16 Nisan 2013 Salı

Öcalan’ı anlamak ve yeni şafaklara şahitlik



Anlama üzeri uzun uzadıya değerlendirme yapmaktan çok “anlama”; onurlu yaşama giden bir yoldur, demek sanırım yeterli olacaktır.

Evet, Kürt halkı özgürlük istiyor. Ancak özgürlüğü sadece Kürt, Kürdistan ve Türkiye halkları değil, bir bütünen dünya halkları istiyor. Zindanlarda, asit kuyularında, faili bellilerde, dağlarda ve hatta evimizin içerisinde katledilmemizin nedeni özgürlük istemimizden başkası değildi. Halklar olarak amacımız özgürlük ise “bağcıyı dövmek isteğinin” bir anlamı olmamalı ve süreç hakikatli temelde anlaşılmalı.

Sayın Öcalan’ın Newroz mektubunda özgürlüğe dair şu satır dahi yeterlidir! Öcalan: Bölge halkları yeni şafakların doğuşuna şahitlik etmektedir. Savaşlardan, çatışmalardan, bölünmelerden yorgun düşen Ortadoğu halkları artık kökleri üzerinden yeniden doğmak, omuz omuza ayağa kalkmak istiyor, diyor.

Bu satırda anlatılmak istenilenin Ortadoğu’daki bütün halk ve inançlara özgürlük olduğunun anlaşılması zor olmasa gerek.

Adına Arap baharı denilen ve domino etkisiyle Fas, Tunus, Mısır ve Libya yönetimlerinin yıkılmasına neden olan direniş bugün Suriye’de “özgürlük isteyen halkların katliamlarıyla” devam etmektedir. Başlarda bir halk direnişi olarak çıkan olaylar, sonrasında aslında durumun hiç de öyle olmadığını gösterdi ve yönetimleri yıkılan bu ülkelerde halk, eskisinden daha fazla acı çekiyor ve daha fazla tutsaklık içerisindeler. Özgürlük diye adına Arap baharı denilip halkları ve inanç sahiplerini heveslendirerek yola koyan sistemlerin aslında, eskiyi yıkıp, yerine eskisinden daha ceberut olan ve kendi kontrollerindeki sistemlerini inşa etme niyetlerini görüyoruz. Yol ve yöntemi eksik hatalı olduğundan dolayı iç savaşın yaşandığı bu ülkelerdeki halk ve inanç sahiplerinin “keşke hiç ayaklanmasaydık” diyen seslerini duyar gibiyiz. Bir Irak örneği hala yaşanmaktadır. Özgürlük gelecek diye ayaklananlar, herhalde her gün bombaların patladığı bir ülke için ayaklanmadılar!

İşte Sayın Öcalan’ın yol haritası ve eylem planı, yöntem ve sorunlara yaklaşımı diğer ülkelerdeki gibi olmadığı için aslında net olarak anlaşılamıyor veya anlaşılmak istenmiyor. Tıpkı “devrimciliğin ölüm ile sonuçlanırsa adına ancak devrimcilik denir” anlayışında olduğu gibi biz Ortadoğu halklarında, kan ve zor olmazsa özgürlük gelmez anlayışı hâkimdir.

Ondandır ki Sayın Öcalan, başlatmış olduğu sürecin adına “Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa etme” süreci dedi. Eğer bu olmazsa elli bin kişiyle halk savaşı olur dedi. Yine ondandır ki KCK: 2013 yılına iki eksen üzerinde giriyoruz; Birincisi ve önümüzdeki hedef 2012 yılındaki alan hâkimiyetini bu yılda tamamlamak ve savaş ile sonuç almak. İkincisi; Önderliğimizin devlet ile olan görüşmelerinden çıkan sonuca ve Önderlik perspektiflerine göre “demokratik zeminde sonuç almak”. Birinci ekseni bekletiyor ve biz tercihimizi doğru bulduğumuz ikinci eksen yönünde kullanıyor ve Önderliğimize bağlılığımızı yineliyoruz, dediler.

Şuanda konjonktür savaşa değil anlaşmayla götürülebilecek demdedir. Savaş yapmak kolay ve on yıllardır zulümkar sistemlere karşı savaşlar veriliyor. Ancak tek bir hakikatli çözüm bulunmuş değildir.

Ortadoğu’nun kaynadığı böylesi bir süreçte kimse gücünü riske atamaz. Altını çiziyorum “eğer bir umut varsa –ki var-“; Bu süreçte Özgürlük hareketi kadar Türk devletinin de savaşmasının sonuç alıcı bir yanı yoktur. Neyin ne olacağı belli değil. Her yer yangın yeri ve dün ezilen halk ve inançlar bu yangın yerinde yarınlarda da ezilebilirler. Ne Öcalan’ın ve PKK hareketinin ve nede inanın Türk devletinin “zar atma” lüksleri yoktur. PKK çok güçlü ve Kürdistan’da söz sahibidir; askeri olarak Devleti zorlayabilir ancak zorla kabul ettirilen isteklerin anlamı olmuyor. Devlet’te güçlü ve NATO’nun ikinci büyük ordusudur; PKK’yi zorlayabilir ve bu devlet için içinden çıkılmaz daha farklı sonuçlar da doğurabilir.

Öcalan’ da, PKK’de, Devlet’te bunun farkında ve böylesine parçalanmanın eşiğinde olunabilecek bir süreçte “anlaşmak” istiyorlar. Anlaşılması gereken Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da sadece Kürt, Türk, Fars ve Arap halklarının ve inanç olarak da sadece İslam inancının olmadığıdır. Özgürlük isteniyorsa, bu sadece bir halk ve bir inanç için değildir, olamaz.

Sürecin tehlikeleri elbet vardır.
Sayın Öcalan'ın başlatmış olduğu "Demokratik kurtuluş ve özgür yaşamı inşa etme” süreci salt Kürt halkı için değil, bütünlüklü olarak Ortadoğu halk ve inançları için işletilmek isteniyor. Eğer "yol haritası ve eylem planı" hakikatli bir temelde işletilirse alınan sonuçlar "ne Irak, Fas, Tunus, Mısır ve Libya, ne de belirsiz olan Suriye" gibi olmayacaktır. Sömürgecilerin yol ve yöntemlerinin nasıl sonuçlandığını ve ezilen halk ve inançların aslında daha fazla ezilip yok edilmek istendiği sonucu ortadadır.

Bu süreci bütünlüklü anlamak ve ucuz yaklaşmamak gerekiyor. Sürecin olumlu gitmesi demek özelde Kürdistan ve Türkiye, genelde de Ortadoğu'daki halk ve inançların zaferi demek olacaktır.

Sayın Öcalan hem kendisine ve hem de PKK'ye güvenmekte ve süreci bundan dolayı en güçlü oldukları dönemde başlatmış bulunmaktadırlar. Bu sürecin önünde kim ve hangi çevreler durmaya çalışırsa inanın o çevreler yok olup gideceklerdir. Türk devleti ve AKP'ye rağmen süreç işletilecek ve eğer Devlet ve AKP direnirse, bırakın AKP'yi Türk devleti diye bir şey kalmayabilecektir.

Bu süreçte yok olmak istemeyen tüm ezilen halk, inanç ve çevrelerin hakikat temelinde Sayın Öcalan ve PKK'ye güvenmeleri, inanmaları ve destek sunmaları gerekmektedir.  Süreç ne olursa olsun Sayın Öcalan’ın “ne eskisi gibi yaşayacağız, ne de eskisi gibi savaşacağız” söylemi tüm çevrelerce, mutlak hakikat temelli anlaşılıp bilince çıkarılmalıdır.

Önümüzdeki süreçte ya Ortadoğu’daki tüm halk ve inançlar birbirleriyle boğazlaşacaklar ya da Sayın Öcalan’la, yeni şafakların doğuşuna şahitlik edecekler.


2 yorum:

  1. Ali-Yazınızın satır aralarında belirttiğiniz bir konu var. Basına da yansıdı.Güya Sayın Başkan,Alevilerin varlığını görmezden gelmiş. Başkan Kürt Ulusal Mücadleyi veren komitenin yarısına yakını Alevi olduğunu unutacak kadar bir sorunu mu var? Bu kesim kimlerdir biliyormusunuz? Biz Aleviler onları çok iyi biliyoruz: Günün birin de, mürekep yalamış biri şehire gider. Bakar ki, büyük bir kalabalık var. Ne olduğunu anlamak için aralarına sokulur. Ne görsün birinin elinde bir keklik. Adam kekliği göstererek: "Bunu görüyormusunuz. Bunun maharetleri pek çoktur. Sabahın seherinde kekliklerin bol olduğu bir vadiye gideceksin. Orda evsıngını yapacaksın. Sen tüfeğinle evsıngın içinde oturacaksın. Kekliği kafesin dışınde açığa indireceksin. Bu keklik ötecek. Diğer keklikler bunun yanına gelecek. Sen evsıngın deliğinde ateş edip, diğer keklikleri vuracaksın" der. Mürekep yalamış adam fiatını sorar. Satıcı 500 lira der. Adam parayı verir kekliği alır. Halkın huzurunda: "Ey ahali kendi sınıfına hiyanet edenin yaşamaya hakkı yoktur" der ve kekliğin kafasını koparır, çöplüğe atar. Mamosta üzülme, onlar bizdeki Alevilerin keklik cinsleridir. 71'e merdiven dayamış bir delikanlı olarak bir barış ortamında sizinle kucaklaşmak isterdim Hakka yürümeden önce. Sayğı ve sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biyolojik olarak 71'e merdiven dayayan insan, eğer böylesi radikal bir zihin ile yaşama tutunuyorsa, o tutunduğu yaşama sonsuz defa selam olsun ki böylesi gençlik ruhuyla hakikati haykırabiliyor. Sizin yerinizde olanlarımız çoktaaan emekliye ayrılmışken siz, emekli anlayışını "emekli" etmişsiniz. Ben de kucaklaşmak isterim. Bu zihin ile daha çok seneler yaşayacağınızı düşünüyorum; Umarım sizden önce hakka yürümem de mevcut yaşınızın sahip olduğu delikanlı ruh ile karşılaşırım. Selam sevgi ve saygılarımla.

      Sil