02.12.2014 Mehmet Serhat Polatsoy
Kobanê’de üç ay gibi uzun bir süredir Kürt halkının onur
savaşı verdiği biliniyor. Halk hem onur, hem de namus olan kimlik ve
topraklarıyla birlikte, elde etmiş olduğu kazanımlarına büyük bir irade ile sahip
çıkıyor.
Türk devletinin bir devlet, AKP’nin de bir iktidar partisi
olmaktan çok kronikleşen faşizan hassasiyetleri olduğu hepimizin malumudur. Hal
böyleyken AKP hükümetinin Rojava kantonlarına karşı anlayış göstermesi tabi ki
beklenemezdi. Zaten AKP’nin Kuzey sahasında Sayın Öcalan ile yürütülen barış
görüşmelerini Rojava’dan bağımsız ele alması da ‘bir yönüyle’ bu hastalıklı
karakterinden ileri gelmektedir.
Geçenlerde IŞİD’in Suruç yani Türkiye sınırları içerisinden
Kobanê’ye saldırı haberlerini hepimiz izleyip okuduk. Açık seçik bir şekilde
araç geliyor ve patlatılıyor. Sonrasında da TMO silolarından yüzü maskeli
olduğu görülen biri uzun namlulu silahlarla YPG/YPJ’lilerin üzerine ateş
açıyor. Kayıtlara yansıyan bir maskeli kişi dışında Kürt güçleri yaklaşık iki yüz
metre sınır boyunca her alanda karşılıklı çatışıyor. YPG/YPJ Türkiye’ye doğru,
yüzü maskeliler de Kobanê’ye ateş ediyor çünkü saldırı direkt olarak
Türkiye’den geliyor.
İleride akıbeti ne olur bilemiyoruz ama Urfa Valisi’nin
(sonradan inkar etse de) ilk başlarda IŞİD’in Türkiye’den saldırdığını doğruladığını
basından okuduk. Ve ertesi gün de, bütün dünyanın şaşkınlıkla izlediği
görüntüler bir çırpıda inkar edildi.
Evet, tam da burada dikkatten kaçan bir şey oluyor.
Burada mesele sadece inkar değil aynı zamanda inkarın şeklinde
de oluyor. İnkarın içerisinde itiraf gibi bir mesaj oluyor ki Urfa Valisi yazılı
açıklamasında aynen şöyle söylüyor; Son
günlerde bazı yazılı ve görsel medya organları ile internet sitelerinde ilimiz
Suruç ilçesi Mürşitpınar Sınır Kapısı’nın hemen yanında bulunan, mülkiyeti Gıda
Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na ait olan silolardan IŞİD militanları
tarafından Kobani yönüne doğru ateş açıldığı şeklinde haberlerin yer aldığı
gözlenmiştir. Bu haberler tamamen asılsız olup, bahsi geçen alanda sürekli
olarak TSK’ya ait dört adet zırhlı araç bekletilmektedir. Bu nedenle iddia
edildiği gibi IŞİD militanlarının söz konusu yere girmesi asla mümkün
değildir.”
Bu açıklama Urfa Valisinin ağzından değil, belli ki üst
makamlardan geliyor ve yazılı olarak yapılıyor. Yazılı açıklamalar tıpkı köşe
yazılarımız gibi üzerinden çokça geçilerek hazır hale getirilir ki mesele Türk
devletinin temsiliyeti ise durum daha da ciddileşir.
Dikkat edilirse açıklamada, TMO silolarından ateş edildiği
yalanlanmıyor, yalanlanan silolardan IŞİD’lilerin Kobanê tarafına ateş
açmasıdır. Urfa valiliği yani Türk devleti, TMO silolarından ateş açılmasına
ilişkin bir şey söylemiyor. Evet ateş ediliyor ama ateş eden IŞİD’li değil
denmek isteniyor. Türk devleti Kobanê’ye saldırdığını saklamıyor çünkü birileri
silolardan ateş ediyor. Silolardan ateş edenler IŞİD’liler değilse kim?
sorusuna verilecek cevap Türk devletinin açıklamasında da çekinmediği gibi Türk
Özel Savaş elemanları oluyor.
Türkiye bu suçüstü olayı gizlemek bir yana açık açık
sahipleniyor.
Peki, Türk devleti neden Kobanê’nin düşmesini bu kadar çok
istiyor? Ya da sadece Türkiye mi böyle istiyor?
Bana hiç de öyle gelmiyor. Şöyle ki; Türk devletinin Kobanê’ye
bakışı ilk başlarda bir işgal gibi görünüyor. Asıl amacı perdelemek için de bu,
algılara tampon bölge olarak servis ediliyor. Türkiye’nin amacı uzun ya da kısa
süreli bir işgal ya da bir tampon bölge değil; belli bir zamana kadar bekçilik.
Bu bekçilik, mayın temizleme adı altında Suriye-Türkiye sınırını teslim
edemediği İsrail’in bekçiliğinden başkası değil.
İsrail’in örgütü, koruyucu meleği ve Mesih (!) için yol
açıcı olan IŞİD, üstün silah gücüne rağmen üç aydır Kobanê’yi düşüremiyor ki zaten
(en son Türkiye’nin de başarısız olmasıyla) düşürmesi de günümüz şartlarında
olası görünmüyor. AKP bekçilik ile birlikte diğer taraftan Öcalan’ın Misak-i
Milli’ye gönderme yaptığı büyük Türk-Kürt kardeşliği projesini ters yüz ediyor
ve bu fikriyatı Kürtsüz büyük Türkiye olarak da planlayabiliyor.
AKP ya da dış devletlerin idrak edemediği ya da etmek
istemediği gerçek Kürt halkının, toprağını, nefesi tükenene ve kanının son
damlasına dek savunma kararlılığında olduğudur.
Daha düne kadar YPG/YPJ, IŞİD teröristlerini geri
püskürtüyordu. Bugün de yine YPG/YPJ’nin, Kobanê’ye saldıran Türk devletini
geri püskürttüğüne şahit olduk.
Hiçbir kimse Türkiye’nin kaygılarının olduğundan
bahsetmesin ki bu kaygı faşizan hissiyat ve iktidar kaygısından başka bir şey
değildir. Türk devletinin açık ya da gizli kaygı ve hassasiyetleri var da
Kürdün topraklarını savunma adına taşıdığı meşru hassasiyetleri yok mu?
Birileri için Rojava ‘herhangi bir yer’ olabilir ama bizim
için buralar ‘vatan topraklarıdır’. Rojava toprakları hiçbir zaman sapkın
düşüncelerin vaad edilmiş toprakları olmadı/olamaz.
02.12.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder