HDP'ye
öneri ve kimi görüşler!
HDP geçenlerde kamuoyuna, "20 Kasım'da yapılacak geniş ölçekli büyük
toplantıda, kayyımlara ve gasplara karşı öneriler, diğer öneriler ile birlikte
tartışılacak. Yeni mücadele hattı, yol haritası konuşulacak ve ondan sonra kamuoyuna
gerekli açıklamalar yapılacak" dedi. Elbet HDP'yi böyle bir toplantıya
iten bir çok faktör vardı. Bunlardan bazıları bir yandan, seçmen, üye ve
yöneticilerine dönük yoğun gözaltı ve tutuklamalar, diğer yandan yerelde resmi
düzeyde HDP'yi işlevsiz kılacak belediye başkanlarına dönük siyasi soykırım
operasyonları ve belediyelere atanan kayyımlar. Kayyımlar konusu haliyle
seçmende büyük bir öfkeye neden oldu. Seçmen hem evde, işyerinde, sokakta ve
hem de sosyal medya denilen twitter, facebook gibi çeşitli mecralarda hem
kayyımlar konusunu hem de HDP'nin pratiklerini tartıştı.
Geçenlerde
sosyal medyada "artık HDP belediyelerden çekilmeli" diye bir tartışma
başlatıldı. Bunu başlatan kişi de deneyimli siyasetçi ve HDP'li olan Sırrı
Sakık'tı. Sakık'ın twiti bireysel bir yorum olsa da bu, HDP seçmeni olan
yurtsever özgürlükçü sosyalist, liberal, dindar ve milliyetçi Kürt kesimde
yoğunca işlendi. Sakık'ın twiti sadece bu kesimleri değil, bir de HDP
karşıtlarını hareketlendirdi ve meclis ile belediyelerden çekilmenin doğru
olmayacağını beyan eden HDP'lileri hain, işbirlikçi, satılık, MİT ajanı gibi
yakıştırmalarla yaftaladılar. Hakaret ve iftira ile yönelen bu kesimlerin
HDP'li olmadığı aşikar. Parti eleştiri kültürü ile bağdaşmayan bir dil, üslup
ve tarz ile saldıran bu çevre aynı zamanda HDP'yi tekleştirmek, parti isminden
'halkların' ibaresinin kaldırılmasını isteyen kesim oluyor. Saldırıların merkez
üssü ise KDP çevreleri ve çoğunluğu Avrupa'da yaşayan HDP karşıtları oluyor. Bu
çevrelerin HDP'yi hedefe oturmalarının çıkış noktası da Öcalan oluyor. Öcalan'ı
direkt olarak hedef alamayan bu çevreler, farklılık ve eleştiri adı altında
HDP'nin ruhuna dönük saldırılar gerçekleştiriyorlar. Avrupa'da kimi davetlere,
TV programlarına konuşmacı olarak çağrılmaları için hedeflerinde Öcalan değil
HDP olmalı ki kabul görsünler; yoksa kendilerini ele vereceklerini biliyorlar.
Kendilerine
Kürt milliyetçisi diyen bu çevre HDP'nin Türklere, Kemalizme teslim edildiğini,
HDP'nin Kürtleri devlete sattığı gibi çirkin ifadelerle iddia ettikleri
görüşlerini savunarak, HDP'nin her pratiğini manipüle ediyorlar. Bu
manipülasyonun özel savaş birimi tarafından yapıldığı nettir. Sosyal medyada
farklı isimlerle açılan hesapların duygusal anlamda bağlı olan kitleyi, kimi
HDP'li Türk arkadaşların yanlışa hizmet ettiği kabul edilebilecek pratikleri
üzerinden HDP'nin esasına karşı saldırı temelinde yönlendirdikleri
anlaşılabiliyor. Elbet bu saldırılar nedenli oluyor. Ortada hiçbir şey yokken
kimse HDP'ye yönelmiyor, eleştirmiyor ya da saldırmıyor. HDP'nin kimi eksikleri
bu yönelimlerin ortaya çıkmasına neden oluyor.
Ayrıca
HDP'nin beden ve ruhunun oluşmasında mutlak emeği olan Öcalan'ın görülmemesi
konusu var! HDP, Kürt halkının ezici çoğunluğunun lider olarak gördüğü Öcalan'ı
ya savunmuyor ya da sadece slogan düzeyinde savunuyor. Öcalan'a yeterli
sahiplenme olmaması yurtsever Kürt halkında bir kırılmaya, kimi durumlarda
partisine sahip çıkmamaya dahi yöneltiyor. Buradan da anlaşılıyor ki Öcalan'ı sahiplenmeyen
bir HDP, ya Kürt milliyetçisi ya da iddialardaki gibi Kemalist bir HDP olmuş
oluyor. Yurtsever Kürt halkı ve özgürlükçü sosyalistler için esas olan hakikat
Öcalan oluyor. Onlar da Öcalan'dan azade bir HDP'nin milliyetçi ve Kemalistler
arasında paramparça edileceğini biliyorlar. Yine bilinir ki Kürtler tüm düzen
partileri tarafından sadece seçimden seçime hatırlanır, sadece oy almak için
kimi vaatlerde bulunmak için türlü türlü kampanyalarla Kürdün oyunu almaya
çalışırlar. Başbakan ve Cumhurbaşkanı düzeyinde Kürtçe konuşmalardan, Kürdistan
demeye varan slogan söylemler icra edilir ve Kürtler nesneleştirilerek seçim
sonrası tekrar baskı ve zulmün hedefinde olur. Son seçimlerde bu sadece düzen
partileri için değil, aynı zamanda HDP için de geçerli olmaya başladı. HDP de neredeyse
düzen partileri gibi Kürtleri, seçimden seçime hatırlar, arar ve sorar oldu.
Kamuoyuna
açıklanan ve 20 Kasım'da yapılacak olan toplantı, Kürtler için büyük önem arz
ediyor. HDP'ye önerim toplantıya büyük zaman ayrılması, oldu bittiye getirilip,
pratikte karşılığı olmayan sloganlar eşliğinde bitirilmemesi ve toplantı
çerçevesinin daha bir genişletilmesi yönündedir. Toplantı, HDP'nin örgütlü
olduğu ve özellikle kazanılmış belediyelerin olduğu şehirlerde yaşayan yerel
halk sakinlerinden de -kimi aydın, yazar, kanaat önderi, esnaf, işçi gibi-
heyetlerin kabul edilmesi şeklinde büyütülebilir. HDP toplantıda, vermeyeceği
sözü ne sarf etmeli ne de konuşmamalıdır. Bilinmeli ki seçmen artık konuşan
değil, icraat yapan bir HDP istiyor. Bu nedenle toplantıda sloganlar değil, HDP'nin
hakikati işlenmelidir. HDP'nin, ahlâkî-politik bir toplum hedefiyle yola çıkan,
radikal demokrat ve özgürlükçü bir parti olduğu gerçeği vurgulanmalı ve tüm
vekiller görevinin başına çağrılmalıdır. Görevini icra etmeyenlerin parti ile
ilişkileri kesilmeli ve halk nezdinde teşhir edilmelidir.
Yine de
kısaca öneri ve görüşlerimi aktaracak olursam:
Açık ve net bir şekilde belirtmek gerekirse HDP içerisinde olan herkes HDP'li
olmalıdır. Bu anlamda, bileşen hukuku ve verilen imtiyazlar, herkes HDP'li diye
gereksizdir. Bileşen hukuku ve verilen imtiyazlar demek 'özerklik değil,
defacto parti, yani parti içinde farklı görüşlere sahip partiler, dayatmalar ve
genelden azade pratikler' demek oluyor. Bu da aile içerisinde bireycilik
demektir. HDP kişilere muhtaç değildir. Mesela, 'bize bir vekil, bir belediye
başkanlığı, bir sözcülük vermezseniz, sizinle olmayız' diye açıktan ya da örtük
tehdit edenlerin ya önü alınmalı, yani iş bu raddeye getirilmemeli, ya da
teşhir edilmelidir. Özgürlük mücadelesi şahıslardan bağımsız olmadığı kadar,
şahıslara bağlı da olamaz, yürütülemez ilkesi bilince çıkarılmalıdır. Birileri
'hayır' diyebilir ama pratik öyledir. Tüm bunların doğurduğu tek bir ideoloji
oluyor; liberalizm. Kabul etsek de etmesek de Bileşen hukuku parti de,
liberalizmi doğurdu.
Özellikle son günlerde yaşanan tartışmaların önü açılmalı, yani tüm partililer
toplantıda -deyim yerinde ise- eteklerindeki taşları dökmelidir. Bilinmeli ki
tasfiyeciliğin alabildiğine yaşandığı, yönelimlerin HDP'nin, yaşananlar
karşısında pasif kalmasından ötürü olduğu ortadadır. Öyle, şimdi zamanı değil,
ağır bir süreç yaşanıyor, bu konuyu sonraya bırakalım gibi geçiştirmeler kısır
döngüleri hakikat olarak sunar ve tasfiye, kaçınılmaz olur.
Sosyal medyada partiye dönük yöneltilen, itham, eleştiri ve saldırılar
konusu için bir komisyon kurulması ve geçmişte milletvekilliğinden, belediye
başkanlığına, neredeyse tüm seçimlerde kendini dayatanlardan, dezenformasyon
çalışması yürütenlere, bünyede görünüp, uygun ortamı yakaladığında zarar
verenlerden, manipülatörlerin pratiklerine kadar tüm konular ile ilgili yine
sosyal medya yada uygun bir mecradan, olması gereken bir dil, üslup ve tarz ile
cevap olunmalıdır. Milliyetçi kimliğe sahip de olsa, dil, üslup, tarz ve
yöntemi saldırgan da olsa, HDP'li değil, karşıt konumda da yer alsa, ya da özel
savaş birimlerinin unsurları da olsa, herhangi biri HDP'nin kimi yanlış
pratiklerinden dolayı Kürt halkının hassasiyetlerinden bahsettiğinde, bazen
bizim de düştüğümüz hata gibi, "bu kişi eleştirmiyor, saldırıyor, bu
unsurdur, bu ideolojik olarak karşıttır" gibi itici yorum, söz ya da
pratiklere girişilmemeli, ya doyurucu sözler sarf edilmeli ya da derhal bu
yönlü pratikler sergilenmelidir. HDP'liler birbirlerine düşürülmemelidir. Ya da
HDP'liler ile HDP karşıtları karşı karşıya
getirilmemelidir. HDP resmi anlamda kendini savunmalıdır.
Bilindiği
üzere HDP'nin sahip olduğu ideoloji alabildiğine şeffaf ve çözüm odaklıdır.
Yine bilinmeli ki tıkanıklığın olduğu yerde HDP değil, liberaller ve
tasfiyeciler cirit atıyor demektir. Hem liberal hem de sekter yaklaşımların
tasfiyeciliğe götüreceği net iken, açıkçası bu gibi durumlarda anlık ve hızlı
olarak müdahaleci olmamak niyetlenen, yada niyetten bağımsız tasfiyeciliğin
dümenine su taşımak anlamına gelecektir.
Toplantıda herkesimin rahat konuşması için yeterli gün ve vaktin yaratılması,
herkesin netleşmesi gerekmektedir. Ya netleşerek yola devam edilmesini istemek,
ya da kimsenin zorla partide tutulamayacağını söylemek gerekiyor.
HDP'nin hesap verir bir parti olduğu net iken, iki elin parmak sayısını
geçmeyen vekillerin dışındaki vekillerin pratik sahada olmamasını seçmene
açıklamak gerekiyor.
Ya bu vekillere gerekli yaptırımlar uygulanır yada olursa eğer bir daha böyle
vekiller yada belediye başkanları, Kürdü yada enternasyonalisti ile her şeyini
özgürlük mücadelesine adayan seçmene layık görülmez.
HDP'liler ancak HDP'nin dil, tarz ve üslubuna sahip olur, bu özellikleri tekrar
tekrar ihlal edenler HDP'li değil, ancak HDP içerisine yuvalanan ya çıkar
grupları, ya istihbaratçılar, ya asalaklar, ya da partiyi yeterince tanımayan,
tanımak için özel çaba sarf etmeyen, öğretilmeyen, çevresindeki HDP'liyim
diyenlerin dil, üslup ve tarz ve yaşamlarını taklit eden, gerçekten bilmeyen
ama iyi niyetlilerdir.
HDP'liler, bir HDP'li gibi konuşmalı. Bir başka parti, anlayış yada ideoloji
ağzı ile konuşmamalı, pratik sergilememeli, buna olanak tanınmamalıdır. Yine, HDP'ye
gelirken, gelenlerin ırk, cins ve inancına bakılmıyor ama kapıdan girmeden
önceki gömleği ile de alınmıyor, alınmamalı.
Farklılık ayrıdır HDP içinde farklı ideolojileri yaşatmak ayrıdır. Buna yöntemlice
son verilmesi gerekmektedir çünkü HDP zaten
tek başına yetiyor. Zira HDP'nin başka, içinden çıkan öte zihniyetlerin
başka stratejileri olduğu düşünülüyor!
Bir
bileşen hukukundan bahsettik ve bileşen hukukunun ya lağvedilmesi yada
düzenlenmesi gerekiyor dedik. Eğer çok işin içinden çıkılamıyorsa,
"herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinimi kadar" imtiyazlar verilebilir.
Bu anlamda parti sözcü de ya Kürt olur yada Kürt halkının hassasiyetlerini
gözeten bir arkadaşımız sözcülüğe getirilir ki aksi rahatsızlık uyandırır,
uyandırıyor. HDP bir Kürt veya Türk partisi değildir. HDP hiçbir kimse yada
kesimin egolarını tatmin edecek bir parti de değildir. Her HDP'li duruşundan,
konuşmasına, yürüyüşünden davranışlarına kadar her haline dikkat etmelidir.
HDP'li olmak başlı başına yeni bir kimlik ve insan olmak iken, eskiyi dayatmak
ve bunu kabul etmek ne doğrudur, ne de ahlakidir.
HDP'nin
hem sosyal medya aracılığı ile başlatılan tartışmalara, hem de saldırı ve
yönelimlere dönük mutlak bir cevabı vardır ama bilinmeli ki hiç bir tartışma ya
da yönelim, orta yerden çıkmıyordur. Her şeyin bir nedeni olduğu, sonuçların
nedenden doğru ortaya çıktığı gerçeği bilince çıkarılmalı, eleştiri ve saldırı
her nasıl olursa olsun, gereksiz ve boş görülmemeli, kulak verilmeli, gelen
sesler partiyi daha ileriye taşıyacak şekle evirilmelidir.
18.11.2019
Mehmet
Serhat Polatsoy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder