Daha çok
'Stratejik Derinlik' kitabıyla gündeme gelen Ahmet Davutoğlu, Yeni Şafak
gazetesinde köşe yazarlığına başlamadan önce Malezya Uluslararası İslam
Üniversitesinde doçentlik yapıyor. Daha sonra Marmara üniversitesi uluslararası
ilişkiler bölümünde çalışan Davutoğlu bir dönem Silahlı Kuvvetler Akademisi ve
Harp Akademilerinde ders veriyor. Kökeni itibariyle İsrail ile bağlarının
olduğu iddiası çok kereler dillendirilen Davutoğlu'nun yaşamı, çok hızlı bir
yükselişe sahne oluyor. Parlamentoda olmamasına rağmen 2009 yılında Dış işleri
bakanlığı görevine atanması ve öncesinde (2013) Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah
Gül tarafından Büyükelçi ünvanı verilmesi dikkatlerden kaçmıyor. Foreign Policy
dergisinin 2010 yılındaki "İlk 100 Küresel Düşünür" listesine
girdikten sonra 2011 seçimlerinde Konya'dan AKP milletvekili seçilen Davutoğlu
kabinede, Dış İşleri bakanlığı görevini aynen devam ettiriyor.
Yeni
Osmanlıcılık politikası ile birlikte Pan-İslamizme dayalı dış ilişlikler
geliştirmek isteyen Davutoğlu ilginçtir ki aynı zamanda bir NATO üyesi kalmakla
birlikte, Türkiye'nin Avrupa birliğine girmesini de isteyerek batı yanlısı
olduğunu saklama gereği duymamıştı. 2011'de bu defa Recep Tayyip Erdoğan ile
birlikte "İlk 100 Küresel Düşünür" listesine girmiş ve Erdoğan ile
olduğu 2. proje için kolları sıvamıştı. Davutoğlu, Erdoğan ile birlikte belki
de Türkiye tarihinde ilk defa Ermenilerin yaşadığı, (katliam-kırım-soykırım,
büyük felaket diye de adlandırılan) kendilerinin tabiriyle "Büyük
felaket" için 9 ayrı dilde, konunun araştırılması için bir bildiri
yayınlatmıştı. Milletvekili olmadan önce Erdoğan tarafından Dış İşlerine
getirilen Davutoğlu'nun 30 Haziran 2010 tarihinde Brüksel'de bir gizli toplantı
gerçekleştirdiği öğrenildikten sonra toplantının içeriğine dönük mecliste bir
bilgilendirme yapmıştı. Toplantı İsrail ile yapılmış ve toplantının gizli
olmasına dönük teklifin de İsrail'den geldiği söylenmişti.
Basamakları
hızlı bir şekilde tırmanan Davutoğlu 27 Ağustos 2014'te AKP genel başkanı
olarak seçildikten sonra 6 Eylül'de resmen Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
olmuştu. Davutoğlu'nun hızlı yükselişinde artık sona doğru geliniyordu. 2015
tarihinde 4 Bakan'ın karıştığı 17 Aralık yolsuzluk olayında Davutoğu ile
Erdoğan arasında gerginlikler başlamış ve bu birliktelik, 22 Mayıs 2016'da
kabinesiyle birlikte istifasını Cumhurbaşkanına sunmasıyla son bulmuştu.
Uzun
süreler ortalıkta görünmeyen Davutoğlu, Diyarbakır'da çıktı karşımıza. O
tarihten bu yana sesi-soluğu çıkmayan Davutoğlu, Diyarbakır'a gideceğini
söylemiş ve bu, yeni parti startının Diyarbakır'dan verileceği söylentilerine
neden olmuştu. AKP içerisinde oluşan çatlak sonrası Davutoğlu, Babacan ve Gül
üçlüsünün temelde aynı ama prensipte farklı bir çizgi üzerinde seyrettikleri
görülebiliyor. (Bu konu elbette farklı bir yazı ile analize muhtaçtır. Bu
nedenle dokunmadan, esas konumuza dönelim)
Yukarıda
Ahmet Davutoğlu'nun, tabiri caizse, (Stratejik Derinlik..) gökten zembille
inmiş gibi Türkiye'nin son 16 yılına damgasını vurduğunu görebiliyoruz. Yukarıdakiler
Davutoğlu'nun kısmen, Türk devleti ve hükümetleri içerisindeki aydınlık ve
'karanlık' sicili ile devlet -ya da güçler- lehine çalışmalarını yansıtıyorken,
aşağıda okuyacaklarınız Davutoğlu'nun ne denli bir düşünce düşmanı ve toplum
kıyımcısı olduğunu gösteriyor. Başından tavuk geçirilmiş ve arınmış mıdır
bilemiyoruz ama gelin hep beraber 28 Ağustos 2014 ve 24 Mayıs 2016 tarihleri
arasındaki Davutoğlu'nun Başbakan olduğu süre içerisindeki hak gaspları ve
katliamlar silsilesine bakarak yazıya son verelim.
Davutoğlu
dönemi nasıl başladı?
*Özel
tim ve özel eğitimli askerler ve TSK güçleri şehirleri kuşatıp, mahalle ve
yerleşkelere operasyonlar düzenledi.
*Sur ve
Cizre vb. gibi onlarca ilçede yüzlerce insan öldürüldü, yaşam alanları tahrip
edildi ve yurttaşların geri dönüşleri ortadan kaldırıldı.
*Kürtlerin
haber alma -TV ve basın gibi- hakları ellerinde alındı.
*Siyaset
kurumu adına her şey ortadan kaldırıldı ve HDP milletvekilleri, polisinden
valisine kadar kimse tarafından muhatap alınmadı.
*Şehirlerin
stratejik noktalarına tanklar ve zırhlı araçlar konumlandırıldı.
*Operasyonun
olduğu bölgelere giriş-çıkışlar yasaklandı. Diyarbakır, Mardin, Şırnak,
Hakkari, Elazığ, Muş ve Batman'dan oluşan 7 ile ait 39 ilçede süresiz sokağa
çıkma yasakları getirildi.
*İnsanların
günlük ihtiyaçları olan elektrik, gaz, su, ekmek, gıda vb. gibi ihtiyaçları
kolluk kuvvetlerinin bilgisi ve gözetimi dahilinde sağlandı.
*DBP'li
belediye eşbaşkanları tutuklandı.
*Yüzlerce
insan yaşamını yitirdi. Binlerce insan yaralandı. Doğa tahrip edildi. On
binlerce insan gözaltına alındı, işkence gördü ve tutuklandı. Milyonlarca
insan, ne zaman gözaltına alınırım, gözaltındayken, ne zaman işkence yapacaklar
diye paranoyak oldu. Yüz binlerce insan şehirlerini, on binlerce insan ülkesini
terk etmek zorunda kaldı. İHD ve TİHV verilerine göre sadece 1 Ocak ile 5
Aralık 2015 tarihleri arasında yaşanan çatışmalar nedeniyle 171'i asker, polis,
korucu, 195'i PKK'li, 157'si sivil olmak üzere toplam 523 kişi yaşamını
yitirdi.
Şimdi de Davutoğlu döneminde
hafızalara kazınan toplum psikolojisini alt-üst eden olaylar ve katliamlara
bakalım:
*6-7
Ekim olaylarında 50 kişi yaşamını yitirdi.
*Karaman'ın
Ermenek ilçesindeki maden kazasında 18 işçi yaşamını yitirdi.
*HDP
Diyarbakır mitinginde 2 ayrı patlama oldu. Katliam girişiminde 4 kişi yaşamını
yitirirken 100'ün üzerinde HDP'li yaralandı.
*Suruç'ta,
Kobani'deki çocuklara oyuncak götürmek isteyen ESP'nin gençlik örgütü SGDF'li
devrimci-sosyalist gençler Suruç Amara Kültür merkezinde açıklama yaparken
patlama meydana geldi. IŞİD'in gerçekleştirdiği saldırıda 34 kişi yaşamını
yitirirken 100'ün üzerinde yaralananlar oldu.
*Urfa'nın
Ceylanpınar ilçesinde,-PKK'nin yaptığı söylenerek çözüm sürecinin bitmesine
neden olan ama PKK ile ilgisinin olmadığı anlaşılan ve hala faillerinin açığa
çıkarılmadığı- 2 polis evlerinde infaz edildi.
*Ankara'da
10 Ekim'de barış mitingine IŞİD tarafından üç ayrı saldırı gerçekleştirildi.
Katliamda 107 kişi yaşamını yitirirken 500'ün üzerinde yaralananlar oldu.
Davutoğlu bu süreçte şahsımı hedefe koyup, ilgimin olmadığı bir konu ile itham
etmiş, tüm TV ve Basında algı oluşturarak şahsım üzerinden linç kampanyaları
düzenletmiş, HDP'yi ve PKK'yi patlamayla ilişkilendirmiş, kokteyl örgüt
demişti. Sanık iken mahkemece tanık konumuna getirilmiş ve konu ile ilgimin
olmadığı, mağdur edildiğim anlaşılmış ve patlamaların IŞİD tarafından
yapıldığı, HDP ve PKK ile ilgisinin olmadığı da netleşmişti.
*Diyarbakır
Baro Başkanı Tahir Elçi Diyarbakır Sur'da infaz edilerek katledildi.
*Sultanahmet'te
IŞİD tarafından turistlere dönük canlı bomba saldırısı gerçekleştirilmiş ve saldırıda
13 kişi yaşamını yitirmişti.
*Sadece
1 yıl içerisinde 200'e yakın basın çalışanı hapsedilirken yine bir o kadar
medya kuruluşu ve dernek kapatılmıştı.
*Milletvekili
dokunulmazlığının kaldırılması ile birlikte, Selahattin Demirtaş ve Figen
Yüksekdağ gibi HDP Eşgenel başkanları ve milletvekilleri dahil, binlerce
partili tutuklanmıştı.
Aşağıda, İnsan Hakları Derneği
(İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) dokümantasyon merkezlerinin Ahmet
Davutoğlu döneminde yaşananları kapsayan net veriler bulunmaktadır. Sizleri
rakamlara boğmak istemezdim ama veriler rakamlar üzerinden gittiğinden, siz değerli
okuyuculardan şimdiden özür diliyorum:
2014
*Yargısız infaz nedeniyle 103 kişi
yaşamını yitirdi.
*11 bin
262 kişi gözaltına alınıp, 1273 kişi tutuklandı. 232 ırkçı/ideolojik saldırıda
285 kişi yaralandı.
*İfade
özgürlüğü nedeniyle 193 kişiye soruşturma açıldı.
*Yapılan
646 gösteriye polis müdahale etti.
*47
siyasi parti, sendika ve derneğe baskın yapıldı, saldırıya uğradı. 5 dernek
için kapatma davası açıldı.
*Kelepçeli
muayene, hastaneye götürülmeme, rapor alamama gibi nedenlerden ötürü İHD'ye
cezaevlerinden 117 başvuru yapıldı.
*2014
verilerine göre cezaevlerinde 2282i ağır olmak üzere, 678 hasta tutuklu
bulunuyordu.
2015
*289
kişi yargısız infaz ile katledildi.
*250
kişi cezaevlerinde yaşamını yitirdi.
*45 kişi,
resmi hata ve ihmalden yaşamını yitirdi.
*42 kişi
şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
*176
kişi yaşanan saldırılarda yaşamını yitirdi.
*483
kişi çatışmalarda yaşamını yitirdi.
*48 kişi
bomba patlaması ve kuşkulu bir şekilde yaşamını yitirdi.
*44
kadın intihar ederek yaşamını yitirdi.
*392 kadın
tecavüz ve şiddetten dolayı yaşamını yitirdi.
*32
çocuk intihar ederek yaşamını yitirdi.
*55
çocuk tecavüz ve şiddetten dolayı katledildi.
*5671
kişi, işkence, kötü muamele, onur kırıcı ve küçük düşürücü davranış ve
cezalandırmalara maruz bırakıldı.
*637'si
çocuk 13 bin 189 gözaltı yaşandı.
*99'u
çocuk 1860 tutuklama yaşandı.
*32
gazeteci tutuklandı.
*Miting,
konser, tiyatro ve sinema gibi 18 etkinlik yasaklandı.
*Kitap,
dergi, radyo, TV kanalı ve gazeteye 84 kapatma ve yasak gibi davalar açıldı;
yasaklandı kapatıldı.
*26
dergi, matbaa, yayınevi ve TV binalarına baskınlar düzenlendi.
*Onlarca
haber ajansına ait siteler engellenmiş ve engellenen ajans siteleri ve internet
sitelerinin sayısı 26 bin 851 olarak
kayıtlara geçmiştir.
*Yüzlerce
üniversite öğrencisine davalar açılmış, kimi davalar hala devam ederken, kimi
davalar beraat, kimi davalar da para yada hapis cezalarıyla sonuçlanmıştır.
*68
kuruma, örgütlenme özgürlüğüne yönelik ihlal tespit edilmiştir.
*464
defa siyasi parti, dernek ve sendikaya saldırılar düzenlenmiştir.
*Cezaevlerinde
900'e yakın (sağlık, sevk, sürgün, haberleşme ve disiplin cezalarından oluşan)
ihlal kayıtlara geçmiştir.
2016
*594
kişi yargısız infaz sonucu öldürüldü.
*1.723
asker, polis, gerilla ve sivil yaşanan çatışma, güvenlik güçlerinin müdahalesi
ve bombalı saldırılarda yaşamını yitirmiştir.
*34
şüpheli ölüm yaşanmıştır.
*150'si
çocuk, 6860 kişi gözaltına alınmıştır
*40'ı
çocuk 1724 kişi tutuklanmıştır.
*647
işkence ve kötü muamele iddiaları kayıt altına alınmıştır.
*116
toplumsal olaylara müdahale, darp ve yaralanma tespit edilmiştir.
*1103
cezaevlerinde ihlal yaşanmıştır.
*250
gazeteci çeşitli suçlamalarla gözaltına alındı.
*219'u
çocuk, 2581 kişi toplumsal gösterilerde kolluk güçlerinden şiddet gördü.
*212
sivil canlı bomba saldırılarında yaşamını yitirdi.
*1.900
milyon kişinin sokağa çıkma yasakları nedeniyle eğitim ve sağlık hakları ihlal
edildi. En az 500 bin insan zorla yerinden edildi, göçe zorlandı.
*128
imzacı akademisyen Barış istedikleri için ihraç edildi.
*240'ı
çocuk, 5028 kişi hakkında Erdoğan'a hakaretten dava açıldı.
*328
kadın erkekler tarafından katledildi.
*12
mahkumun cezaevlerinde intihar ettiği açıklandı.
*1348
kişi cezaevlerinde işkence ve kötü muamele gördü.
*Cezaevlerinde
1015 sağlık hakkı, 204 haberleşme hakkı ihlal edildi. Yine 533 disiplin cezası
verilerek, 2 bin 227 sevk uygulaması yaşandı.
*35 kişi
intihar, işkence, kötü muamele, kaza, ihmal, hastalık ve mahkumlar arası kavga
nedeniyle yaşamını yitirdi.
*10
şüpheli asker ölümü yaşandı..
*6 faili
meçhul cinayet işlendi.
*10 il
ve en az 39 ilçede resmi olarak tespit edilen en az 169 gün süresiz ve gün boyu
sokağa çıkma yasağı uygulandı.
*16
Ağustos 2015 ile 20 Nisan 2016 tarihleri arasındaki sokağa çıkma yasakları
sırasında 79'u çocuk, 71'i kadın en az 321 sivil yaşamını yitirdi.
*5042'si
çocuk 13 bin 957 kişi gözaltına alındı. 133'ü çocuk, 3 bin 336 kişi tutuklandı.
*1970
işçi, iş cinayetlerine kurban verildi.
*97 bin
679 kamu çalışanı ihraç edildi.
Yukarıda
yazılanların tamamı Ahmet Davutoğlu döneminde yaşananlar olmasına rağmen
kendisi bunlardan bihaber Diyarbakır'a gidiyor. Adeta bir demokrasi havarisi
kesilen Davutoğlu, iktidarın demokrasi anlayışını beğenmediğini söyleyerek,
toplumun gözünün içine baka baka hak-hukuktan bahsediyor.
Yıl 2019!
Davutoğlu,
özellikle Kürt halkına hak ve hukuktan bahsetmesin. Davutoğlu ve onun gibi
Başbakan eskileri bilsin ki Kürtler yüz yıllık Türk devleti tarihinde sayısız
baskı, katliam, sürgün ve göçe tabi tutulmalarına rağmen hiç bir iktidara
yaslanmadan kendi küllerinden yeniden doğabilmişler, varolabilmişlerdir.
Kürtlerin, ezilen ve sömürülenlerin Ahmet Davutoğlu gibilerine ihtiyacı yoktur.
29.05.2019
Mehmet
Serhat Polatsoy