20 Kasım 2012 Salı

Öcalan’ın Asa’sı halklara barış getirsin


Musa’nın Asa’sı, Tevrat ve Mitolojik anlatımlarda geçer. Anlatımlara göre Musa öncülüğünde yola koyulan İsrailoğulları Kızıldeniz’e gelince Musa, arkalarından gelen Firavun ve Ordularını alt etmek için Asa’sını Kızıldenize vurur ve deniz ikiye ayrılarak halkıyla beraber yarıktan geçerler. Musa tekrar Asa’sını vurarak ayrık hale gelen denizi yeniden birleştirir ve Firavun ve orduları o denizde boğulup giderler; böylece bir halk katliamdan kurtulur...
İşte açlık grevlerinin 67.gününde Sayın Öcalan tarafından gelen çağrı halkların kardeşliği adına bir Asa gibi işlev görmüştür.
Şimdi isterseniz kısaca Öcalan’ın çağrısı neden asa görevi görüyor ve sonlandırılan açlık grevleri ile Türk devletine anlatılan hakikat neydi, ona bakalım.
Dikkat edilirse Türk devleti Pelsinvanya’dan Gülen Cemaati, AKP hükümeti, tüm basın yayın ağları ve Liberal yazarları ile dönemsel taktiklerle zaman zaman piyasaya sürdüğü ‘sözde’ Kürt aydını lakaplı Kürt asıllı Türk siyasetçilerinden oluşturduğu bir koro ile Öcalan gerçeğini manipüle etmek ve onu etkisiz-güçsüz göstermek için yıllardır türlü türlü pratiklere giriştiler. Burada anlatılmak istenen Öcalan, artık eskisi gibi halk ve hareket üzerinde etkili-güçlü değildir, olmaktaydı.
Belki kendilerince haklılardı(!). Önder Öcalan’ın Suriye’den çıkışı, sonrasında komplo ile esir alınma sürecinde onlarca Kürt genci bedenlerini yakarak ve bulundukları her alanı her saat bir ateş topuna dönüştürerek sisteme, Öcalan’ın tek önder olduğunu yaşamlarına son vererek haykırmış ve hatırlayacağınız üzere o zamanlarda ve devamında Öcalan; kimsenin bedenini yakmaması gerektiğini, belirtmiş ve bu tarz eylemler minimize olmuştu. Yani Öcalan, halk ve hareketi ile iletişimde olduğu her dönemde kanın akmaması için çağrılar yapmıştı.
Ancak gelinen son aşamada Kürt halkı ve gençlerine çağrı yapacak kimse yoktu; tarihe kara harflerle yazılacak günlerde gerilla ve halktan birçok kişi fedai eylemlilikler ve bedenlerini yakarak Öcalan’ın yasakladığı eylemleri devam ettiriyorlardı. Son olarak Zindandaki tüm tutukluların açlık grevine yatması ve bedenlerini günden güne eritmeleri 1998 ve 1999 yıllarındaki gibi bir dönemin yaşanmasına neden oldu. O günlerde dışarıda, bugünlerde de içeride tüm PKK ve PJAK’lı tutsaklar; Öcalan Önderimizdir dedi ve bireysel anlamda kendilerinden vazgeçtiler.
15 aya yakın bir süredir askıda kalan barış, açlık grevi eylemcilerinin 12 Eylül’de başlattığı eylemle tüm barış karşıtı güçlere karşı bir tokat niteliğindeydi. Eylemin amacı Öcalan’dı ve barış ancak Öcalan ile gelirdi. Eylem başladı ve 67. gününe geldi. Bir iki gün daha eylemlerin devam etmesi ölümleri getireceğinden belki de Kürt ve Türk halklarının kopuşu bir iç savaş ve yoğun teknik kullanılarak da katliamlarla derinleşecekti.
Yani kan akacaktı; oluk oluk kan…
Öcalan’ın müdahalesi barış Asa’sıdır.
67.günde Öcalan’ın çağrısıyla “ bıçak keser gibi” bitirilen eylemler, tek muhatap ve önderin Öcalan olduğunu gösterdiği kadar hem halkların kardeşliğine bir şans ve hem de iç savaş ihtimalini –şimdilik- olmamasını arzuladığımız belirsiz bir tarihe göndererek Kürdistan ve Türkiye’de yeni bir barış umudu sayfası aralanmasına neden oldu.
Yıl 1998-1999 bedenlerini yakarak şehadete ulaşan halk
Yıl 1998-99 Önder Öcalan
Yıl 2012 ve yine bedenlerini hiç gözünü kırpmadan ölüme yatıran halk
Yıl 2012 yine Önder Öcalan
Yani Kürt halkı ve Hareketi, Öcalan’a ne kadar ve hangi düzeyde bağlı olduğunu 13 yıl aradan sonra aynı kararlılık ile tekrar; kendileri için şaşmaz hakikatin Önder Öcalan olduğunu irade ve fedakârlıklarıyla bir kez daha göstermiş oldular.
Umarız Türk devleti, Kürt halk önderi Sayın Öcalan’ın etki ve gücü ile Asa örnek ve niteliğindeki bu ‘çağrı müdahalesini’ anlar da, çözümsüz politikalarından vazgeçerek bir an önce barışa el verir.
19.11.2012
Mehmet Serhat Polatsoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder