Yahudiler kendilerine
uygulanan soykırımı ‘biricik’, ‘tek’ soykırım olarak nitelendirdiler.
Haklıydılar. Belki de insanlık tarihinde maddi ve manevi ilk tümden fiziki
soykırımdan geçirildiler. İktidarı elinde bulunduran Hitler kendisini, bir
Zilullah ilan etmiş olmasına karşın o görülen en beterinden bir Leviathan’dı.
Hitlerin Yahudi halkı üzerinde uyguladığı soykırım belki de soykırımı
planlayanların dahi tahmin edemediği sonuçlar doğurdu. Sadece Yahudiler değil,
Ortadoğu’da yaşayan birçok kadim halk dönem dönem Hitlervari yönelimle ya tarih
sahnesinden silindiler ya –dar, bölgesel çıkarların ardından giderek- etkisizleştirilerek
uydu devletçikler haline getirildiler ya da İsrail gibi insanlığın başına bela
haline getirildiler.
Kapitalizm önce işgal, katliam,
soykırım sonra sömürü ve sürüngenleştirme politikasını en ustaca yöntemleriyle pratiğe
geçirmeyi başardı. İşgal, katliamlar ve soykırımlarla sömürüyü, sömürü ise ezilen
bir toplum/ulusu meydana getirdi. Toplumun bileşeni halk ezildikçe öfkelendi ve
ülke halkı bir şekilde çıkış noktası olarak isyana, direnişe başvurdu.
Milliyetçiliğe evirilen anlayışla isyan ve direniş yerini bir iktidarda
bulmalıydı ki kendisini ve daha başka diğer halkları da ezebilsin. Ezilenlerin
milliyetçiliği masumdur deyip her ezilen ulusu devlete, devletle de milliyetçi tekçi
anlayışlara yönelttiler.
Eğer bugün bir İsrail
zulmünden bahsediliyorsa -ki en beterinden zulümkârdır- bunun nedeni ezikliğini
milliyetçiliğe evirip iktidarlaştıktan sonra da bütün dünyadan acısını
çıkartmaktandır.
‘Biricik ve tek’ soykırım bir halka milliyetçilik
getirmemeliydi ama İsrail, devlet olarak Siyonizmi kendisine ilke edinerek
sömürgeci trenine bindi ve tüm tanrı-krallar, leviathanlar ve zilullahlar
uyandı; Nemrud ve Firavun tekrar yeryüzüne indi.
Şimdi sıra Kürtler de ve
illa da Kapitalist modernite trenine bindirilmeye zorlanıyorlar.
Kürtler de belki
Yahudilerden çok soykırıma tabi tutuldular ama tarih hiçbir zaman doğru bir
şekilde Kürdün trajedisini kitaplara yansıtmadı. Tüm ezber resmi tarih
anlayışında Kürtler, şaki, eşkıya ve terörist ve yok edilmesi gereken bir
“yabani ot” muamelesine tabi tutularak; katliamları hak etmişçesine
soykırımların utanılası müsebbibi ilan edildiler. Belki de Sayın Öcalan ondan
dolayı; PKK sonu gelmemiş bir roman, bir şiir, bir türkü ve güzel, diyerek
Demokratik Modernite’yi dünya insanlığına tek kurtuluş yolu olarak sundu.
Öcalan, Kürtlere yapılan
zulmün, beraberinde milliyetçiliği getirerek yeni bir İsrail doğurması
korkusundan dolayı eller Kapitalist Moderniteden çekilmeli, olacaksa yaşam
onurlu bir şekilde Demokratik Modernite’de olmalı dedi ve bugün ABD’nin
talimatıyla ondan dolayı düşünceleri insanlığa aktarılmaktan ve ders
kitaplarından okutulması gereken görüşleri olmasına karşın bilimselleştirilmekten
kaçınılıyor. Öcalan’ın görüşlerinin dünyaya aktarılması demek Kapitalizmin sonu
demek olacağından, insanlığı huzura kavuşturacak düşünceye sahip insanı on metrekarelik
hücresinde adeta ölüme yatırdılar.
En ‘biricik ve tek’
soykırım, yazılı olan tüm insanlık tarihine baktığımızda Yahudilerden çok
Kürtlere karşı yapılmıştır. Hiçbir halk böylesine sistematik olarak ekonomik,
kültürel, fiziki ve siyasal soykırımlardan geçirilmemiştir. Bölgemizde söylene
gelen söz olan “allah iki yakanı bir araya getirmesin” tam da Kürtler için 1639
yılında söylendi. Sonra bu yaka 1920’lerde 4-5 parçaya daha ayrıldı; ancak yeni
bir söz bulunamadı. Dersim-Zilan,
Halepçe, yakılan köyler, milyonların göç altındaki bir nevi tehciri, on
binlerce faili belli infazlar, bir o kadar tutuklama ve baskılarla geçen yüz
yıl sonunda derken Roboski katliamı geldi. Belki Hitler ilan edilmiş bir savaşı
yürütüyordu ama hiçbir İran, Irak, Suriye ve Türk hükümetleri Kürtlerle olan
savaşlarını ilan etmemişlerdi. Adı konmamış savaşlarda ölenler, insan yerine
dahi konmuyordu.
Yüzyıllar boyu sistematik
bir şekilde ‘biricik ve tek’ soykırıma uğratılan Kürt halkı, şimdilerde de
devletleşen AKP hükümeti tarafından öldürülüyor ve dışarıda tek bir Kürt
savunanı kalmayana dek siyasi soykırım operasyonlarına yenilerini ekliyorlar. AKP
sadece Kuzey’de değil, Güney, Batı ve Doğu Kürdistan parçalarında da
kazanımların önünü almak ve olursa da tümden kendine ait olarak sistemleştirmek
istiyor. Kürtler tüm bunlara ve Önderleri daracık hücrede olmasına rağmen,
“demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü paradigma” İmralı duvarları ve
denizleri aşıyor, Kapitalizmin tüm oyunlarını boşa çıkararak Kapitalist
Modernite’den sıyrılmış ve şimdi Demokratik Modernite’yi tüm yaşam alanlarında
aktifleştirmeye çalışıyorlar. Her ne kadar şimdilerde Güney Kürdistan’ın
“dar-bireysel-işbirlikçiliğe gitmeye müsait işgalciyle uzlaşmacı pratikleri”
olsa da Kürt özgürlük hareketi ve halkı bir bütünen oyunu –şimdilik- halkların
kardeşliği temelinde oynamaya devam ediyor, ABD ve TC ile kolkola girerek “ilkel
milliyetçilik trenine binmiyor” ve de rayları çürümüş olan Kapitalist Modernite
treninini ellerinin tersiyle iterek insanca yaşam uğruna Demokratik Modernite raylarıyla
döşenmiş trenini özgür insan zihniyle tüm Kürdistan parçalarında inşa ediyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder