Kürt halk önderi Sayın
Öcalan’ın Newroz mesajına KCK’nin verdiği cevap oldukça netti. KCK: “Önder
Apo'nun çağrısı bizim çağrımızdır. 23 Mart'tan itibaren ateşkes ilan ediyoruz.
Üzerimize gelirlerse kendimizi savunacağız ve misilleme yapacağız”, diyerek
Sayın Öcalan’a olan bağlılıklarını ve barış süreci için ellerinden geleni
yapacaklarını söylediler. Kürt tarafınca söylenenler söylendi ve iyi niyet
göstergesi olarak -daha öncesinden- “esir askerlerin” bırakılmasıyla yapılması
gerekenler de şimdilik yapıldı.
Tam şimdi sıra Türk devleti
ve AKP hükümetinde diyecekken, Erdoğan’ın Kürt tarafında kuşku uyandıracak
birkaç söylem ve pratiği ile süreç bulanıklaştı. Sayın Öcalan ve KCK’nin “geri
çekilmeler sırasında meclis karar almalı” ilkesine karşın Erdoğan “Akil
İnsanlar Komisyonunun” oluşturulmasına ilişkin; “Bu işin muhatabı Meclis değil
Hükümet’tir”, diyerek süreci TBMM’den çıkartıp tek yönlü olarak bir sivil
toplum kuruluşuna indirgemesi anlaşılır değildir. Yine Erdoğan’ın: “ Hiçbir
eyleme bulaşmamış olanlar ana ocaklarına dönmek isteyenlere zaten kapı açık.
Diğerleri de zaten çözümün yolunu gayet iyi biliyorlar”, demesi de akıllara istedikleri
çözümün, “sürüngenleştirilen Filistin sorunu” ile benzerliğini getiriyor.
Erdoğan kendi çözümlerinin şifrelerini yine açık bir ifadeyle şöyle belirtiyor:
“IRA, ETA, FARC ve Sri Lanka’daki yapıları inceledim. Hiçbirisi bizimle
uyuşmuyor."
Sürecin bulanıklaşması
sadece bu söylemlerle değil bir de pratikte karşılığını buluyor ki 2010 yılında
yürürlüğe konan “terörle mücadele, siyasetle müzakere” entegre stratejileri
hala devam ettiriliyor.
Buna göre, Diplomatik
anlamda; Oslo süreci ve devrilen masa, Askeri anlamda; Sakine Cansızların
katledilmesi ve PKK konseyindeki komutanlara dönük “örümcek ağı” ile de ortaya
çıkan suikast planları, Ekonomik anlamda; ‘terör’ün finansmanını engellemek
için yasa, Siyasi anlamda; devam eden siyasi soykırım operasyonları, Kültürel
anlamda da; asimilasyon politikalarının hızından hiçbir şey kaybetmediği “entegre
strateji”nin ne denli yürürlükte olduğunu göstermektedir.
Günümüz “entegre strateji”sinin
izlenmesi ile FKÖ gerilla ve komutanlarının dağıtılarak Arafat’ın
yalnızlaştırılması süreci dikkatli incelendiğinde paralellik arz ettiği kolayca
anlaşılacaktır. Sakinelerin katledilmesi bir yer de Sayın Öcalan’ın
yalnızlaştırılmasına dönük ve devam ettirileceği de anlaşılmaktadır.
Erdoğan’ın: biz süreci, “terörle mücadele, siyasetle müzakere” olarak
yürüteceğiz, demesinin nedeni entegre strateji ekseninde anlaşılmalıdır.
Erdoğan’ın neden: “IRA, ETA, FARC ve Sri Lanka’daki yapıları inceledim.
Hiçbirisi bizimle uyuşmuyor", dediğini anlamak gerekiyor. Sri Lanka modeli
uyuşmuyor çünkü PKK hareketi Tamil gerillaları gibi değil ve kolay lokma
olmadı. IRA, ETA ve FARC süreçleri bir yerde doğruya yakın süreçler gibi
olduğundan da bu çözüm modelleri “entegre strateji”ye uymuyordu. O zaman ne
yapmak gerekiyor, PKK’yi Tamillerin rehavetine kaptırıp, tasfiye ve imhaya
yatırmak. Bunun için de FKÖ ve Arafat çözüm yolunun tutturulması gerekiyor.
Çünkü LTTE’de bu yoldan geçirilerek darbelenmişti.
FKÖ ve Arafat eksenli
Filistin barış görüşme sürecine bakacak olursak eğer ne demek istediğim sanırım
daha net anlaşılabilecektir.
Filistin barış
görüşmelerinde de ‘barış’ adıyla taktik olarak yürütülen aslında özü “entegre
strateji” ekseninde bir taraftan, Arafat ile yürütülen diyalog ve müzakereler
ve diğer taraftan FKÖ’nün komuta kademesine dönük katliamlar gerçekleşiyordu.
Bununla amaçlanan yönetimi katlederek Yaser Arafat’ı yanlızlaştırma ve
İsrail’in işine gelen yürütücülere Arafat’ı razı etme siyasetiydi. FKÖ’ye
izlenen taktik gerillaların Lübnan’dan çıkartılmasıyla başladı. Gerillalar Arap
coğrafyasına yayıldı ve böylelikle dağıtılarak çürütüldü ve yozlaştırıldı. Yani
gerilla olmaktan çıkarıldı ve tasfiye edildiler. Artık FKÖ güvenliksiz ve
dolayısıyla heyecansız kalmıştı. Dağılan ve aslında gerillayı yöneten üst
yönetim, dağıldıkları alanlarda tek tek infaz edildiler. Arkadaşları katledilen
Arafat’ın çevresinde yeniden şekillenen siyasi yönetim FKÖ ve Arafat’a
indirilen son darbe gibiydi. Öyle oldu ki Hamas FKÖ politbürolarına girip arda
kalan FKÖ yöneticilerini camlardan aşağı atıp vahşice katlediyorlardı. Artık
Filistin sorunu diye bir şey kalmamıştı. Çünkü hakikatli çözümü yürütebilecek
hiçbir önder kadro kalmamıştı. Buna rağmen halklara “Filistin sorunu çözülüyor”
şeklinde süreç servis edildi. Ancak hem hareket ve hem de halk güç kaybetmiş ve
neredeyse teslim olmuştu.
Bizler Kürt halk
önderliğinin çözüm projesini destekleyip, Kürdistan ve Anadolu halklarıyla
Kapitalist Moderniteye karşı halkların gönüllü birlikteliğini esas alan
Demokratik Modernite eksenli çözüm sürecine hazırlanırken, işte diğer taraftan
da AKP’nin “entegre stratejisi”nin yürürlükte olduğunu görüyoruz. Açıkçası
Erdoğan’ın çözümden anladığı ve içeceğini söylediği baldıran zehrinin amacının
bizde, tıpkı FKÖ ve Arafat’ın başına gelenler ve Filistin sorununun geldiği çözümsüz
nokta gibi olabileceği şüphelerini doğuyor.
FKÖ ve Arafat örneği çok
önyargılı bir yorum gibi görünebilir ancak sadece bu değil; şimdilerde tanık
olduğumuz ve hakikatli bir süreç için anlaşılır olmayan pratiklerde var.
Buna göre; Newroz öncesi
askeri ve siyasi operasyonların kapsamı ne ise Newroz sonrasında da değişmedi.
Gerilla alanlarında TSK keşifleri, obüslerle bombalamalar ve pusular. Yine
Kuzey Kürdistan’ın değişik yerlerinde yer yer askeri ve siyasi soykırım
operasyonları. Cezaevlerindeki siyasi tutsaklara dönük baskı ve sürgünler,
etkisinden bir şey kaybetmedi. Yine Erdoğan ve AKP kurmaylarının üslubunda bir
değişiklik olmadı ve “terör belasını gündemimizden çıkartacağız” gibi Kürt
halkını yaralayan sözler sarf edilmeye devam ediyor.
Evet, Kürt halk önderliği ve
Kürt halkının İmralı görüşmelerinden beklentisi barış ve demokrasi. Bizler
Öcalan ve PKK’ye güvenerek sürece sonuna kadar destek sunuyor ve iyi niyetli
olmak istiyoruz. Elbet şüphelerimizi Sayın Öcalan ve PKK’de bizden çok biliyor
ancak tedirginliğimizi de gizleyemiyoruz. Açıkçası Erdoğan’ın söylem ve pratiklerinin
Sayın Öcalan’ın başarmak istediği halkların gönüllü birlikteliği projesi ile
bir bağlantısı yok ve malum cephe tarafından da oldukça kurnazca işletilen bir
süreç var gibi görünüyor.
iyi olur elhamdurullah!! sulhta hayir varmis.abdullah efendinin fetullah efendiye selamlari varmis....bu isin felsefesi yoktur...surec boyle planlandi hazirlandi..Siyasi politik formasyonuda bellidir.kilif uydurmaya calismakta nafile.6 ay sonra gorusumek uzere...
YanıtlaSilmüthiş bir eleştirel bakış. ama burda süreci başlatan ve zindanda hala barış diye haykıran sayın Abdullah öcalanın bu süreci başlatması ve bu sürecete en fazla söz sahibi olması kürt halkının yüreğine bi nebzede olsa su serpiyor.. devlet yine 'entegre sratejisi' dayatacaksa şunu çok iyi bilsinki pkk karşısında akrep gibi yalpalayıp kendini sokacaktır..
YanıtlaSilAKP diktatörlüğünün bir çözüm projesi olmadığı yüzde yüz açık yani şunu diyim çözümü altın tepside sunsa dair güven duygusu olmaz.Ama işin ücüzü yanı bazı Kürt aydınları,Kürt çevreleri,Kürt siyasetleri bu sürecenin çözüleceğine kendini okadar kaptırmışlarki azkalsın gidip AKP'den özür dileyecek duruma gelinmiş.
YanıtlaSilAKP'nin önderliği yanlızlaştıracağı açık ve medya savunma alanlarında yakalanan ajanların çok erken yakalandığıda açıktır çünkü amaçlanan süreci başlatıp ortamı yumuşatmak ve bunla hem gerila hemde konsey rahavete girip ajanların devreye koyulması idi.
Süreç tarihidir doğru sürecin tarihi olması önderliğin ortaya koyduğu muhteşem komin yaşama alternatifidir ama diğer yönden süreç çok kirli ve tuzaklarla yürüyor yapılacak bir hata asla telafisi olmayan sonuçlar çıkacaktır.
PKK ve KCK dava tutsaklarının; A. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve İmrali Adasında derhal tahliye edilmesi gasp edilen hakların iadesi, güvenlik, özgürlük koşullarının sağlanması ve anadilde eğitim, Kürtçe'nin heralanda geçerli sayılması önündeki engellerin kaldırılması, vatandaşlık tanımı anayasal güvence altına alınması, sınır dışına çekile gerila gruplar ve önder kadrosu kaıtsız ,şartsız T.c tarafında soruşturmaya tabi tutulmamalar vs ...bunlar çok mahsumane taleplerdir ve kabulenmesi egemenler için asla sorun olmayacak istemlerdir buna rağmen , Devlet sistemi ve Akp hükümeti bu hussusta samimi olmadıkların kanısındayım. Makalenızde sizni de ifade ettiğiniz kuşku ve tedirginlik benim gibi geniş halk kitleletinde mevcüt. "Barış olsun diye barış olmaz" Barışla beraber kazanımlar elde edinmeli , Çok önemli bir süreç ve umarım AKP "Osmanli oyunu " ile bir yeni senaryolar peşinde değildir. Kaleminizi kutluyorum . Sürecin takipçisı olamaya devam edceğiz. Kürtlerin çalınmış hakların iadesiyle barışın gerçekleşmesi temennisiyle .
YanıtlaSil