28 Şubat 2012 Salı

TC, Suriye’de Güncelleniyor; Tuzağa Düşmeyin!

                                                                                                                                Mehmet Serhat Polatsoy
Sömürgecilerin yayılmacı ve ahlaktan yoksun politikaları, Yeni Suriye üzerinden “dış müdahaleyle” şekillendirilmeye çalışılıyor! Burada dış müdahale derken, salt askeri bir müdahaleden bahsetmemekle beraber, askeri bir müdahalenin olması durumunda da 1 milyona yakın insanın yaşanacak bölgesel ve uluslararası bir savaşta hayatlarını kaybetmeleri söz konusu olabilir, diyorum.
Suriye’nin bugün ki durumu, Mısır, Tunus ve Libya gibi değil. Burada, uluslararası güçlerin açıktan ve gözle görülür bir kapışma, mücadele ve müdahalesi var. Bu müdahalenin yansıması, zaten kendisini Suriye Ulusal Konsey’inin karakterinde ele veriyor.
İstanbul’da ilan edilen Suriye Ulusal Konseyinin, ABD, Türkiye, Katar ve Fransa’nın girişimleri sonucu kurulduğunu vurgulamakla birlikte, bu konsey ve üyelerinin Suriye halkı için devrimsel bir çıkış yapamayacağını belirtmek, sanırım bir önyargı olmayacaktır. Zira Sömürgecilerin olduğu her alanın halkları onursuzlaştırma olduğunu, sömürgecilerin diğer ülkelere müdahalelerinden de görebiliyoruz.
Suriye her ne kadar güçlü bir orduya sahip olmasa da, burada gözle görülür Rusya, Çin ve İran’ın çıkarları söz konusu olduğundan, ABD ve devletçiklerinin buraya herhangi bir müdahalesi söz konusu olduğunda, bu güçlerin savunmaları doğallığında devrede olacak ve Ortadoğu cehenneme dönebilecek!
Belki de dünya nüfusunun azaltılması teorisi, bir üçüncü dünya savaşıyla, Ortadoğu’da pratikleşecek!
Tam da burada, 13 yıldır tecrit altında olmasına rağmen dünya dengelerini dışarıdaki bir kimseden daha iyi okuyan, yorumlayan, öngörülerde bulunup tedbir geliştiren, dahası oluşturduğu sistem ve paradigma ile halklara yeni bir yaşam formu sunan Sayın Öcalan’ın yıllar öncesinden söylediği Ortadoğu Konfederalizmi’nin şuanda büyük bir ihtiyaç olduğunu görebilmekteyiz. Sayın Öcalan’ın halklara sunduğu bu çözüm şuanda gerçekleştirilebilseydi, Ortadoğu’nun hiçbir bölgesinde her hangi bir sorun yaşanmıyor olabilirdi! Böylesi bir insancıl çözüm, sömürgeciler tarafından kabul görmediği gibi, çözümü sunan Öcalan hem tecrit altında tutuluyor ve hem de Kürd halkı, askeri ve siyasi soykırım operasyonlarıyla teslim alınmaya çalışılıyor. Yetmiyor, sömürgeciler tarafından kurulan Suriye Ulusal Konsey sözcüsü Burhan Galyon ağzı ile özelde Batı, genelde de tüm Kürdistan parçalarına yansıyacak olan bir proje ile üzerinde oynanan oyunla kandırılmaya çalışılıyor.
Bu ağız, TC’nin kuruluş yıllarındaki Atatürk ağzından (!) başkası olmamakla birlikte, Batı’daki sömürgeci karakterinin nasıl şekilleneceğini de açığa çıkartıyor.
Hatırlanacağı üzere ABD Başkanı Obama aylar öncesinden; ABD’nin geleceği Ortadoğu’dadır, demişti. Obama bunu söylerken, Kürd, Kürdistan konum ve politikalarından bihaber değildi elbet. Dolayısıyla sömürgecilerin Kürd ve Kürdistan politikaları bilindiğinden, şekillenecek yeni Ortadoğu’da da sömürgeciye bağlı ve ABD’ye “gelecek vaat eden” bir Kürdistan olmalı ki, yüz yıllık yeni bir Ortadoğu iktidarlığı daha getirsin. Bu anlamda sömürgecilerin Güney Kürdistan yönetimi ve Sayın Barzani ile olan ilişkileri ve “yoğun baskısı” da bilindiğinden, yeni sürecin Kürtler açısından Güney eliyle yapılacağı da anlaşılıyor! 
Ha yıkıldı ha yıkılacak denilen Suriye’nin son demine geldiğimiz bu günlerde, Suriye Ulusal Konseyi’nin denetiminde şekillenen görüşme, toplantı ve planlamalar da bizlere gösteriyor ki, Yeni Suriye = 1923 Türkiye’si oluyor. Tek farkı, o yıllarda bir Kürd bölgesel yönetiminin olmayışıdır.
Sömürgecilerin tek hedefi, Kürd halkının birliğini parçalamak ve dönemindeki Kürd işbirlikçilerinin yerine, Güney Kürdistan yönetimini koymaktır.
Sayın Barzani’nin bu tuzağa düşmeyip Kürd ulusal birliğini hedefleyici girişim ve ilişkiler içerisine girmesi gerektiği de elzem ve ayrıca vurgulanması gereken bir konudur.
Bu anlamda taşları yerli yerine oturtacak olursak eğer, Burhan Galyon’un dün yaptığı açıklama ile Atatürk’ün 1921 Anayasasına yansıyan sözleri birbiriyle örtüşüyor.
İstanbul’da ilan edilen Suriye Ulusal Konseyinin, ABD, Türkiye, Katar ve Fransa’nın girişimleri sonucu kurulduğunu bile bile bu oluşumun sözlerine kanmak ve bu oluşum ile beraber hareket etmek tarihi tekerrür ettirmekten başka bir anlam ifade etmeyeceği gibi ihanetin belirgin halidir de. Zaten PYD’nin de böylesi içi boş sözlere kanıp Batı Kürdistan halkını bu güçlerle birlik olmaya zorlaması da, beklenemezdi ki beklenen açıklamayı Sayın Salih Müslim yaptı. Galyon’un sözlerine kanmadıklarını ve kendi sistemlerini oturtmaya çalıştıklarını yatığı açıklamayla dile getirdi.
Sömürgecilerin, hem Suriye, hem de diğer Kürdistan parçalarında Kürd ve Kürdistan gerçekliğine nasıl yaklaştıklarını biliyoruz. Öyleyse Suriye Ulusal Konsey oluşumu ve icraatlarından, Kürd gerçekliğini tanıyıcı bir girişim ve pratik beklemenin de -mevcut durumda- bir rüyadan ibaret olacağını şimdiden kestirmemiz gerekiyor.
Göründüğü kadarıyla Burhan Galyon, Kürtleri oyalamak için Konsey’in başına getirilmiş bir kukla.
Konsey’den ayrılan yirmi kişilik grup ise, öyle görünüyor ki Galyon’un eksik bıraktığı yerleri dolduracak ve Suriye’yi işgale hazırlayacak.
Suriye’yi işgal girişimleri sonuç verirse eğer, şimdiden görebildiğim kadarıyla;
“ya Suriye Ulusal Konsey merkezli “siyasi karakterli” bir Hükümet, ya da Suriye Ulusal Çalışma Grubu merkezli “askeri karakterli” bir geçici hükümet kurulacak. Yok, eğer Rusya, Çin ve İran’da dâhil olursa Ortadoğu uzun süreli bir cehennem hayatı yaşayacak.
Şuanda böylesi bir savaşı kestirmek güç olmakla beraber, sömürgecilerin çıkarları gereği diğer devletlere sus payı verebilmeleri de imkân dâhilindedir.
ABD merkezli yeniden şekillendirilmeye çalışılan Ortadoğu coğrafyasında mevcut haliyle Suriye’nin öyle veya böyle ayakta kalması bu saatten sonra düşünülemez. Bundan kaynaklı Sömürgeci ve işbirlikçi çevre devletlerin yardımıyla oluşturulan iktidar mantığıyla olan bir yönetim de halklara ne özgürlük ne de insanca bir yaşam getirir. Hem Konsey ve Çalışma Grubunun sömürgeci karakterde olması hem de devletçiklerin sömürge olması nedeniyle söylenen söz ve vaatler, sömürgeci çıkarlarına ters düşmeyecektir.
Kürd ve Kürdistan adına gerekli tedbirler hem PKK, PYD ve hem de Güney Kürdistan yönetimince alınmazsa, Kürt halkı nasıl TC tarafından oyalanmış ve Cumhuriyet ilanı ile yok sayılmışlarsa, şimdi de “sözde” Özgür Suriye ilanı sonrası ne Kürd ve Kürdistan’ın bir statüsü olacak ne de Güney Kürdistan bağımsız olacaktır.
Her ne kadar da 1920’lerin Türkiye’si bölgesel çıkarlar açısından tam olarak günümüzü yansıtmasa da Kürd ve Kürdistan için durum TC’nin kuruluşundan farksızdır. Galyon tarafından verilen vaatler, AKP’nin dilinden farksız ve Atatürk’ün vaatleriyle de bire birdir.
Sonuç olarak Suriye’nin durumunun netleşmesi öncesi Kürd Ulusal Kongresinin yapılması ve birlik olunması gerekmekle birlikte bu kongrenin hakikatli sonucu, Kürd ve Kürdistan’ın statüsünü de belirleyecektir. Buna göre Kürd örgütlerinin sömürgecilerden etkilenmemesi, onların ahlaksız politikalarına ortak olmaması, kişisel çıkarlarını bir yana bırakıp, mazlum Kürd halkının çıkarlarını esas alarak bir an önce Kürd Ulusal Kongresi etrafında kenetlenmesi, PKK, PYD, KDP, YNK ve ulusal birlikten yana olan diğer tüm Kürd örgütlerinin tarihi anlaşmaya varması elzemdir.
Aksi takdirde sömürgeciler Suriye işgali sonrası, Güney’den doğru bağımlı bir Kürdistan ve daha bir yitik, silik ve mücadeleden tamamıyla koparılmış onursuz bir Kürd halkı yaratacaktır.
28.02.2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder