5 Nisan 2013 Cuma

Kürtler, dünyanın demokrasi havarileridir



Bu topraklarda doğan her yeni bir Kürt evladı: yasak, zulüm, sürgün, işkence, zindan ve ölümlerin hala yaşandığı bir dünyaya açmıştır gözlerini. Yeniden doğuş, beraberinde; bitmek tükenmek bilmeyen, sömürüleri, darağaçlarını, katliamları ve ölümleri getirmiştir. Bu coğrafyada açılan gözler doğuştan köreltilmeye, diller susturulmaya, kulaklar sağırlaştırılmaya, zihinler asimilasyonlaştırılmaya, iradeler kırılıp kişiliksizleştirilmeye ve duygular güdüleştirilerek kendi kendine yabancılaştırılmaya çalışılmaktadır. Tüm bunlara rağmen Kürt dün de, bugün de, bu baskılar neticesinde vermiş olduğu hayatta kalma mücadelesine demokrasi adını vererek bir yön belirlemiştir ve 21.yüzyıla dek, müthiş bir direnişle ayakta kalmayı başaran ve bu anlamda örneği olmayan eşi benzeri görülmeyen bir halk olma unvanını kazanmıştır. Onlarca uygarlık, medeniyet ve kavimler yine bu coğrafyada doğuşunu gerçekleştirmiş, ancak zulümlere, baskılara, sürgünlere, ölümlere güç getiremeyen diğer halklar yine bu coğrafyada hazin sona gitmişlerdir. Kürdün ayakta kalışı; beraberinde birçok soruyu ortaya çıkarmıştır. Sömürgeciler bu soru’nun cevabını “sorun” olarak belirlemiş ve aslında bir gerçeklik olan Kürdü sorunlaştırmıştır. Bu yaklaşıma karşı ne pahasına olursa olsun, ezilen Kürt ezilmemeye, dili yok edilmek istenen Kürt dilini yaşatmaya, katliamlarla tüketilmek istenen Kürt, büyük bir direniş sergileyerek yeniden doğuşları gerçekleştirmiş ve tarihin kan ile yazılmış karanlık sayfalarına destanlar yazarak sorun değil aksine, gerçeklik yürüyüşünü sürdürmüştür. Günümüz itibari ile dünya sömürgeci güçleri tarafından da bu görkemli direniş görülüyor ve bir taraftan yoğun tasfiye planları olup yürürlüğe koymak isteseler de, diğer taraftan uzlaşmaktan başka bir çarelerinin olmadığını da anlamışa benziyorlar.

Kürt insanı bugün kendi üzerinde, sömürgecilerin yaşatmak istediği türlü türlü oyunlara karşı örgütlü bir güç haline gelmiş ve son iki yüzyıllık süre içerisinde de, var olma ve yok olma mücadelesini kimi zaman siyasi, kimi zaman da askeri direnişini sürdürerek bu güne kadar gelmiştir. Kürdün direnişi, diğer bütün yok olmayla karşı karşıya olan halklara da cesaret vermiştir. Her bir Kürt ferdinin toprağa düşüşü, diğer halklara daha fazla özgürlüğün yolunu açmıştır. Bu anlamda Kürt üzerindeki betonu parçalama sırasında, doğal olarak ezilen diğer halkların sesine de ses olmuş ve horasan harcı ile sıvanmış ve kişiliksizleşmeye doğru giden bölge halklarının da uyanmalarını sağlayarak sürece dâhil etmiştir. Kürdün direnişi bu anlamda ezilen ulusların mücadelesine ışık olarak bir yol gösterici ve takdire şayan erdemliliğe erişmiştir.

Sömürgeciler aynı terörist tanımı gibi, demokrasi tanımını da kendilerine göre şekillendirmişlerdir. Sömürgeciler, bir bölgeyi işgal (istila) ettikten sonraki taktikleri olan iyi ve kötü rahipleri yöre halkına gönderirlerdi. Bu rahipler aslında sömürgecileri, toprağı işgal edilmiş olan halka, demokrat olarak tanıtırlardı. Aslında bir yerde bu düzenbaz Rahipler, sömürgeci anlayışın birer havarileriydi. Sömürgeciler, kendilerini demokrasi savunucusu ilan etmeleri için –tıpkı sofistler gibi-  bu rahipleri kiralamış veya kendileri rahip kılığına girmişlerdi.

Bunun yanında ezilen ve sömürülenin dışında, ezen ve sömürenin de kendi demokrasi anlayışları vardır. Zaten ezilen ve sömürülenin izahına gerek yoktur; çünkü onlar zaten ezilip sömürülüyordur ve buna göre geliştirmiş oldukları direniş sonucu doğal bir demokrasileri, anlayışları vardır. Ancak ezenin ve sömürenin demokrasisi de ne oluyor ki, demeye kalmadan, işte başta Kürdistan olmak üzere, Tamil, Afganistan, Irak, Lübnan ve Suriye’yi gördük, görüyoruz. Sömürgeciler buralara da sahte demokrasi havariliği yaparak girip, bölgelerin zenginliklerine göz dikip el koydu ve koymaya devam etmektedirler. Şimdilerde de görülüyor ki, gerçek teröristin bu sömürgeci güçler olduğu ayyuka çıkmıştır.

Son tahlilde, iki türlü demokrasi anlayışı olduğu gözlenebiliyor. Birincisi, ezen ile sömürenin kendi çıkarları doğrultusunda ki demokrasi teranesi, birde ezilen ile sömürülenin özgürlüğe ulaşmak için ve aslında hak olan insanlık mücadelesi adına sürdürdüğü gerçek demokrasi hareketi söz konusudur. İşte günümüzde de ezen ve sömürülenin galaksimizdeki temsilcisi olan Kürtlerin tırnaklarıyla yürüttüğü bir demokrasi mücadelesi vardır.

Kürtler, dünyanın demokrasi havarileridir.

Kürtlerin dışında hiçbir halk yoktur ki, sömürgecilere bu denli karşı koyup hala dimdik ayakta kalan ve yine hiçbir halk yoktur ki, bu anlamda gerçek demokrasi havariliğini yürüten. Çünkü Kürt, 1 Mayıslarda, 8 Martlarda ve Newroz alanlarında sadece kendisi için değil diğer bütün halk ve inançlar için de özgürlüğü ve eşitliği haykırmaktadır. Kürtler bu anlamda, baskıcı devlet sisteminin yasak koyduğu grevlerde ve yürüyüşlerde Türk, diğer halklar ve emekçi yığınlarıyla birlikte en ön safta ve kendi özgürlüğü için vermiş olduğu direniş ile aynı kararlılıkta kendisini katmaktadır.

Çünkü Kürdün amacı; vicdanı kaybolan insanı, yeniden özüne dönüştürmek ve insanlık ailesine yeniden katmaktır. Kürdün dünden bu güne yürüttüğü demokrasi havariliği, Ortadoğu kaynayan kazanından da anlaşılıyor ki şimdinin gerçek anlamda şaşmaz hakikati durumuna gelmiştir. Kürde uygulanan her türlü insanlık suçu sonucunda, yüzyıllardır içerisinde yaşamış olduğu imparatorluk ve devletlerin sömürüsüne karşı geliştirmiş olduğu direniş, bu anlamda onu doğal bir demokrasi savunucusu olma yoluna itmiştir. Kürdün gördüğü zulümler ve bunun sonucunda vermiş olduğu tüm yaşam arayışları Kürdü, Ortadoğu’daki ve hatta dünyadaki en sağlam demokrat kişiliğe büründürmüştür.

Kürt, demokrasi kavramını artık içselleştirmiş ve strateji haline getirerek yaşamsallaştırmıştır.

Kürt halk önderi Sayın Öcalan’ın öncülüğünde başlatılan demokrasi, özgürlük ve eşitlik mücadelesine Kürtler, ölüm ve zindanlara rağmen tam destek vermişlerdir. Kürtler, Newroz ve en son Amara yürüyüşüne mahşeri kalabalıklarla katılım sağlayarak da dünyaya, demokrasi kavramını hakikatli yöntemlerle kanıksatacaklarını resmi anlamda beyan etmiş, söz vermiş ve insanlık mücadelelerinden taviz vermeyeceklerini ve insanlığın kurtuluşunun da ancak Önder Öcalan’la olacağını gür bir sesle dile getirmişlerdir. Kürt, benimsediği ve insanlık için olmazsa olmazı olan “demokratik, ekolojik, cinsiyet özgürlükçü paradigması” ile bugün, tüm baskıcı sistemleri dönüştürme yolunda kararlıca ilerliyor.

Sayın Öcalan’ın küllerinden var ettiği Kürt, doğal olarak sahip olduğu demokrat kişiliği ve bu anlamda geliştirmiş olduğu yeni insan felsefesinin ışığında, önümüzdeki sürecin taşıyıcılığını üstlenmiştir. Kürtler, yürüttükleri ve yürütecekleri demokrasi mücadeleleriyle dünyanın başına bela olan sahte demokrasi havarilerine karşı, savunmuş oldukları komünal yaşamdaki ısrarlarını zaferle taçlandıracak ve dünyaya; savaşların olmadığı yeni bir yüzyıl hediye edeceğe benziyorlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder