca artıklarla beslenen ve üç-beş kuruşa satın alınacak bir çakma ihaleciden farkı olmadığı da bilinmelidir.

ABD ve Rusya için anlaşılması gereken şudur; ABD ve Rusya Suriye ve Rojava’da gençliklerini arıyorlar. Çünkü artık bu dönemin bir geçiş dönemi ve yok olma ihtimallerinin çok yüksek olduğunu iyi idrak edebiliyorlar.

Türkiye mi?

NATO bir açıklama yaptı diye Türkiye öyle hemen kendisini nimetten saymasın. Ne Erdoğan ve AKP ne de Türk devleti, ne Rusya ve ABD’nin ne de NATO ile AB’nin zerre kadar bile umurunda değil. Rus uçaklarının Türk jetlerine kilitlenmesinden de anlaşılacağı üzere, eğer Türkiye bir müdahaleye maruz kalmak istemiyorsa yapması gereken tek şey derhal İmralı, yani Ortadoğu düğümünü çözecek olan Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan ile müzakere masasına oturarak Demokratik Ortadoğu Konfederasyonu ve Demokratik-Ulus formülasyonuna evet demesinden başkası değildir.


09.10.2015