26 Ağustos 2019 Pazartesi

Davutoğlu bir tetikçi mi? / Yeni Özgür Politika gazetesi 26.08.2019



Davutoğlu gittiği Sakarya'da "Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Neden mi? Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman eminim en kritik dönemlerden biri 7 Haziran - 1 Kasım arasındaki dönem olarak yazılacaktır" dedi. Bu açıklamanın bir tehdit olduğu su götürmez bir gerçek. Tehdit tamda, AKP içinden çıkacak -sonbaharda ilanı planlanan- Babacan-Gül ikilisinin kurucuları arasında yer alacağı yeni bir partinin kurulma aşaması öncesi geldi.

Evet, cin şişeden çıktı ama bu cin ne Kürt halkı ne de Türkiye halkları için çıkmadı. Çünkü cinin söyleyecek hiç bir şeyi yok. Bu cin Davutoğlu'nun ta kendisidir. Zira Başbakanlığı döneminde üzerine aldığı görevleri memnuniyetle kabul etmiş ve görevini layıkıyla yerine getirmiştir. Bilinir işte: Devletler her dönem kirli işlerini buldukları tetikçiler, yada kurdukları paravan örgütler eliyle yaparlar. Bizler o zamanlar Davutoğlu için, 'Türk devleti tüm kirli işlerini ona yıkacak' diyorduk. Ama zaman ilerledikçe aslında Davutoğlu'nun "elinde balta olan bir aktör olduğu" gerçeğini idrak etmiş olduk.

Gökten zembille inmişçesine Türkiye'ye gelen ve AKP'nin en başından bu yana içerisinde olan Hoca kod adlı Davutoğlu ilk olarak Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül tarafından bir ödül ile onurlandırılmıştı. Malezya'da görevde olan Davutoğlu artık ülkeye dönmeliydi. 2014 yılına kadar AKP içerisinde kritik görevler alan ve 2014-2016 arasında başbakanlık yapan Davutoğlu, Kürt hareketini çöktürmek için paşalar tarafından hazırlanan ve MGK'ya öneri olarak getirilen operasyonlar silsilesinin icra edilmesi için de, Başbakan olarak en başta imza atanlardandı.

Davutoğlu'nun elinde balta var! Hoca baltayı, iki defa eline aldı: 1) Stratejik derinlik kitabı ile Türkiye'nin iç-dış politikalarını şekillendirirken 2) Dün, 7 Haziran - 1 Kasım arasında Türkiye'de yaşananları iktidara tehdit olarak savururken. İlkinde AKP iktidarına, -Uluslararası mahkemelerde yargılatacak önemde- suç işletti, ikincisinde de 'otur oturduğun yerde ve sadece çöküşünü izle' dedi. Davutoğlu'nun arkasında hem Erdoğan'dan hem de Türk devletinden daha büyük güçler var. Bunlar X devlet ya da Ortadoğu ile Kürdistan coğrafyasının zenginliklerine ortak olmak için örgütlenen Dünya-Sistem'i de olabilir. Belki Stratejik derinlik kitabı da, bunlar tarafından yazılmıştı!

Davutoğlu, 2014 Ekim MGK toplantısından bir kaç hafta önce Başbakanlık görevini devralmıştı. Ama bilinir ki MGK gündemi çok önceleri hazırlanıyordu. Toplantı, paşalar ve istihbarat kuruluşlarının Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a sunduğu dosya ile başladı. Bu dosyanın içeriği ve mahiyetinden Davutoğlu'nun haberi olduğunu düşünüyorum. Kürt halkı ve mücadelesine dönük çöktürme eylem planını imzalaması için -dünden hazır olan- Erdoğan'ı ikna eden ekip ile Davutoğlu'nun bu kritik süreçte Başbakanlığa getirilmesini düzenleyen güçlerin aynı güçler olduğu nettir. AKP cephesi açıktan, karşımızda FETÖ var diyemiyor çünkü derse bu bahaneyle, FETÖ'nün AKP içindeki siyasi ayağına operasyon geleceğini iyi biliyorlar. Bu nedenle sadece, 'ihanet' kavramını kullanıyorlar.

Davutoğlu dönemini ta en başından -Maleyza görevinden itibaren- parçalara ayırmadan tek tek incelediğimizde arkasındaki güçlerin kimliklerine de ulaşmış olacağız. Dikkat edin! Sadece Diyarbakır, Ceylanpınar, Suruç, Ankara, Sur ve Cizre gibi BM'ye kadar giden faili meçhul infaz ve katliamları değil, IŞİD ile ilişkilenmenin de en yoğun olduğu dönem Davutoğlu'nun 2014-2016 dönemiydi. Tüm bunlardan: Davutoğlu Erdoğan yada AKP'yi yönlendirdi, AKP Kürt halkı ya da Türkiye halklarını seviyordu da buna Davutoğlu engel oldu, sonucu çıkarılmasın. Burada sadece Davutoğlu karakteri işleniyor ki, ortaya çıkarabilmek için puzzle'nin parçalarını tek tek yerine oturtmak gerekiyor. Diğer yönden bugün Türkiye'nin İdlib'deki sıkışmışlığına bakmak, bununla AKP ve Türkiye'nin geleceğini, su alan geminin rotasını görmek ve muhafazakarlar açısından 2023'ün sadece eskatolojik (!) bir efsaneden ibaret kalacağını da bilmek gerekir.

Davutoğlu 7 Haziran - 1 Kasım arasını işaret etmişti. Gelin hep birlikte kısaca bu aralıkta olanlara bakalım:
1) 5 Haziran'da Diyarbakır'da HDP mitinginde bombalar patladı ve 5 kişi yaşamını yitirdi.
2) 20 Temmuz'da Suruç'ta katliam gerçekleştirildi. İlginçtir ki katliamdan bir hafta önce Bülent Arınç, -Kürtleri kastederek- "onları kötü günler bekliyor" demişti.
3) 22 Temmuz'da Ceylanpınar'da iki polis infaz edildi. İnfaz ile ilgili denilerek gözaltına alınan ve tutuklanan herkes beraat etti ama bu infazın bahanesiyle Çözüm süreci çoktan bitirilmişti.
4) 8 Eylül'de bütün HDP binalarına dönük saldırılar gerçekleştirildi. Davutoğlu bu saldırılar sırasında oylarının yükseldiğini söylüyordu.
5) 10 Ekim Ankara Gar'da canlı bombalar tarafından saldırı gerçekleştirildi ve katliamda 102 kişi yaşamını yitirdi. Davutoğlu, IŞİD emirlerinin bile haberinin olmadığı bu katliam ile ilgili, IŞİD ve PKK'yi işaret edip "Kokteyl örgüt" açıklaması yapmıştı.
6) Başta Sur, Cizre ve Yüksekova'da olmak üzere bir çok Kürt şehrinde mahalleler Türk özel birimlerince ablukaya alınmış, çatışmalar yaşanmış, halk zorla evlerinden çıkarılmış ve yüzlerce sivil insanın yaşamını yitirdiği "hendek olayları/savaşı" olarak bilinen katliamlar silsilesi başlatılmıştı.

26.08.2019
Mehmet Serhat Polatsoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder