Yirminci yüzyıl boyunca
Pozitivist bilimin Liberal ideolojisiyle hüküm sürdürülen Ulus-devletlerin bir
ilerlemeden çok kangrenleşmiş sorunları beraberinde getirdiği gerçeği, hem
bilim çevrelerince ve hem de Kapitalist modernite yürütücülerince anlaşılmış ve
kısıtlamalı olarak soru ve sorgulamalar, yine kendi sistemlerini canlı tutma,
sürdürülebilir kılma adına serbest bırakılmış ve sonuç için de programlar
geliştirilerek, basın yayın aracılığı ile tartışmalar yürütme ihtiyaç gibi
gösterilmiştir. Tıpkı Türk Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün ‘iyi şeyler olacak’
sözünün gittiği yer gibi. Baskıcı bir yönetimde eğer bir sözcü ‘iyi şeyler
olacak’ diyorsa, -belirsizliği elden bırakmadan- esnek şüphecilik ile bakmak
öyle negatifliği getirmiyor olduğundan, olabilecek iyi şeylerin yine kendi
sistem ve yönetimlerinin devamlılığı için olabileceğini tahmin etmek
gerekiyordu.
Bilimde prensip, bilinene
yakın olanın, tahmin edilenin veya varsayılanın soruyla başlaması ve sonradan
ya deney ya da gözlem yolu ile bir netliğe ulaşmasıyla devam eder. Yani bir sorunun
ortaya çıkması için ilk elden bir olayın veya olgunun olması gerekmiyor, pratik
sergilenmeden de soru ve sorgulamalar ortaya çıkabiliyor; ya da tam zıddı. Yani
soru her şekliyle ortaya çıkabiliyor. Bilimsel araştırmaların aşamaları önce
‘veri toplama’, ardından ‘veri analizi’ ve sonrasında da ‘bulguların
yorumlanması ve rapor yazımı’ işlemleri ile gerçekleşir ve sonrasında
kitaplarda bütün dünyaya buluş diye okutulur.
Tüm bu araştırma aşamaları, askeri
anlamda işgal, siyasal anlamda statüsüz bırakma, ekonomik olarak sömürü, fiziki
açıdan soykırıma varan katliam ve sosyo-kültürel olarak da soykırım hali yaşayan
Kürt halkı ve Kürdistan coğrafyasının sorunlaştırılan gerçekliği için on
yıllardır denenmiş ve bulunmuş olmasına rağmen hala bir sonuca ulaşmıyorsa bu
‘yanlı bilimin veya kapitalist modernitenin herhangi bir çözüm
istememesindendi.
AKP devletinin başta Kürt
halkı ve Aleviler olmak üzere tüm ezilen halk kesimlerine karşı başlattığı özü
imha ve inkar olan ‘milli birlik-bütünlük projesi’ operasyonu ile kangrenleşen
sorunlar beraberinde, Başta Erdoğan olmak üzere kimi çevrelerde soru ve
sorgulamaların doğmasına neden oldu. Mevcut durum, tıpkı Klasik fizikten
Kuantum fiziğine geçişin zorluğu ve bu hakikat sırasında Einstein’in ‘tanrı zar
atmaz’ sözündeki hayal kırıklığı gibi, Kürt ve Kürdistan gerçekliğini bütün
dünyaya duyuran PKK hareketinin yenilmezliği karşısında akıl tutulması yaşayan
hem AKP devleti ve hem de Liberal yazarların soru sormaları ve çürümüş sistemi artık
sorgulamaya başlamaları gibidir.
Dikkat ederseniz eğer Türk
Başbakanı Erdoğan dün, “eğer PKK silahları bırakırsa” zaten operasyon olmaz,
dedi. Bu neye benziyor biliyor musunuz? Bayram değil, seyran değil, eniştem
beni niye öptü… Erdoğan burada aslında oyalama taktiğinden çok –ki zaten artık
Kürt halkı oyalamaya gelmeyeceğini ilan etti- bir soru sorarak kendi içinde
sorgulamayı başlattı. Savaşın en şiddetli ve PKK’nin ‘alan hakimiyeti’ kurduğu
bir sırada Başbakan tarafından sarf edilen bu söz bir yenilgi durumuyla
birlikte, soru ve sorgulamaların da başlangıcının en bariz göstergesidir.
Yine Türk basının
fenomenlerinden olan Mehmet Ali Birand; TSK, PKK’yi neden durduramıyor? başlığıyla
bir yazı kaleme almış ve kendince PKK’nin neden bitirilemediğinin nedenlerini
şıklar halinde sıralamış. Burada nedenlerden çok artık Birand’ın da, AKP
hükümetinin süreci yönetemediğini, var olan ‘soruna’ derman olamadığını ve
iyiden iyiye Kürt ve Türk halklarının bir ayrışmayı yaşadığının soru ve
sorgulamasını yapmasıdır. Mehmet Ali Birand ki bir dönem ve hala devam eden
özel savaş hükümetlerinin kalemşörlüğünü yapan ve hiç çekinmeden de bunu itiraf
eden bir kişiliktir. 1980'lerde Pekeke diyen Birand, 90'ların başından itibaren
‘büyük’ devletine inanmış olacak ki çark ederek o da; Pekaka demeye ve on
yıllar sonra kendisinin de itiraf ettiği gibi "zaman zaman biz zaman zaman
da hükümet ve askeri kaynaklarından bizlere servis edilen düzmece-yalan-yanlış
haberlere imza atıyor ve ardından bizler bu haberlere kendimiz de inanarak bu
temelde bir yorumlamaya gidiyorduk”, diyecekti.
Bence Birand yazı
başlığındaki sorusuna cevabını çoktan bulmuş ve ‘köylü kurnazlığı’ dediğimiz
taktiği uygulayarak o da modern kurnazlık yapıyor ve "bildiğini
başkalarına söyletmeye" çalışıyor. Bununla birlikte kendisiyle beraber
başkalarının da soru sormasını veya cevaplandırmasını istiyor.
Peki nedir o bildiği gerçek
denilecek olursa da; TSK'da olmayan inanç PKK gerillalarında var. TSK, PKK'yi
durduramaz çünkü gerillaların bir özgürlük ve işgal edilmiş bir ülke aşkları
var. Yani bu gerçekle demek ki, ‘tanrı zar atmış’ oluyor. Sayın Birand eğer
Kuantumu incelerse değil TSK’nın hiçbir teknolojik gücün PKK ve özgürlük
savaşçılarını bitiremeyeceğini anlayacak ve sorusuna en hakikatlisinden cevabı
da orada bulacaktır diye düşünüyorum. Bu durumda hem mantıksal, felsefik ve hem
de bilimsel olarak PKK yenilmez/yenilemez. PKK, Kürt ve Kürdistan’a çözüm bulunduktan
sonra da bitmez, ancak durur. Durduğu an zaten Kürt ve Kürdistan’ın özgürlüğünün
olduğu zaferin taçlandığı andır. Bunun için de işgal edilmiş Kürdistan
topraklarından postal ve sömürünün kalkması gerekmektedir.
İşte PKK, bilimsel olarak ancak böyle
durdurulur.
Hadi hayırlısı! Hazır soru ve sorgulamalar başlamışken belki bir
çözüm kapısı da aralanabilir!
18.09.2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder