AKP, milli görüş gömleğini çıkarttıktan sonra inşa ettiği gemiden, saraylı yola düştü. Ardından liberaller de bu gemiye çıktı. Gemiye çıkma konusu, AKP'ye gömlek çıkartanların liberallere dönük kimi telkinleriyle oldu. AKP de onları, yol açmalarını sağlamak için kullandı. Çünkü liberallerden devlete zarar gelmezdi ve devlet bunu biliyordu. Kapitalizmde ekonomi -şimdilik en iyi- neo-liberal, toplum da liberal yaşam ile yürütülürdü. Tabi adına yaşam denirse! Yavaş yavaş ahlâksızlığı ahlâk olarak gören bir yaşam. Her şey ama her şeyin manipüle edildiği, hakikatin yerine sanalın ikame edildiği bir yaşam ancak, yol açıcı olan liberaller ile gelirdi. Liberaller her yerdeydi ve AKP bunu iyi kullandı. Basındaki liberaller AKP için adeta kutsal metinler yazarak ona bağlı bir toplum yarattılar. Tek kurtarıcı, AKP dediler.
Liberaller basın ayağını iyi kullanıyorlardı; TV,
gazete ve internet ile toplumun her hücresine adeta sinaps görevi yüklenip,
bilgi paketlerini nöral ağların odacıklarına ileterek AKP bilincini hâkim
kılmayı başardılar. Yaratılan, ulus-devlete yakışan bir toplum olmalıydı. Öyle
bir toplum yaratıldı ki burada AKP'nin dini kullanması, muhtevasındaki
sorgulayamaz topluma ulaşmayı kolaylaştırdı. Yaratılan toplum, 'liberaller bile
AK Parti ile' deyip bu partiye gözü, kulağı, ağzı kapalı olarak bağlandı.
Sorgulama yetisini kaybeden toplumun temeli sağlamdı: Osmanlıcılık bu nedenle
saraylılaştı. Türkler ve Müslümanlar, bir devletleri olsun, bir Şeyh olsun da
nasıl olursa olsunu kabul eden bir halk, bir inanç topluluğu!
Liberallerin desteği ile yaratılan toplum
sorgulayamıyor, günü birlik yaşamı görmenin, anı tatmanın, sahteliği dile
getirmenin dışına çıkamıyor. Böylelikle fikir, zikir ve eylem hakikati diye bir
şey kalmıyor.
Liberaller, iktidar ve devleti ayakta tutanlardır.
Ulus-devletler için nasıl "...Kapitalizmin gece bekçileridir"
deniyorsa bu, liberaller için de denebilir. Liberaller de Ulus-devletlerin gece
bekçileridir, diyebiliriz.
AKP'nin bir yere kadar liberaller ile devam etmesinin
nedeni, uluslararası yatırımların gelmesi, toplumun atomlarına ayrılması
içindi. Ne kadar yatırım, o kadar devletti. Yani Türkiye bir cazibe merkezi
haline gelirse devlet de iktidarı iç muhalefet ve devrimci güçlere karşı
korurdu ki, öyle de oldu. Muhalefet devletin politikalarının dışına çıkamazken
Kürtler, her dönemin günah keçisi seçildiler. İktidar hem yarattığı hem de zor
ve baskı araçları ile korku duvarları ördüğü, en küçük hak talebini gözaltı,
şiddet ve tutuklama ile sonuçlandırdığı için, tabanı dışında kalanları da
hareket edemez hale getirdi.
Yıllarca birey, bütünden kopuk halde yaşadı, yaşıyor.
Herkes tekleşti. Her koyun kendi bacağından asılır deyimi bireylerin sığınağı
oldu. Baskıya uğrayan oğullar, kızlar bile olsa anne veya baba çocuklarını
savunamadı. Öyle ki cezaevine çocuğuna, akrabasına para gönderenler "terör
örgütüne yardım suçundan" hapis cezaları aldı.
Kapitalizm yeni ülkeyi ilmik ilmik örüyordu. Son
tahlilde gelen Avrupalı yatırımcı değil, Ortadoğulu oldu. Devletin olan hemen
hemen her yer parsel parsel birkaç besleme, belki de komprador müteahhit, Katar
ve Suudilere satıldı. Devlet, millet edebiyatını ders konusu yapanlar
yarattıkları toplumu yazılılara koydu ve sıfırı bastılar. Nihayetinde Türk'ün
de bir vatan toprağı kalmadı. Tüm bunlar ne ile mi oldu? Tüketimci kapitalizm!
Bu tür sadece ekonomi alanında işlevsel değil, toplumdan koparılan bireyin
gündelik yaşamı, arda kalan toplum-su yapının siyasal, kültürel ve elbette
ekonomik yapı, algı ve pratiğini müthiş derecede etkiledi. Bu etkileme bilince
kodlandı ve yönlendirme ile gerçeklik algısı tümden değiştirildi. Peki
liberallere ne oldu? AKP'nin işi bitince gördük, hepsini saf dışı bıraktı.
Onlardan geriye posa kaldı.
Geçenlerde HDP, 43 kişiden oluşan bir Danışma kurulu
oluşturulduğunu açıkladı. Önceden olması gereken, süreç nedeniyle ertelendi ve
nihayetinde kurul oluşturuldu. Kurul kuruldu kurulmasına da burada isimler
üzerinden bir tartışma başladı. Listedeki 43 kişiden kimileri daha beş, altı
yıl öncesine kadar HDP ve öncülerine selam dahi vermemişken, kimileri de Kürt
siyasi hareketini düşmanlaştırıcı bir pozisyondaydı. Bunlar biliniyor; Kürtler
'in bunlara dönük antipati ve hassasiyeti var. Bu hassasiyetin oluşmasını
düşünememiş olmak pek anlaşılır değildir. Listedekilerin çok az bir kesiminin Kürt
olması ve yukarıda değinilen ayrıntılar Kürtlerde tepki ile karşılandı. HDP, bu
gerçeği görmelidir. Liberallere, liberalizme dönük tepki sadece Kürtlerde yok.
Liberalizm sadece Kürtlerin değil halkların, işçi-emekçilerin tepkisini çeken
bir düşünce sistemidir. Bununla ilgili çok uzağa gitmeden PKK lideri Abdullah Öcalan'dan alıntı yapmak
yeterli olacaktır. Öcalan'ın görüşleri, ANF haber sitesinde de derleme olarak
çıkmıştı. Buna göre Öcalan'ın, HDP danışma kurulundaki liberallerin konumunu
belirtmek adına liberalizm ile ilgili görüşlerini kısaca buraya almak istedim: Liberalizm,
burjuvaya özgürlük, işçi ve emekçilere köleliktir. Resmi anlamıyla liberalizm
tüm ulus-devlet sınıfları için özgürlük iken, modern kullar olan vatandaşlar
için işsizlik, ücretsiz çalışma, yoksulluk, açlık, eşitsizlik, özgürlüksüzlük
ve demokrasi yoksunluğu demektir. Liberalizmin gerçek anlamda özgürlükçülük
olmadığını iyi görmek gerekir. Liberalizm tam olarak "seçkinlere özgürlük,
tüm ötekilere kölelik" ister. Liberalizm kendini sağ ve sol liberalizm
olarak böldü. Sağ liberalizmle muhafazakarları etkisizleştirip kendi içinde bir
kanada dönüştürürken, sol liberalizmle de demokratlar ve sosyalistleri kısmen
kendi yedeğine yerleştirdi. Merkezi konuma böyle oturdu. Yoğunlaşan her krizde
birini yedeğine alarak güçlenme yoluna gidebiliyordu...
Çok rahatlıkla belirtebilirim ki bugün danışma kurulu
diye oluşturulan yapının içine dahil edilen birkaç posa kişilik, yukarıdaki
değerlendirmeye bakılacak olursa kendini yenileyen bir hücresel yapıya
sahiptir. Liberallerin amaçları ortadadır. Onların bırakın Kürtler ve
Alevilere, beyni dumura uğratılan Türk'e dahi verecekleri bir şey yoktur.
Yaşamları kimi, devlet memurluğundan emekli olanların yaşamı gibidir. Parti
tanımaz, ölçü, çizgi ve tarz bilmez; hakikate varılabilecek yol/yöntemden
bihaberdirler. Liberaller sistemi yaşatmaktan başka bir şeye yaramazlar.
HDP somutunda halklar ve inançlara, işçi-emekçilere dair zerre faydalı olmaz,
zihniyet dünyaları nedeniyle olamazlar.
Bu kişiler daha önce AKP diye bir canavar yaratmıştır
ve bu canavarın karşısında şimdi de ayakta kalan tek güç olan Kürt siyasi
hareketine, Kürtler' in ezici çoğunluğunun oy verdiği HDP'ye sarılmışlardır. Tam
da burada Öcalan'ın değerlendirmesini tekrar okuyun.
Kimse onlara, bugüne kadar neredeydiler demiyor. Oldukları
yer belli. İlle de birileri kendi vicdanlarını rahatlatmak için soracaklarsa,
neden 2010'a kadar AKP'ye destek verdiler de 2013 sonrası yavaş yavaş Kürt
hareketine yaklaştılar, diye sorulabilir. Ben bunun bir uyanış olduğunu
düşünmüyorum. Aklı başında olanlar aldanamaz. Kurul içindeki birçok kişi aklı
başında ve bile isteye AKP'ye destek sundular.
Ve Barış imzacıları! Onlar Türkiye için olması
gerekeni yaptı. Bu değerlidir. Fakat olması gerekeni yapmak alkış gerektirmez,
kurula almayı mecbur kılmaz. Bir alkış gerekecekse kırk yıldır kesintisiz
mücadele yürütenlere olmalı da her türden bedel vermeyi göze alanlar ve bedel
vermiş olanlar da "hak değil ancak partimize, halkımıza borcumuz
vardır" diyerek yapılması gerekeni yaptıklarını söylüyorlar.
Benim için dün AKP'nin yanında "Akan kanlarınızla
duş alacağız" diyen Peker bugün ne kadar AKP karşıtı ise, dün "yetmez
ama evet" diyenlerin, şu liberallerin AKP karşıtlığı da o kadar samimidir.
HDP'nin geç kaldığı ancak nihayetinde oluşturduğu
danışma kurulu müthiştir ancak içerisinde bulunan kimi isimler kritik konularda
danışılacak kimseler değildir. Bu, Kürtlerin, kırk yıllık mücadelesini görmemek
demektir. Danışma kurulundaki kimi isimler revize edilebilir, eklemeler
yapılabilir. HDP'ye gömlek değiştirme operasyonu varsa bunu göreceğiz ancak
böyle bir şeyin olduğunu düşünmüyorum. HDP'nin bu konuya dikkat etmesi
gerekmekle birlikte her şehirde de Danışma kurullları oluşturması elzemdir. Yerelinde
danışanı olmayanın merkezinde, sadece dogmatizm olur. Yerinden yönetimi
savunan bir anlayış herhalde katı-merkeziyetçi olamaz ki HDP'nin yerele ilişkin
çalışmalarının olduğunu düşünüyorum.
Özcesi; Radikal demokrat bir partinin, liberallere
başvurması düşünülemez. Radikal demokratlar, liberallerden akıl alamaz. Aksi,
radikal demokrat değilsindir. Aklı liberal olanın, kendi doğası gereği çok
dilli, çok kültürlü, çok inançlı, farklılıkların mozaiği olan bir toplumsal
yapıya faydası olmaz. Liberaller toplumsal yapıyı değil, devlet sistemini
savunurlar.
10.07.2022
Mehmet Serhat Polatsoy