8 Şubat 2012 Çarşamba

PKK’den Sil Baştan Uyarısı!

Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler ile ABD, Türkiye ve Güney Kürdistan işbirliği sonucunda Kürdlerin rol, yer ve görevleri…
Kaynatılan Ortadoğu kazanının tek nedeni, ABD’nin bunalım halleri olduğu gibi, hedefi de bunalımdan sıyrılmadır. Sömürgeci kapitalist uygarlık, bu bunalım yıllarından sıyrılmak için önceleri çok büyük savaşlar verirdi. Bu savaşlar kendi askeri gücünü kullanmadan tutalım, müttefiklerinin güçlerine kadar milyonlarca insanın ölümüne neden olurdu. Oysa şimdi öyle değil. ABD şuanda suya sabuna pek dokunmadan bunalımını aşmanın peşindedir. Ortadoğu’da ki işbirlikçileri eliyle kendi dümenini pek ala yürütebiliyor. Bu dümenci başlarını yazmama gerek yok sanırım.
Kim kimin arka bahçesi, kim Ortadoğu imparatorluğuna oynuyor, herkesçe biliniyor.
Düşünebiliyor musunuz, Ortadoğu’da bu kadar gelişme ve kapsamlı bir savaş eşiği ortadayken ABD, PKK ile uğraşmaktan vazgeçmiyor. Bir taraftan “yerel devletçikleri” eliyle Kürdün teminatı olan silahları almanın derdinde, diğer taraftan da PKK felsefe ve ideolojisini boşa çıkarma adına Avrupa, Türkiye ve Kürdistan’daki “yerel işbirlikçilerini” devreye koymuş bulunuyor.
Neden? Çünkü PKK Ortadoğu’da halkların demokratik konfedaralizmini esas alıyor ve kollektif, komünal bir yaşamı savunuyor da, ondan. Hiç ABD böyle bir yapıyı ister mi? Bu PKK de çok kafa karıştırıyor canım! Yok halk isyanları, öndersiz olmazmış, yok ideolojisiz olmazmış. Bırak ne oluyorsa olsun. Sanane! dermişim.
ABD, PKK’ye; Ya biat eder ve Güney’e tabi olursun, ya da seni bitiririm diye her koldan PKK’yi sıkıştırmaya çalışıyor. Ortadoğu’da iki Kürdistan fazla diyor. Tıpkı iki Kore’nin şuanda fazla gelmesi gibi, komünal değerlere bağlı olan PKK önderlikli Kuzey Kürdistan sömürgeciye fazla geliyor. Güney Kürdistan lideri Sayın Barzani’de bir taraftan PKK’yi ABD ve AB’ye tatile göndermeye çalışırken, diğer taraftan da ABD öncülüğünde başlatılan süreçten kaynaklı, planlarının bozulmaması için PKK ve TC’ye ateşkes önerisi yapıyor.
Düşünsenize bu ateşkes önerisi tam da PKK’nin yeni kararlar aldığı bir süreçte geliyor. PKK’nin yeni kararlar almalarını istemiyorlar. Oyalamaktan öte, kandırmaya çalışıyorlar. PKK’nin kendi başına alacağı kararların Kürd ve Kürdistan halkı için zararlı olduğunu söylüyorlar. Ama diğer taraftan Kürd ulusal kongresini de TC’nin yaptığı hava bombardımanından dolayı iptal ediyorlar. İyi de, sen eğer Kürdlerin umudu olan Ulusal Kongreyi iptal eder ve en son Hewlêr’deki gibi Suriye’nin büyük Kürd temsilcisi PYD’yi tanımazsan ve sanal âlemlerde ne olduğu belli olmayan görüntülerle PYD halka saldırıyor gibi asılsız ve yalandan ibaret olan videolarla PYD’yi boşa çıkarmaya çalışırsan, PKK nasıl sizin sözünüze güvenip sizin ile birlikte hareket edecek? Hem tanıma hem de PKK bizi dinlemiyor de ve hem de PKK yeni kararlar aldığında ve bahar yaklaşmışken onu durdurmaya çalış.
Sömürgeci, PKK’yi durdurarak zaman kazanmaya çalışıyor.
Bunu nereden mi biliyorum?
Tabi ki hem Güney Kürdistan yönetiminin açıklama, pratik ve bunun sonucunda samimiyetsizliğinden, hem de TC’nin sömürgeciliğini tanıyor olmamdan.
Geçen yazımda da söyledim; Güney Kürdistan TC’nin arka bahçesi olacak, diye. Zaten o yolda da ilerliyor.
Şuanda bana birçok kişi kızabilir, ancak birkaç ay sonra her şeyi çok açık ve net bir biçimde benimle beraber elbet herkes görecek!
ABD bir süreç başlattı. Tüm Ortadoğu devlet ve örgütleri bu süreç içerisinde ya ABD ve onun işbirlikçilerine biat edecek, ya da boyun eğmeyenler ya marjinalleştirilmeye ya da yok edilme çalıştırılacaklar. Büyük şef ABD bunun için; “başka şansları yok”, diyor.
ABD yok diyorsa, PKK ABD’ye ve onun işbirlikçilerine boyun mu eğecek? PKK’nin son günlerdeki açıklamalarına bakılırsa tabi ki de hayır. Peki, ne yapacak? Sanırım TC’nin yaptığı “Sil baştan”ın aynısını gündemlerine alacaklar. Neden mi? Çünkü on dokuz yıldır sürdürülen tek taraflı ateşkesler ve siyasal süreç, hem sömürgecilerin işleyen yüzyıllık planlarından, hem de yerel ve dış güçlerden dolayı hiçbir işe yaramadı da, ondan. Yani kansız ve savaşsız bir barışın olacağı ümidiyle başlatılan on dokuz yıllık barış serüveni sömürgeci güçler ve onların işbirlikçileri eliyle baltalandı.
Öyle görünüyor ki sürece cevap olabilmek için tek seçenek, daha fazla beklemeden, 1992’ye geri dönmek. Yani 1993 ateşkesinden önceye dönüş yapmaktır.
Çünkü sömürgeci de aynen sil baştan yaptı ve bu süreç 3 yıl önce başladı. Her ne kadar PKK sömürgeciden üç yıl sonra sil baştan yapma kararına doğru gidiyor olsa da, PKK, başlatacağı anlaşılan bu yeni sürece kolaylıkla adapte olacaktır. Çünkü PKK’de sömürgeciyi durdurabilecek güç, kararlılık ve donanım eskisinden daha fazladır. PKK, sırf savaş olmasın diye binlerce gerillasını şehit verdi. Elbet bu verilen şehitler yok yere verilmedi. Ancak daha önce de yazmıştım; “Demokratik bir Türkiye için daha fazla şehit verilmesin” diye. Çünkü hiçbir anlamı olmadığı ve olmayacağını tahmin edebiliyordum.
PKK, kan akmasını istemiyordu ama kendi kanının akmasının önüne de geçemiyordu. PKK kan istemiyordu. Ama olmadı. Artık kan akacağa benziyor. Bu sefer sadece Kürd kanı değil, Kürd halkının karşısında olup da sömürgeci ve onunla işbirliği içerisinde olan tüm çevrelerin kanı akacağa benziyor. Bunun içerisinde Türk siyasiler ve üst düzey TSK komutanları da olacağa benziyor.
En azından son günlerde KCK Başkanlık Konsey üyeleriyle PKK’nin tüm açıklamalarından bunları okuyabiliyoruz. Bu süreç PKK tarafından istenmedi. Sırf kontrolsüz bir savaş ve iç barış sekteye uğramasın ve iki halkın kanlı karşılaşması olmasın diye, daha önce çatışmaların yaşandığı anlarda, eylemler metropollere pek uğramıyordu. Öyle anlaşılıyor ki baharla birlikte, değil metropollerde patlayacak bombalar, AKP’nin hem Kürdistan hem de Türkiye içeri ve dışarısındaki tüm savaş yürütücüleri, PKK fedailerinin hedefinde olacak. Tabi bununla birlikte AKP’ye destek sunan yerel işbirlikçiler de, hedefte olacak. PKK fedaisi olsun olmasın, bu dönemeçte Kürd gençleri yeni süreç heyecanıyla doğallığında inisiyatif alıp bu kesimlere de yönelebilecekler gibi görünüyor.
Bunlar belki PKK cephesinden de istenmeyen eylem türleri olacak! Ancak gençleri kimse tutamayacak. Çünkü hepsinde doğal inisiyatif olmuş olacak. Doğallığında Topyekün direniş kararı alınacak.
Sürecin 90’lara dönüşü her bir bireyin safını netleştireceğinden, saflarını sömürgeci ve işbirlikçilerden yana koyanlar ortada sırıtacak. Sırıtanlar da öyle görünüyor ki Kürd gençlerinin hedefinde olacak. Kimse sürecin seyrinin bu yöne evirilmesini pek ala istemez. Ancak yirmi yıla yakındır PKK tarafından sürdürülen barış girişimleri ve sömürgeci karşısında hiçbir anlam ifade etmeyen ateşkesler ve çatışmasızlıklar, bir yerde strateji değişikliğini beraberinde getirmeyi zorunlu kılıyordu.
Dedim ya, son zamanlarda PKK cephesinden hep bu tarz bir dönüşüm sinyalleri alıyoruz. Yani PKK’de söz, yine eskisi gibi eyleme dönüşecek! 90’larda; PKK’de söz eylemdir, diye bir söylem vardı. Ancak 93’ten bu yana söz sadece yazıda kaldığından eylem, bir türlü etkili ve sonuç alıcı ve uzun süreli geliştirilemedi. Her an sömürgecilerin oyalama ve kandırmalarıyla bu geriletildi. Yani PKK sürekli kontrol altında tutulmaya çalışıldı. Ama olmadı. Ne PKK kontrol altında tutulabildi ve amacından saptı, ne de Kürd halkı PKK’den desteğini çekti. Yeni süreç oldukça kanlı geçeceğe benziyor.
Artık eskisi gibi PKK’de söz eylemleşeceğe benziyor. Sonra yine PKK’den eylem yerine söz duymak isteyenlerin çıkacağı da biliniyor. Ama geçti. Söz, baharla birlikte bitiyor gibi! Bu bakımdan Kürdistan ve Türkiye’de hem saflar belli olmalı ve hem de saflar oldukça sıklaştırılmalı ki, Özgür Kürdistan önünde duran tüm güç ve planlar yeni süreçte deşifre edilebilsin.
Yoksa Kürd halkının Ortadoğu’da ki yeri bir kukla, rolü de işbirlikçi olarak kalacak. Buna göre de Kürdün statüsü eskisi gibi köle statüsü olarak kalacak ve bu kölelik bu sefer maalesef adı Kürd ve Kürdistan ama ABD’ye bağımlı olanların eliyle yapılacak.
Demedi demeyin!
08.02.2011
Mehmet Serhat Polatsoy

1 yorum:

  1. barzani devleti hakkında ki düşüncelerine tamamen katılıyorum..

    YanıtlaSil