1 Haziran 2011 Çarşamba

Tahrik Sürecinde Değişim Şart!

M.Serhat Polatsoy; Son yaşanan gerilla şahadetlerine ve AKP hükümetinin imhada ısrar eden pratik tutumlarına bakıldığı zaman görülecektir ki;


 29.isyan “mevcut direniş halinden” koparılıp, tekrar canlandırılmak ve süreklileştirilmek isteniyor. Yani hem halkın büyük bir bölümü hem de sömürgeci sistem PKK’nin isyan kararını bildirmesini bekliyor.
Topyekûn isyan kararıyla halk kontrolsüz bir şekilde ayaklanacak, iç savaş çıkacak ve bunun sonucunda her yer ateş topuna dönüşüp, ardından sömürgeci işgalci sistemin bugüne kadar yaptığı işgalci müdahale gelişecek. Türk devletinin, İngiltere, ABD ve Fransa’dan devraldığı sömürgeci deneyimlerin isyanları bastırmada oldukça yeterli olduğunu, hepimiz biliyoruz.

Son yüzyılda Kürdistan üzerinde en büyük parçaya hâkim olma özelliğiyle de ilgili olarak Türk devleti, sömürgeci devlet olma yolunda yürümek isteyen diğer devletlere de model teşkil eder bir düzeydedir.

Son süreçte yaşanan gelişmeler ışığında, “son ve büyük” bir savaşın yaşanılmaması için biz yazarçizerler ne yapmalıyız?  Öncelikle zihnimiz dünü ve süreci derinlemesine analiz etmeli, dilimiz ise her zamankinden çok, barışa hizmet etmelidir.

PKK’nin pratik anlamdaki ilk isyan denemesi olan Hilvan-Siverek direnişinin stratejik ve taktiksel getiri ve götürüsü ortadayken, bilmemiz gerekir ki tekrardan bu ve buna benzer bir ayağa kalkışın düşünülmesi veya istenilmesi, tam da sömürgecilerin istediği tarz olur. Açıkçası tahribatları oldukça büyük ve ardından gelecek yıkımında kaçınılmaz olduğunu bilerek düşünmek ve yazmak, sanırım yerinde olacaktır.

Eğer sistem bugün hiç olmadığı kadar Kürt özgürlük hareketine yöneliyor ve halkta PKK’ye karşı bir tepki yaratmak istiyorsa, bunun tek nedeni PKK hareketinin sistemin yönlendirme alanının dışında olmasıdır. Sistemin BDP ve gerillaya yönelik tutuklama ile katliamları da gösteriyor ki PKK, ciddi anlamda tahrik ediliyor ve sistemin istediği çizgiye çekilmeye çalışılıyor. Buradaki amaç; halkın tepkisi doğrultusunda gerillanın hareketlenmesi ve halkın istediklerini yerine getirmesidir!

 Şuanda halkın büyük bir bölümünün ve sömürgeci sistemin isteğine gelince;

Halk, yaşanan şahadetlerden dolayı PKK’den intikam almasını istiyor. Haklı da. Sayın Öcalan’ın dediği gibi; Kandil neden gerillayı tutuyor? Diğer taraftan sistem de, PKK’den kontrolsüz savaşa girmesini. Böylelikle halk bir yerde sahipsiz olmadığını anlayacak, sistem de isyana kalkana geçmişteki gibi yönelip, Kürdistansız bir Ortadoğu yaratma yolunda engelsiz bir şekilde ulaşacak.

Halk, bu intikamın nasıl alınacağı konusuna karışmıyor; çünkü bilmiyor. Yeter ki intikam alınsın diyor. Ancak sistem bu isyanı nasıl bastıracağını çok iyi biliyor. Kürt halkı ve duyarlı birçok düşünür, yazarçizer, yaşanan şahadetlerden kaynaklı, haklı olarak “intikam alınmalı” diyor. Bu ani intikam çıkışlarının geçmişte yarattığı tahribatlar bilinmesine rağmen, biz köşe yazarları zaman zaman “hesap sorulmalı” minvalinden olan yazılarımızı “ artık her şey bitti, isyan başlasın”a kadar vardırıyoruz. Bizler bile (en azından az biraz okuyanlar) zaman zaman PKK’yi isyana kalkması yönünde tahrik ediyor, ona taktik veriyor ve birer komutan edasıyla yazıp çiziyoruz. Kendimizi birer komutan ilan ettiğimiz yetmediği gibi pratik sahada yer alan komutanlara da ihanete varacak anlamında her türlü söylem içerisine giriyoruz. Herhalde utanılmasa, “sen kalk biz gelelim” denilecek bir pozisyona gelmişiz, haberimiz yok. Elbet komutanların; biz görevimizi yürütemiyoruz, öyleyse siz gelin, diyeceklerini düşünmüyorum. Ancak gün olur onlar da “hadi gelin” deseler, acaba kaçımız rahat yaşamlarını bırakıp hakiki bir ölümü göze alıp gidecek!

Günlük, günü birlik değerlendirmeler sonucunda duygusallığa kapılarak yazılan ve düşünülen tüm yazılar, mevcut hakikat arayışını baltaladığı gibi, tüm kazanımları da boşa çıkarıyor. Bu tutumların oldukça tehlikeli olduğunu ve Sayın Öcalan’ın öğretisi ile onurlu yaşam arayışını tehlikeye attığımızı da anlamayacak ve anlamsızlaştıracak tehlikeli boyutlara gelindiğini göz ardı ediyoruz. Yani Sayın Öcalan’ın omuzlarındaki bir yük de, biz yazarçizerler oluyoruz.

Kürt halk gerçekliğine yüzeysel bazı yaklaşımlar, (her ne kadar dünü biliyoruz görüntüsü çiziyor olsak da) büyük oranda halkın duygusal ve aydınların düşünsel olarak eksik ve derinlemesine yetersiz analizde kaldığı yanlışlar oluyor.

Bu yanlışlardan kaynaklı isyan istemlerinin, beraberinde büyük yok oluşları da getireceğini anlamalıyız ve tez elden “zihin ve dil değişimine” gitmeliyiz.

Sömürgeci, isyan ve bastırmak ister ise, bizler de PKK’yi isyana teşvik etmemeli ve sömürgeci tuzağa düşmemeliyiz. İsyana karşı direnişin olması gerektiğini birçok köşe yazarı arkadaş gibi bende söylüyorum. İsyan yerine direnişin esas alınması demek, parça parça her alanda aktif hale gelmek ve demokratik halk serhıldanlarıyla sistemi paramparça etmek demektir. Bahsedilen Devrimci halk savaşının da isyan değil, direniş temelinde olması gerekmektedir. Yoksa sistem, ilk isyan acemiciliğine yönlendirmeyle canlandırmak istediği ve her yanı bir anda yakacak olan bu isyanı bastırmak için, gelişmiş istihbarat ağları ile yoğun teknik kullanarak özgürlük hareketinin ve halkın boğazını sıkarak ya onursuzlaştıracak, ya yok edecektir. Kürd halkının içinde bulunduğu tüm süreçler her anı ile çok tehlikeli tuzakları barındırıyordu. Fakat bu süreçlerin en tehlikelisi, yani mevcut “var olma ile yok olma” süreci gerçek anlamda dönüm noktasıdır. Bu anlamda her bir yurtsever Kürd bireyinin sürece göre davranıp konumlanması ve yüzeysel analizlerden kaçmasıyla pratik ve düşünsel sahada olması aciliyet arz etmektedir.

Gerilla şahadetleri ve bitmek tükenmek bilmeyen tutuklanmalardan kaynaklı Kürd halkının çığlığı ve bazı aydınlarımızın son süreçte PKK’ye (haklı) yüklenmeleri, “Komutanlar görevlerini yerine getirmiyor” tarzında çıkışları da Sayın Öcalan’ın açıklamalarından bağımsız değil ve anlamlıdır. Elbet herkes görevini yerine getirecek ve sürece denk düşmeyecektir.
Nasıl Kürt siyasetçi ve aydınları sürece uygun hareket etmeli ve dilleri ile pratiklerini yerinde ve zamanında kullanmalılarsa, aynı şekilde PKK’de yerinde ve zamanında görevini layıkıyla yerine getirmelidir. Bu anlamda her türlü bedeli göze almış, siyasetçi, aydın ve halkın kaygıları ile yoğun eleştirileri PKK yetkililerince olgunlukla karşılanmalı ve sürece göre gereği yerine getirilerek Kürt halkının özgürlüğü onurluca taçlandırılmalıdır.

31.05.2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder