21 Ekim 2011 Cuma

İşgal Ordularına Operasyon ve Kürt ‘Dostu’ Yazarlar

Bütün dünya, PKK’nin aynı anda 18 yere birden baskın düzenleyerek Türk Devletine darbe vurduğunu ve prestijini zedelediğini konuşuyor. Aylardır ağırlaştırılmış tecrit altında tutulan Kürt halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın yeni insan felsefesiyle donanımlı savaşçılarının, Türk devletinin karizmasını çizdiği ve hatta yerle bir ettiğini söylemek pek abartılı olmaz sanırım.
Hatırlanacağı üzere diğer Kürd katilleri gibi Erdoğan’da; Bıçak kemiğe dayandı, demişti. Ardından ABD menşeili Fetullahçı Yeşil-Türk ırkçısı örgüt ve zümresiyle bilcümle yandaş medyası, taarruza geçip, PKK, bu sefer bitirilecek, vb. manşetlere imza atıp yarattıkları dünyalarındaki zavallı köle yığınlarına, kendi iktidarlarının güçlerini göstermek isteyerek, yine kendi kendilerini tatmin ediyorlardı. Derken, basına yansımayan ve özel olarak gittiği anlaşılan bir asker giysili adam, Kürdistan’ın postal sahiplerince tutulmuş, uçsuz bucaksız dağlarında poz verdiği görüntüleri yansıdı kameralara. Bu ‘kahraman’ , namı diğer “Baş Komutan” Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den başkası değildi. Belli ki amacı PKK’ye ve sınır ülkelerine bir göz dağı vermekti. Hem de kendi vatanında değil, işgal edilen topraklarda, yine işgale uğrayan halkın temsilcilerine sözüm ona kafa tutuyordu. Kameraya baktığı ve işaret ettiği yerler ile ayağını bastığı topraklar, işgal edilmiş aynı Kürdistan coğrafyasının topraklarıydı.
Abdullah Gül gitmeden birkaç gün önce, Türk istihbaratından servis edildiği anlaşılan bir fotoğraf karesi düştü basına. Bu fotoğrafla anlatılmak istenen mesajı Kürt halkı binlerce kez almış ve bir kez dahi geri adım atmamıştır. Ancak bu bilinmesine rağmen şehit düşmüş iki gerillanın yerde sürüklendikten sonra Atatürk heykelinin önünde çekilmiş fotoğrafı, Abdullah Gül’e bahşedilmiş bir hediyeden başkası olarak görülmüyordu…
***
Konuyla ilgili bir ayrıntıyı da burada paylaşmak istiyorum. Bizim bir Kürt aydını yazar arkadaşımız bile, bu resim ve anlatmak istediğini, Kemalizm’in son çırpınışları olarak yorumlaması ve AKP’yi istemeden temize çıkarması, algının ne kadar seçici olması gerektiğini bir kez daha bizlere gösterdi. Şehit düşen iki gerillanın, üzerinde Türklüğü öven Atatürk heykeli önündeki fotoğrafı, eğer 2002 yılından önce çekilmiş ve servis edilmiş olsaydı, buna Kemalizm’in son çırpınışları ve tehdidi diyebilirdik; çünkü o zaman Erdoğan yoktu. Ancak kalkıp iktidarda olan bir Erdoğan ve zümresinin zihnini görmeyip, yine Kürdün kanına girmiş Kemalist zihniyeti, Yeşil-Türk ırçısı Erdoğan iktidarına rağmen hedef göstermek, AKP’yi istemeden temize çıkarmaktan başka bir şey değildir. Bu arkadaşımızın bakış açısı istemeden köle yığınların anladıklarıyla aynı pozisyona düştü ki zaten sömürgeciliğin istediği de bu algıya sahip bir toplum yaratmaktır.
***
PKK savaşçılarının düzenlediği bu devrimci operasyon sonrası, düne kadar adeta Kürd gerçekliğine yakın gibi duran/durmayan hemen hemen tüm yazarçizerler, birden PKK’yi canilik ve hatta Habil’i öldüren Kabil rolüne büründürüp Kürd halkını PKK’ye karşı kışkırtmaya dönük yazılar yazdılar. Bu isimler, görüşlerine hemen hemen tüm Kürd siteleri ve televizyonlarında başvurulan ve yazıları paylaşılan liberal yazarlardan başkası değildir.
Tarihe geçecek bu devrimci operasyon sonrası yek vücut olan Liberal Türk yazarlardan, faşistlere, muhalefet diye kendini tanıtanından, ruhunu ve kişiliğini satmış Kürt kökenli Türklere kadar her bir sistem aşık ve savunucusu tekleşerek, korolaştı ve PKK’ye saldırıya geçtiler. Öyle ki aralarından bazıları “gidelim, basalım, ezelim, bitirelim” dahi diyecek kadar kendilerinden geçtiler. Oysaki bugün ellerine silah versen git savaş desen, “yahu, bu ülkenin ordusu var, polisi var, bilmem şusu-busu var” deyip, çamura yatacaklar. İşte Kürd halkının evlatları, çocuk, genç, kadın, erkek demeden ülkelerini savunma adına dağlarının yolunu tutabiliyorlar. Siz gidemezsiniz değil mi? Sıkar. Siz ancak konuşur ve savaşı daha da körüklersiniz. Bunların ortaklaştığı tek nokta ne hikmetse, Tek dil, tek bayrak, tek millet ve tek devletin unsuru Türkçülük esasları oluyor.
Bunlar, orduları ve emniyetleri operasyon yaptı mı, doğal karşılarken, PKK’nin savaşçılarının operasyonlarını anormal karşılıyor ve yerden yere vuruyor, dahası kesinlikle bunların arkasında dış güçler var diyorlar.
Bunlar, Rusya desteğinden, İran desteğine, Suriye desteğinden, İsrail desteğine kadar, yapılan devrimci operasyonlarda, hep dış güç desteği arıyorlar. Öyle görünüyor ki bu işin sonu Amazon ormanlarındaki kabilelerin desteğinden, Dünya dışı varlıklar olarak nitelendirilen Uzaylı desteğine kadar gider vallahi.
Bu tipler devletin, KCK adı altında seçilmiş belediye başkanları, parti temsilcileri ve üyelerine kadar binlercesini tutuklarken, verdikleri tepkilerinin ne kadar göstermelik olduğunu, son devrimci operasyonda herkese göstermiş oldular. Bunlar yeri geldi miydi, bu tutuklamalarla ilgili devletin görevi ve doğaldır derken, gerillaların yine savaş açmış olduğu bu devletin şakşakçısı, destekçisi, imha ve inkar politikalarını planlayıp uygulayan yürütücülerine karşı bir gözaltı ve yönelimi olduklarında da; Bunlar İsrail’den destek alıyorlar veya bunlar Kürt açılımını baltalıyorlar. Hatta daha da ileri giderek, bunlar; Bahoz Erdal’ın ekibindedirler diyerek, PKK’yi, sözde bölmeye çalışıyorlar.
Bunlar, Devletin ordu ve polis gücü, ovada ve dağda askeri operasyon yapıp gerillaları katlederken, devletin güvenlik icraatı ama gerilla kendi ülkesini korumaya çalışırken ki icraatını sergilerken de, “bunlar Apo’yu da dinlemiyorlar”, diyorlar.
Bu sistem aşığı liberal yazarlar, devletinin yaptığı operasyon sonrası yaşamını yitiren gerillaların tek bir tanesi için bile bir taziye mesajı yayınlamaz ve kınamazken, bir asker öldüğünde, onlar masum ve fakir aile çocukları diyebiliyorlar. Hemen demagojiye sarılıp, “henüz nişanlanmıştı, teskeresine bir haftası kalmıştı, bayramda annesinin elini öpecekti vs. gibi bir çok düzmeceyi yazılarında süslemeyi biliyorlar. Sormak gerek şimdi Müslüman diye geçinen Gül, Erdoğan ve zümresiyle, şakşakçı, nane sêlê liberal yazarlara; Sizler daha dün düzmece haber yaparak servis ettiğiniz Kato’da yüzlerce gerilla öldürüldü haberlerinizin ardından neden, tek bir gerilla için aynı demagojiyi kullanmadınız. Haber doğru olmamasına rağmen tek bir tanesi bile çıkıp adam gibi bir söz söylemedi. Anladık, doğru olan için söylemiyorsunuz, bari yalanınızın ardından azıcık gözyaşı dökün. Kimse bir şey yapmazdı size. Nasıl kurguladıklarınızı yorumlayıp, ona inanıyor ve üzerinde yeni yeni değerlendirmelerle yazılar yazıyorsanız, sözüm ona Kato’da öldürülen gerillalar için de ana kuzusu vs. tarzından yakınlamalara girseydiniz. Yalan da olsa, azıcık insan olduğunuzu kanıtlamaz mıydınız?
Sözüm ona bunlar çok bilmiş ve araştırmacılar ama tek bir tanesi bile; Kürdistan Coğrafyası işgal altındadır ve PKK bu işgale son vermek için savaşıyor, demiyor, demeye de niyetleri yok gibi görünüyor.
PKK felsefesi ve savaş tarzına baktığımız ve incelediğimizde, Felsefesi; Ahırlaştırılmış dünya insanlığının arasından Kürd, Kürdistan, Türkiye, İran, Suriye ve Irak yönetim ve haklarını özgürleştirme, sömürgeci egemenlikten kurtarma ve köleliğe son vererek Hakikati tesis etme üzerine kuruluyken, Askeri savaş tarzı da; İşgalci düşman güçlerine karşı topraklarını korumak, temelinde olduğunu görürüz.
Gerillaların Çelê ile beraber 18 ayrı baskınından sonra öyle görünüyor ki, Kürdistan özgürleştirilene kadar baskın ve eylemler sıklaştırılacak ve devletin tampon bölge planına karşılık, kurtarılmış bölgeler ilan edilecek. Türk başkomutanı Abdullah Gül’ün askeri üniformasıyla dolaştığı her bölge, PKK’nin denetimine geçecek ve halk bu bölgelerde öz savunmalarını kurup görevi gerillalardan alacaklardır. Bu şekilde de Kürdistan coğrafyasının Türkiye ayağı, işgalcilerden temizlenme yoluna gidecek gibi görünüyor.
Son devrimci operasyondan da anlaşılacağı üzere PKK hem ovada, hem de dağda hareketsiz durmayacak ve vurdukça vuracak.
Yanlış hatırlamıyorsam 8-9 yaşlarımdaydım. Mahalleden arkadaşlarla evimizin önünde, gazoz kapağıyla oyun oynarken, arkadaşlarımdan bir tanesi ve şuanda şehit olan Şiyar Perinçek, birden, “Vur gerilla vur Kürdistan’ı kur” diye slogan atmaya başladı, sonra bizde katıldık ve üst üste bu sloganı tekrarladık. Henüz 8-9 yaşlarında Amed’li çocuklar bu ve benzer sloganları söylüyor ve bunlarla büyüyorlardı. Aradan geçen bunca yıldan sonra anlaşılıyor ki bu yürüyüş, Şehit Şiyar ve daha birçok Kürdün haykırdığı slogana doğru ilerliyor.
21.10.2011

1 yorum:

  1. seni doğuran ananın hiç günahı yoktu belki de mehmet. sonradan mı oldun lan sen böyle?

    YanıtlaSil