16 Haziran 2011 Perşembe

Urfa'daki Seçim, Değişim ve Tehlike

Emek, Barış, Demokrasi ve Özgürlük bloğu bileşenlerinin desteklediği adaylar, Kürdistan ve Türkiye genelinde (Dêrsim’in dışında) iyi bir başarı elde ettiler. Bu başarıyla beraber, var olan kalelerin korunması bir yana, yeni kaleler inşa edilerek, sömürgeci sistem tarafından ele geçirilmiş olan kalelerin de tekrar alınması ve yıkılmaya yüz tutmuş yapıların da onarılması sağlandı.
Ele geçirilmiş bu kalelerden bir tanesi de, büyük oranda Urfa idi. Urfa, Sayın Abdullah Öcalan’ın doğduğu il olma özelliğinden kaynaklı, sömürgecilerce her yönden kuşatılmıştır.-Yine Fırat’ın coştuğu bu il, hem su, hem de tarihsel zenginlik olarak İsrail gibi devletlerin iştahını kabartmakta ve bu bölgeye özel ilgilerini artırmaktadır- Bu bakımdan sömürgeci anlayış, Urfa’ya özel politikalar geliştirmiş, uygulamış ve uygulamaya devam etmektedir.
Sömürgeci kuşatılmışlık, beraberinde Ağalık, Şeyhlik ve Beylik rejimini getirmiş ve halk sorgulayamaz bir hale gelerek, itaati kanıksamıştır. Bu teslimiyet bölge halkının bireylerinde(kadın-erkek fark etmez); Ağamın iyi bir kulu olursam ne mutlu bana düşüncesini oluşturmuş ve artık yaşam Ağa ve Şeyh eksenli sürdürülmüştür. Halkların bu yapılara kul olmaları, iktidarcı devlet ve erk-egemenlikli zihniyetten bağımsız değildir. Bu iktidarcı anlayış tohumları, sömürgecilerce atılmış ve liberal, teslimiyetçi çizgi bölge halkı tarafından zorunlu olarak kabul görmüş ve yaşanmıştır.
Onuru elinden alınmış bir toplumun, zihni de onursuz yönde çalışır ve her geçen gün biraz daha sisteme tabi olur, söyleminden hareketle; Kürdistan’ın tamamı ve dolayısıyla Urfa da, bundan kaynaklı, Sömürgeci batı felsefesinin liberal ideolojisinin dışında başka hiçbir ideolojinin yeşermesi olanaklı değildi.

Bu gidişat, Urfa’da ilk başlarda Talebeler veya Apocular diye anılan PKK’nin doğuşu ve Hilvan-Siverek direnişiyle kısmen durduruldu ve halkta kurtuluşun umut ışığına dönüştü. Sömürgecilerin bilim odalarında öğretileşip dünya halklarına dayatılan Liberal yaşamın Urfa versiyonu olan dürmükçülük yani eturoculuk, (tırşıkçılık, çorbacılık) diğer taraftan felsefi lisandaki bencil-bireysel yaşam ve tanımı mide felsefesi, Apocuların Urfa’da etkinleşmesiyle beraber kısmen geriletildi. Sayın Öcalan’ın Ahlak ve Politik öğretisi olan Demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü paradigmanın son yıllarda yöre halkına kısmen yansımasıyla beraber de, halk, korku duvarlarını yıktı ve ölüm ile zindanları göze alarak bu paradigmanın Urfa’nın geneline yayılması adına (oldukça yetersiz de olsa) örgütlülüğünü sağlayarak 12 Haziran seçimlerine girdi ve birini zindandan kurtardı, diğerini de tekrar meclise gönderdi...
TC devlet sistemi 87 yıldır Kürt halkına, AKP hükümeti de iktidarda olduğu 9 yılda Urfa’da Kürt özgürlük hareketine karşı, Ağa ve Şeyhleri destekler ve kullanırdı. Ancak AKP iktidarı 9 yılda, kendinden uzaklaşmış, özüne yabancılaşmış, benliğini yitirmiş ve her türden taciz ve tecavüzü kabul etmiş aslen Kürt olan devşirme ve Kürt olmayan faşist Türk-İslam çizgisinde duran zümresi eliyle Ağalaşıp, Şeyhleşmiştir. Bundan dolayı, azda olsa Kürtlüklerini yitirmemiş ve büyük bir ihtimal önümüzdeki süreçlerde asıllarına dönme eğiliminde olan bu kesimlere ihtiyaç duymadığı ve fark ettiğinden, parallah ve liberal ideolojisiyle kandırdığı kesimler ile uzlaşıp; artık kullanamadığı Urfa aşiret reislerini de dışlayıp Ağalık ve Şeyhliği ‘kaldırmış, yenmiş ve bitirmiş’ görüntüsü çizdi. Ondan dolayı Urfa’da “Mala Bawo” diye bilinen Cenap Gürpınar’ın yerine “eğitilmiş” olan oğlunu getirmiş ve büyük bir ihtimal, ileride Sedat Bucak’ın yerini alacak olan Seydi Eyüpoğlu’nu da yeni döneme hazırlamak amacıyla Faruk Çelik’ten sonra birinci sıraya almıştır.
Yine ileriki süreçte Urfa’nın başına bela ve Kürt Özgürlük hareketinin karşısında durabilecek bu iki Ağa ve Şeyh gruplarına dikkat edilmesi gerektiği bir diğer önemli konu olarak belleklerdeki yerini almalıdır.

Söylenti, görünen ve yaşanılanlara göre Mala Bawo için binlerce müridi kendisini feda etmeye hazır ve yine binlerce silahlı Seydi Eyüpoğlu’nun adamları her şeye hazır bir şekilde Seydi amcalarından emir beklemektedirler.

İşte 2011 seçimlerinde Yetmiş yedi bin oy ile seçilen Emek, Özgürlük ve Demokrasi bloğu adayı KCK tutuklusu İbrahim Ayhan, 2007 seçimlerinde seçilmiş olmasına rağmen bu Seydi amca diye anılan Eyüpoğlu’nun taraftarlarının Emniyet Müdürlüğü ve Adliye’ye saldırması ve Mala Bawo’nun Seydi amcaya oy taşımasıyla beraber Ayhan’ın hak ettiği vekilliği, bu güçlerce çalınmıştı.
2007 seçimlerinin akşamı parti il binasına gittiğimizde bir sevinç çığlıkları bir durgunluk içerisinde haberlere bakıyor, gelen sonuçların ekrana yansımalarını izliyorduk. İbrahim Ayhan’ın kazandığı artık net olarak ortadaydı. Bu haber halk da büyük bir sevinç ve mutluluk gözyaşlarına dönüştü. Derken İbrahim Ayhan’ın az bir farkla kaybettiği ve kazananın yine bağımsız olarak seçime giren Seydi Eyüpoğlu olduğu söylendi. Belli ki oylar değiştirilmiş veya çalınmıştı. Yüzlerce radikal genç hazır ve Adliyeye yürümek için bekliyorlardı. Gençlerin her teşebbüsünde parti il ve ilçe yöneticileri gençlere; sakin olmaları gerektiğini anlatıcı konuşmalar yapıyor ve gençleri durduruyorlardı. O zamanlar yöneticilerin bu tutumlarını hayretler içerisinde izliyordum. Çevreme; bu yöneticiler neden halkı durduruyor, diye sorular soruyordum ve aldığım cevaplar; “bizlerde anlayamıyoruz” yönünde oluyordu. Sonuçta halk sessiz bir şekilde evlerine gönderildi ve İbrahim Ayhan hak ettiği vekilliği kaybetti.
Bu seçimlerde de yine aynı yerde, sonuçlara bakıyorduk. Bu defa toplanan halk sayısı 2007’ye oranla üç kat daha fazlaydı. Gözlemlerime göre beş bine yakın kitle, parti il binası önünde, Sayın İbrahim Ayhan’ın vekilliğini kutluyor, havai fişekler atılıyor, halaylar çekiliyor, halk birbirlerine sarılıyor ve sevinç gözyaşları döküyorlardı. O’nlarca, 2007’nin hesabı büyük bir farkla sorulmuştu. Halk Ayhan’ın sevinci içerisindeyken meydana kurulan sinevizyondan da Sayın İbrahim Binici’nin sonuçlarını takip ediyordu. Derken Binicinin de vekilliği garantilendi ve halk Binici için de havai fişekleri ateşledi ve halaya tutuştu. Bir taraftan halk halaya tutuşmuş ve iki vekil çıkardıklarının sevinciyle coşuyorken, diğer taraftanda gözler ekrana yansıyan sonuçlardaydı. Tam o sırada “İbrahim Binici vekilliği kaybetti, Urfa’da AKP 11 Bağımsız 1 vekil çıkardı” haberleri ekranlara yansıyınca, bunun bir komplo olduğu halk tarafından anlaşıldı ve halk bulunduğu alandan hiç kimseden “yürüyün” talimatı almadan yürüyüşe geçti. Tarih tekerrürden ibarettir, denilir ya, yine bizim il yöneticileri halkı durdurdu ve halk, başlamış olduğu yürüyüşüne son verip tekrar alana döndü. Yine bir haber, Binici kazandı, tekrar kutlamalar ve tekrar yeni bir haber Binici kesin kaybetti. Halk yine yürüyüşe geçti, yöneticiler yine engelledi. Bu durum 4 sefer yaşanmasına rağmen halk bir türlü yürüyüşe geçemiyor, çünkü yöneticiler bırakmıyordu. Ondan sonra il binasının içerisine doğru yöneldiğim sırada “Bîjî Serok Apo” sloganları birden yükselmeye başladı ve halktan bir genç kürsüde; Adliyeye yürüyüşe geçiyoruz, diye kalabalığa hitap etti ve artık yöneticilerde halkın arasında yürüyüşe katıldı. Sonrası, malum TV’lere yansıyan polis işkencesi ve gözaltılar yaşandı.
Eğer 2007 yılında bu yürüyüş gerçekleştirilseydi, İbrahim Ayhan’ın ikinci vekilliği gerçekleşmiş veya başka bir arkadaş vekil olarak seçilmiş olacaktı. Yine eğer Suruç ve Urfa’daki bu yürüyüşler gerçekleştirilmemiş olsaydı, İbrahim Binici şuanda mazbatasını alamayacaktı.

Urfa’da gerçekleşen seçimin galibi öyle sanıldığı gibi AKP değildir. Urfa’nın galibi her şeye, herkese ve tüm engellemelere rağmen İbrahim Ayhan’ı cezaevinden çıkaran, yürüyüşe geçip direniş göstererek polislerle çatışan ve Sayın Binici’yi vekil yapan Kürt halkı ve öncüsü Kürdistan Özgürlük Hareketiir. Çünkü gerçekten de halkın eski halk olmadığını, örgütlü yapının çok iyi olmadığı Urfa’da bile mevcut örgütlü yapı ile Kürt halkı bizlere gösterdi. Urfa’daki değişim bu anlamda, Kürt halkının kararlılığında kendisini göstermiştir. Tehlike ise,  Erdoğan’ın Bucaklaştırmak istediği ve görünürde de ihtimali yüksek olan Seydi Eyüpoğlu ve silahlı dolaşan, ekibidir. Bizzat Seydi Eyüpoğlu’nun katıldığı Tedaş Müdürünün darp edilmesi olayı ve son zamanlardaki halka karşı olan zorba faaliyetleri de gösteriyor ki Eyüpoğlu, AKP iktidarınca ciddi anlamda destekleniyor ve faaliyetleri de emniyetçe görmezden geliniyor. Eyüpoğlu’nun, Urfa’daki halka karşı bu zorba faaliyetlerin devam ettirmesi demek Kürt özgürlük hareketine de yönelebilmesi demek olacaktır. AKP iktidarı destekli bu ekip öyle görünüyor ki ileriki zamanlarda Kürt özgürlük hareketi ve mevcut örgütlü yapıyı zorlayacak, ardından Urfa’da tehlikeli bir hal alacak. Böylelikle iktidar destekli yeni Bucak ve Şeyhler de Urfa’dan eksik olmayacak.

15.06.2011
15.06.2011mehmet_serhat_polatsoy@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder