Sadece Kürtler
değil, Ortadoğu'da yaşayan tüm halklar ve inançların etrafı, hareketli volkanik
dağlar gibi, ateşten bir çember ile çevrili. En küçük bir sarsıntının bile halklar
ve inançları yakıp yıktığı ve bu anlamda tarihe geçtiği bu coğrafyada evrim, an
be an kendini yeniliyor. Evrim sadece, kullanılan anlamda sırf canlılar için
geçerli değildir: Bu anlamda tarih, tüm yakıcılığı ve diyalektiğiyle aynı
zamanda bağrında maneviyatı da taşıyan, evrimsel bir süreçtir, diyebiliriz.
Zaman zaman
içerisinden geçtiğimiz süreç ve karakterleri, tarihten örnekler vererek
anlatırız: Mesela Türk Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Osman, Fatih, Yavuz, Abdulhamid
veya diğer Osmanlı sultanlarına benzetir, o dönem yaşanan süreç ve politikaları
da bir sultan ve yaşanmış bir/birkaç olaydan örnek vererek anlatır, bu yönlü analizler
döşeriz. Ama hiç bir kişi ve olayın, bir diğerinin aynısı olamayacağını
düşünemeyiz çünkü sömürgeciler ancak benzer ama farklı yol ve yöntemler ile
iktidarda kalabilirler: Bir gün beş bin yıl önceki pratiğin benzerini uygularlarken,
bir başka gün yüz yıl, ya da hemen dün olan pratiklerin benzerini uygulamaya
alır ve bu zihniyet ile sistemlerini ayakta tutmaya çalışırlar.
Sovyetlerin
dağı(tı)lmasıyla dünya insanlığı ve tabi doğası, iki kutuplu dünyadan, tek
kutuplu dünyaya geçiş yaptı. Adına Kapitalizm denilen bu dünyada tüm halklar ve
inançlar tamamıyla, bu sistemi yürüten nesneler olarak hedeflenip darbelendi.
Toplum ve toplumlar manipüle edildi, kırıma uğratıldı. Adına komünist diyen
ülkeler dahi bu sisteme hizmet etmekten zevk alır hale geldi. Ahlak, etik,
erdem, vicdan, estetik, güzellik, eşitlik ve özgürlük adına hakikatin ancak
kırıntıları bırakıldı ki kapitalizm kendisini, var edip yaşatabilsin. Zira
toplum/toplumlar umutlu olmazsa, iyi birer işçi de olamazlardı!
Arap baharı
denilen süreçten itibaren, bariz şekilde düzenlenmek istenen bir Ortadoğu ve
halklar gerçekliği var. Ve tabi bu düzen içerisinde de sürekli kaos halinde
bırakılan Kürtler oluyor.
Kürtler!
Kürtler ki tüm
ilklerin yaşandığı coğrafya olan Kürdistan ülkesinin asli unsurları iken bugün
kendi ülkelerinde sömürge olarak yaşamak zorunda bırakıldılar. Lozan ile
birlikte paramparça edilen süreç sonrası defalarca iç ve dış göç yaşayan,
sürgün yiyen, işkence edilen, zindandan çıkarılmayan, katliamlarla kırımdan
geçirilen, özü ve benliği liberalizm ve kapitalizm arasında mengeneye alınarak
kimliksiz ve kişiliksizleştirilmeye çalışılan bir halk oluverdiler.
Bir yandan hal
böyle iken diğer yandan da Kürtler artık bir öz-güç ve ideolojiye sahip olan
bir halk gerçekliğine de sahip oldular. Öcalan önderlikli özgürlük hareketi
Kürtlere, hegemonyanın dayattığı kimlikten sıyrılıp asli kimliğe sahip
olmalarını sağlayarak Dünya nezdinde muhatap olarak kıldı ve artık hiç bir
hesap Kürtsüz yapılamaz oldu. Egemen devletlerce bir sorun olarak görülen
Kürtler şimdi bir çözüm gücü olurken, bu devletler sorunun ta kendileri olup
çıkıverdiler. Ulus-Devletler sorunlaştı! Mesela istedikleri kadar ayak
diretsinler, Suriye sorunu Kürtsüz çözülemiyor, Irak sorunu Kürtsüz
çözülemiyor, İran sorunu Kürtsüz çözülemeyecek, Türkiye sorunu Kürtsüz çözülemeyecek!
Artık Ortadoğu'da hiç bir devletin giysisinin olmayacağı, hepsinin çırılçıplak
kalacağı bir sürece giriyoruz.
Tüm bunlarla
birlikte ilerleyen bir süreç de var ki biz her zaman, "acaba Ortadoğu'nun
geleceği nasıl olacak" diye soruyoruz. Ortadoğu ve süreç oldukça kaygan
bir zemine sahip olduğundan yapılan analizler de bazen, boşa çıkabiliyor. Bu
nedenle olabildiğince ihtimalleri çoğaltmak ve senaryoları toparlamak gerekiyor.
Şimdi gelin hep birlikte neler olabileceğine ilişkin yazdığım senaryolara bir
göz atalım.
Bu senaryoyu
yazmama neden olan 'şey', bir kaç gün önce ABD'nin Türkiye'deki
vatandaşlarına olan uyarısı sonrası gelişti. ABD, vatandaşlarının Batman, Bingöl, Bitlis,
Diyarbakır, Gaziantep, Hakkari, Hatay, Kilis, Mardin, Şanlıurfa, Siirt, Şırnak,
Tunceli ve Van illerine gitmemesini istemişti Peki neden!
Hemen ama sırasıyla senaryolara göz atalım::
*Türkiye, hem bizzat kendisi, hem de harcı Kürt düşmanlığı olan paravan örgütler eliyle Kuzey Suriye'nin statüye kavuşmaması adına ama son tahlilde rotasız ve amaçsız olarak gidip gidip gelebilir!
*İran ve PKK arasında (küçük çaplı) öncü çatışma yaşanabilir!
*Türkiye, Kuzey Suriye'de ilerleyip SDG ile karşı karşıya gelebilir!
*Suriye rejim güçleri SDG'ye saldırabilir!
*Türkiye, İran ve Suriye'de bir savaş, tekrar bir savaş ve bitmeyen bir savaş psikoloji ile yönlendirilmiş aşırı dinci ve faşist kıtalar nedeniyle kaos ortamı oluşup, tüm şehirler (!) karışabilir!
*İran, Türkiye, KDP/YNK ve Irak, Kandil'e girmek için ortak hareket edebilir!
*SDG güçleri, (bahsi geçen ülkeleri zorlayacak insani ve mühimmat dahil) tüm desteğiyle PKK ile birlikte hareket edebilir!
*İran'ın dışındaki güçler teker teker geri çekilip meydanda İran ve PKK bırakılabilir!
*İran ihtimali gerçekleşirse, bu derinleşebilir ve İran tüm bunlardan Türkiye'yi sorumlu tutarak savaş ilan edebilir!
*İran Rusya birlikteliği bir şekliye askıya alınabilir!
*Meydan, aşırı dinci örgütlere bırakılarak ülkelerde iç (Müslüman ve Alevi gibi) karışıklık körüklenebilir!
*Hiç olmaz denilebilecek ihtimalde olan güçler (PKK-Türkiye gibi) yakınlaşabilir!
*Böyle bir sürecin yaşanması demek, tüm ilişkilerin hallaç pamuğuna dönmesi demek ki, büyük katliam ve soykırımlar da yaşanabilir!
*İran'a bedel ödetilmesi düşünülürken, devletler bir bir düşebilir, sınırlar tekrar çizilebilir yada sınırsızlık (!) başlatılabilir!
*Yaşanan süreçler ile birlikte parçalardaki Kürtler, kısmi haklara kavuşabilir!
*PKK'nin gücünü sınırlamak için Başkanlık konseyinin tamamına yakını hedeflenebilir!
*PKK etkinliği sınırlandırılamasa da, KDP ve YNK'ye bağlı aşiretler yönetimlerden el çektirilebilir.
*On yılın sonunda Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Kürdistan Çin'leştirilebilir!
*Halkların uğruna bedel verdiği özgürlük, kapitalizmin işçiliğini yapmak şartı ile verilerek sınırlandırılabilir!
Tüm bu gelişmeler yaşanabilir ama kuvvetli bir ihtimal daha var:
*Öcalan'ın düşünceleri ışığında ülkeler yeniden şekillendirilebilir ve bu ülkeler kendilerini, Demokratik Konfederalizm içerisinde bulabilir!
Hemen ama sırasıyla senaryolara göz atalım::
*Türkiye, hem bizzat kendisi, hem de harcı Kürt düşmanlığı olan paravan örgütler eliyle Kuzey Suriye'nin statüye kavuşmaması adına ama son tahlilde rotasız ve amaçsız olarak gidip gidip gelebilir!
*İran ve PKK arasında (küçük çaplı) öncü çatışma yaşanabilir!
*Türkiye, Kuzey Suriye'de ilerleyip SDG ile karşı karşıya gelebilir!
*Suriye rejim güçleri SDG'ye saldırabilir!
*Türkiye, İran ve Suriye'de bir savaş, tekrar bir savaş ve bitmeyen bir savaş psikoloji ile yönlendirilmiş aşırı dinci ve faşist kıtalar nedeniyle kaos ortamı oluşup, tüm şehirler (!) karışabilir!
*İran, Türkiye, KDP/YNK ve Irak, Kandil'e girmek için ortak hareket edebilir!
*SDG güçleri, (bahsi geçen ülkeleri zorlayacak insani ve mühimmat dahil) tüm desteğiyle PKK ile birlikte hareket edebilir!
*İran'ın dışındaki güçler teker teker geri çekilip meydanda İran ve PKK bırakılabilir!
*İran ihtimali gerçekleşirse, bu derinleşebilir ve İran tüm bunlardan Türkiye'yi sorumlu tutarak savaş ilan edebilir!
*İran Rusya birlikteliği bir şekliye askıya alınabilir!
*Meydan, aşırı dinci örgütlere bırakılarak ülkelerde iç (Müslüman ve Alevi gibi) karışıklık körüklenebilir!
*Hiç olmaz denilebilecek ihtimalde olan güçler (PKK-Türkiye gibi) yakınlaşabilir!
*Böyle bir sürecin yaşanması demek, tüm ilişkilerin hallaç pamuğuna dönmesi demek ki, büyük katliam ve soykırımlar da yaşanabilir!
*İran'a bedel ödetilmesi düşünülürken, devletler bir bir düşebilir, sınırlar tekrar çizilebilir yada sınırsızlık (!) başlatılabilir!
*Yaşanan süreçler ile birlikte parçalardaki Kürtler, kısmi haklara kavuşabilir!
*PKK'nin gücünü sınırlamak için Başkanlık konseyinin tamamına yakını hedeflenebilir!
*PKK etkinliği sınırlandırılamasa da, KDP ve YNK'ye bağlı aşiretler yönetimlerden el çektirilebilir.
*On yılın sonunda Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Kürdistan Çin'leştirilebilir!
*Halkların uğruna bedel verdiği özgürlük, kapitalizmin işçiliğini yapmak şartı ile verilerek sınırlandırılabilir!
Tüm bu gelişmeler yaşanabilir ama kuvvetli bir ihtimal daha var:
*Öcalan'ın düşünceleri ışığında ülkeler yeniden şekillendirilebilir ve bu ülkeler kendilerini, Demokratik Konfederalizm içerisinde bulabilir!
17.09.2019
Mehmet Serhat
Polatsoy