18 Mayıs 2020 Pazartesi

Siz hiç, çocuklarınızı kaldırıma defnettiniz mi?


Türkler-Kürtler, ölüler ve mezarlar!

Mezarlar, mezarlık geleneği her halk ve inancın, kültürüdür. Tarihi, on bin yıl öncesine kadar giden ve kültür halini alan bu gelenek insanın, doğayı anlamlandırma süreci olan neolitik çağ ile tarihlenmektedir. 

Çocukken hatırlarım; köy mezarlığına gelirdik. Büyükler, mezarların başında oturur ve mezar üzerinde toprak dışında olan tüm cisimler ayıklanır, toplanır ve toprak temizlenirdi. Mezarlığa ilk girişte ebeveynlerimin elimden tuttuğunu hatırlarım. Şuanda bizim de, elimizden kimsenin tutmasına gerek kalmadan dikkat ettiğimiz, mezarlara basmama hususu! Kesinlikle mezarın üzerine basılmazdı. Bu hem (ölen kişiye değer atfedilerek) açıklanıyor, hem de (günah denilerek) sırra erdiriliyordu.  Mezarlara basan çocuklar uyarılıyordu. Bazen de yanlışlıkla bile olsa basılmaması için çocukların ellerinden tutuluyordu. Çocuklar artık mezardakilerin bir değer olduğunu anlıyor ve basmıyorlardı. Aynı zamanda norm halini alan bu dikkat, ahlaka dönüşmüştü. Ölüye, mezarlara saygı bir ahlaki ölçüdür. Toplumdan olduğunun da, göstergesidir.

Savaşlarda bile bu bir değer olarak kabul edilmiş ve çatışmaların en yoğun olduğu zamanlarda bile bir yol açılarak karşılıklı olarak ölüler, taraflara teslim edilmiştir. Ölülerin teslim edilme nedeni öyle herhangi bir anlaşma sonucu değil, kökeninde ahlaki ölçüler vardır. Savaşın bile bir ahlakının olduğu bazen ölülere ve mezar yerlerine gösterilen saygıdan anlaşılabiliyor.

Düşün ki mezarda seni doğuran ana var. Düşün ki mezarda, doğurduğun çocuğun var! Her gün aile bireylerinizden birinin cenazesinin üzerine bastığınızı düşünün! Korkunç!

Her mezarlığa gittiğinizde kullandığınız, yani üzerine bastığınız yolda mezarlar olmaz, çünkü orası mezarlığa girmek ya da içerisinde dolaşmak için yapılan betonarme yapılardır. Kaldırımda, hem de istif halde cenazeler olmaz!

Son 1 hafta içerisinde 2 cenaze, mezar konusu gündeme geldi:

1) Hak-adalet arayışı uğruna giriştiği açlık grevini ölüm orucuna çeviren ve yaşamını yitiren Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek'in cenazesine yapılanlar ve gömülme hakkının önüne geçilme hali
2) Garzan mezarlığındaki 261 cenazenin Türk ulus-devletine bağlı kolluklarca mezarlarından çıkarılıp Kilyos mezarlığında şuan kaldırım olarak kullanılan beton yapının altına gömülmesi
MA: Garzan'dan çıkarılan 261 cenaze İstanbul'da kaldırıma ...
Sizin için yanlış olan, bir başkası için doğru olabilir, sizin için çirkin olan bir başkası için güzel olabilir, sizin terörist dediğiniz, başkası için özgürlük savaşçısı olabilir, sizin için şehit olan bir başkası için işgalci olabilir ama Ortadoğu toplumunda ölü ve mezara yaklaşım, ortak değerlerdendir. 

Türk halkı Ortadoğu'ya yabancı ve kültüründen uzak da olabilir ama geldiği yerlerde de kendi ölülerine, mezarlıklarına yaklaşımlarının değer atfetme temelinde olduğunu biliyoruz. Mesela Orhun yazıtlarında, Batı Türklerinde, Oğuz Türklerinde, Hunlarda, Türkleri anlatan Çin kaynaklarında, Göktürklerde, Altaylar panteonunda bile ölü, cenaze ve mezarlıklar değersizleştirilmezken nereden çıkıyor bu ölülere, mezarlara saygısızlık!


Türk halkının tarihine baktığımızda ölülerine dönük, etkilendikleri dinlere göre (Şamanizm, Hinduizm, Maniheizm gibi) gelenek haline gelen defnetme şekilleri vardır. Hepsinde de ölüye saygı esastır. Şuanda ezici çoğunluğu Sünni Müslüman olan Türkler için de ölüye saygı esastı çünkü Hz. Muhammed İslam peygamberi ve sünnetleri, müminler için esaslardandı. Hatta, Hz Muhammed'in Yahudi cenazesi geçerken ayağa kalktığı meselesini sanırım bilmeyen yoktur!

Evet İbrahim'in cenazesine önce cemevinde yapılanlar, sonra Kayseri'de olanlar biliniyor; ki zaten ideolojiktir. Bu ülkede Kürt, Sol ve Aleviler sürekli hedefte olan üçlü sömürge ve ezilenlerdir.

Mezarlıklar tahrip ediliyor, mezar taşları kırılıyor, analar mezarlarda nöbet tutuyor, kargolarla kemikler, anaların kucağına bırakılıyor, ailelerden habersiz bir mezarlıktan 261 cenaze çıkarılıp başka bir yere götürülüyor ve üst üste gömüldükten sonra üzeri beton ile kapatılıyor. Betonun üzerine toprak, onun üzerine de kaldırım taşları döşeniyor! Her gelen geçen, bastığı yeri tanımadan geçiyor; ayakların altında çiğnenenin yüzlerini dahi görmedikleri anaların kızları ve oğulları olduğunu bilmiyor! Bir halka, analara bu kadar saygısızlık yapılmaz; bu onursuzluk dayatılamaz. 

Ölülere, mezarlarımıza saygılı olacaksınız ki yarınlardaki nesil de sizin ölü ve mezarlarınıza saygılı olabilsin. Çocuklarımız her gün sizin bir mezarlık tahrip ettiğinizi, yıktığınızı görüyor; sizin Kürde olan yaklaşımınızı görüyor, okuyor. Farkındasınızdır, çocuklarımız size diş bileyerek, yani bileylenerek büyüyorlar. Sizler bunu, bile isteye yapıyorsunuz çünkü siz Kürtleri, baskı altına alınması gereken, Türklüğe hizmet için yaşamını yürüten nesneler olarak görüyorsunuz. 

Yüz yıldır her nesli, bir halka (Türkler'e) düşman olarak yetiştirdiniz. Bu nesil, yani sizin anlaşabileceğiniz son nesil, sizin adalet, erdem, etik değer ve bir bütünüyle ahlaktan uzak yaklaşımlarınızı görmezden geliyor olabilir ama sosyolojik ve psikolojik açıdan ele alındığında önümüzdeki neslin, Türkler ile ortak vatanda yaşamak isteyeceği, hiç bir şartta düşünülemiyor. Hem de Türklerin ezici çoğunluğu ile!

Cenazelerimizden elinizi çekin! Mezarlarımızdan uzak durun, değerlerimize saygı duyun.  Milliyetçilik ayaklandırılıyorken Kürtler, toprağa düşen Kürd gençlerinin ölülerine saygı göstermeyen, gömülmesine engel olan, cenazesini kaçıran, öldükten sonra başını kesen, ölüsüne bile tecavüz edenlerle yaşamak istemiyor, istemez. Bilmeniz anlamanız gerekiyor!
Senin şehidin sana benim şehidim bana!

mehmet_serhat_polatsoy@hotmail.com
Mehmet Serhat Polatsoy