6 Mart 2018 Salı

Kürdün Gelini ve MESAM kayyumu Yavuz Bingöl'ün 'uyumlu' duruşu



Yavuz Bingöl, dönemin "sol" kimlikli sanatçısı iken, son yıllarda iktidara yakınlığı ile biliniyor. Umuda Ezgi adlı müzik grubunda Nihat Aydın ile birlikte bir çok ezgiye imza atan Bingöl, grup ile yollarını ayırdıktan sonra kendisini popüler müziğin susuz havuzunda buldu. Özel hayatıyla televole benzeri magazin programlarının vazgeçilmezleri arasında yer bulan Bingöl, artık 'sol gömleğini' çıkarmıştı. 

En son TSK'nın Efrîn saldırısı ile ilgili hükümete bağlılığını bildiren Bingöl, Sol ve Kürt tarafından gelen tepkiler üzerine dün verdiği bir röportajda da, "yandaş değil, uyumluyum" diye kendisini savunmuştu.

Bingöl için bir yazı yazmak oldukça zor oldu ancak sanırım bu yazıyı yazma nedenlerimden biri, Umuda Ezgi'de Nihat Aydın ile birlikte "Kürdün Gelini" parçasını söylemesi ve Bingöl'ün "uyum" tespitinin Sosyoloji'ye ters düşmesiydi.

Sosyolojide, "Baskı ve Uyum ile Uyarlama ve Benzeştirme" kavramları alt alta açıklanmakta ve hiç biri bir diğerinden kopuk olmamaktadır. Kısaca yazmak gerekirse, Uyum: Toplumun beklentilerini bilen bireyin gereğini yerine getirmesidir. 

Burada şu soru sorulabilir: Bingöl, Şahsenem bacının hitap ettiği ve doksanlarda kendisinin de ait olduğu toplumun mu yoksa Bingöl, baskı ile uyuma gelmiş, uyarlama ile de benzeşmiş bir toplumun bireyi mi? Şahsen ben, en azından 12 yaşımda dinlediğim "Kürdün Gelini" parçasını seslendirenlerden olan Bingöl'ün bugün, iradesini yitirerek karşıtına benzeştiğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Evet, Bingöl şimdilerde bir sanatçı duyarlılığından çok "olduğu yerden olma" korkusuyla hareket ederek "sanat için sanat" yapan, herhangi biri oluyor. Kimse, "Kürdün Gelini" parçasında vokallik yapan birinin hangi toplumdan geldiğini unutarak, topluma acı çektiren iktidar ile de uyumlu olacak kadar, özüne yabancılaşmasını beklemezdi.

Kürtler, Bingöl'e öfkelenmektedir. Öfkelerinin haklı nedenleri arasında elbette sadece Kürdün Gelini parçasına vokallik yapması gelmiyor. Kürtler, sanatın ve sanatçının ne ve nasıl olması gerektiğini yüz yıllık baskı tarihinden bu yana çok iyi biliyor. Kürtler Bingöl'ü, toplumun gerçekliğini esas alarak sesi ile sanat icra eden bir müzisyen olarak bilirken şimdi, iktidarın gerçekliğine teslim olmuş sanal bir sanatçıya dönüşmüş durumda olduğunu görüyor.

Elbet sanat ve sanatçıya bir çok örnek verilebilir. Mesela Miriam Makeba! Makeba, Apartheid rejimine karşı duruş sergileyen ve rejim tarafından "devrimci ve tehlikeli" bulunan bir ses sanatçısıydı. Sanatını toplum için icra eden Makeba da elbette Bingöl gibi iktidara eklemlenebilirdi ama o hangi gelenekten geldiğini unutmadan korkusuzca rejime karşı durmasını bildi. Makeba bir kadındı. Kürdün Gelini parçası da "savaşçı Kürt kadınlarının" duruşunu anlatıyordu.

Yine mesela Bingöl'ün annesi Şahsenem! Bir halk ozanı olan Şahsenem, oğlunun bugünlerini görmüş olacak ki, kendisi ile Bingöl arasına uçurum denebilecek bir mesafe koymuş ve "Oğlum bir sanatçı ama ben bir halk ozanıyım. Halkımın dertlerini dile getirmekle zorunluyum. Mecburum" demişti.

Doksanlarda, " Gelini de gelini Kürdün gelini, işgalciye vermez elini, Dağlara çıkar mavzer atar, faşistlere vermez elini" diyerek türkü yakan Yavuz Bingöl bugün,Türkiye'nin Efrîn saldırısına destek sunarak bir taraftan annesini haklı çıkarmış ama diğer taraftan da türküsünü yaktığı Kürt kadınına da ihanet etmiştir.

İhanet'e giden birey ile katillerin psikolojisi benzerdir! "İlk cinayetini işleyen bir katil için ikinci cinayet, kendisine bir oyun gibi gelir" denilir.


Bitmedi! Bingöl sadece halka değil, aynı zamanda, kayyum ile el koyulan MESAM'a ve üye sanatçılarına da ihanet etmiştir. Bilinir; bir yeri işgal etmek için ya zorla el koyarsın ya da içten (ve türlü gerekçelerle karalayarak) fethetmeye çalışırsın.

Dün MESAM'a komplo ile kayyum atandı. Çok tepki olmasın diye elbet, kayyuma giden yolun mutlak nedenleri olmalıydı. Komplo, üye sanatçılar arasından olur muydu bilemiyoruz ama Orhan Gencebay başkan olarak kurumu, iktidarın açık hedefi haline getirici bir metin yayınlayarak ayrıldı. Gencebay, "yönetim denetlenmeli" dedi ve Kültür bakanlığı hemen denetmen göndererek MESAM'a kayyum atanmasına karar verdi.

Şimdi kimse bizden bu süreci olağan bir süreç olarak görmemizi bekleyemez ki MESAM resmen komploya uğratılmıştır. Komplo ile yönetime el konulmuştur. MESAM'ın yeni üyeleri Efrîn saldırısını destekleyerek sınıra giden 'sanatçılar'mı, yoksa Erdoğan'ın doğum günü kutlamasına katılan 'sanatçılar' arasından mı seçilecek bilemiyoruz ama şimdilik, başına 'uyumlu' duruşu ile bizim Yavuz getirilmiştir.

"Sanat sanat içindir" diyen Yavuz Bingöl, artık durdurulamaz bir nesneye dönüşmüş, hem geçmişi hem de geleceğine ihanet etmiştir. Bingöl artık, hem Kürtler hem de Sanat için yok hükmündedir.

06.03.2018
Mehmet Serhat Polatsoy