27 Mart 2013 Çarşamba

Erdoğan’ın “entegre stratejisi”, FKÖ ve Arafat



Kürt halk önderi Sayın Öcalan’ın Newroz mesajına KCK’nin verdiği cevap oldukça netti. KCK: “Önder Apo'nun çağrısı bizim çağrımızdır. 23 Mart'tan itibaren ateşkes ilan ediyoruz. Üzerimize gelirlerse kendimizi savunacağız ve misilleme yapacağız”, diyerek Sayın Öcalan’a olan bağlılıklarını ve barış süreci için ellerinden geleni yapacaklarını söylediler. Kürt tarafınca söylenenler söylendi ve iyi niyet göstergesi olarak -daha öncesinden- “esir askerlerin” bırakılmasıyla yapılması gerekenler de şimdilik yapıldı.

Tam şimdi sıra Türk devleti ve AKP hükümetinde diyecekken, Erdoğan’ın Kürt tarafında kuşku uyandıracak birkaç söylem ve pratiği ile süreç bulanıklaştı. Sayın Öcalan ve KCK’nin “geri çekilmeler sırasında meclis karar almalı” ilkesine karşın Erdoğan “Akil İnsanlar Komisyonunun” oluşturulmasına ilişkin; “Bu işin muhatabı Meclis değil Hükümet’tir”, diyerek süreci TBMM’den çıkartıp tek yönlü olarak bir sivil toplum kuruluşuna indirgemesi anlaşılır değildir. Yine Erdoğan’ın: “ Hiçbir eyleme bulaşmamış olanlar ana ocaklarına dönmek isteyenlere zaten kapı açık. Diğerleri de zaten çözümün yolunu gayet iyi biliyorlar”, demesi de akıllara istedikleri çözümün, “sürüngenleştirilen Filistin sorunu” ile benzerliğini getiriyor. Erdoğan kendi çözümlerinin şifrelerini yine açık bir ifadeyle şöyle belirtiyor: “IRA, ETA, FARC ve Sri Lanka’daki yapıları inceledim. Hiçbirisi bizimle uyuşmuyor."

Sürecin bulanıklaşması sadece bu söylemlerle değil bir de pratikte karşılığını buluyor ki 2010 yılında yürürlüğe konan “terörle mücadele, siyasetle müzakere” entegre stratejileri hala devam ettiriliyor.

Buna göre, Diplomatik anlamda; Oslo süreci ve devrilen masa, Askeri anlamda; Sakine Cansızların katledilmesi ve PKK konseyindeki komutanlara dönük “örümcek ağı” ile de ortaya çıkan suikast planları, Ekonomik anlamda; ‘terör’ün finansmanını engellemek için yasa, Siyasi anlamda; devam eden siyasi soykırım operasyonları, Kültürel anlamda da; asimilasyon politikalarının hızından hiçbir şey kaybetmediği “entegre strateji”nin ne denli yürürlükte olduğunu göstermektedir.

Günümüz “entegre strateji”sinin izlenmesi ile FKÖ gerilla ve komutanlarının dağıtılarak Arafat’ın yalnızlaştırılması süreci dikkatli incelendiğinde paralellik arz ettiği kolayca anlaşılacaktır. Sakinelerin katledilmesi bir yer de Sayın Öcalan’ın yalnızlaştırılmasına dönük ve devam ettirileceği de anlaşılmaktadır. Erdoğan’ın: biz süreci, “terörle mücadele, siyasetle müzakere” olarak yürüteceğiz, demesinin nedeni entegre strateji ekseninde anlaşılmalıdır. Erdoğan’ın neden: “IRA, ETA, FARC ve Sri Lanka’daki yapıları inceledim. Hiçbirisi bizimle uyuşmuyor", dediğini anlamak gerekiyor. Sri Lanka modeli uyuşmuyor çünkü PKK hareketi Tamil gerillaları gibi değil ve kolay lokma olmadı. IRA, ETA ve FARC süreçleri bir yerde doğruya yakın süreçler gibi olduğundan da bu çözüm modelleri “entegre strateji”ye uymuyordu. O zaman ne yapmak gerekiyor, PKK’yi Tamillerin rehavetine kaptırıp, tasfiye ve imhaya yatırmak. Bunun için de FKÖ ve Arafat çözüm yolunun tutturulması gerekiyor. Çünkü LTTE’de bu yoldan geçirilerek darbelenmişti.

FKÖ ve Arafat eksenli Filistin barış görüşme sürecine bakacak olursak eğer ne demek istediğim sanırım daha net anlaşılabilecektir.

Filistin barış görüşmelerinde de ‘barış’ adıyla taktik olarak yürütülen aslında özü “entegre strateji” ekseninde bir taraftan, Arafat ile yürütülen diyalog ve müzakereler ve diğer taraftan FKÖ’nün komuta kademesine dönük katliamlar gerçekleşiyordu. Bununla amaçlanan yönetimi katlederek Yaser Arafat’ı yanlızlaştırma ve İsrail’in işine gelen yürütücülere Arafat’ı razı etme siyasetiydi. FKÖ’ye izlenen taktik gerillaların Lübnan’dan çıkartılmasıyla başladı. Gerillalar Arap coğrafyasına yayıldı ve böylelikle dağıtılarak çürütüldü ve yozlaştırıldı. Yani gerilla olmaktan çıkarıldı ve tasfiye edildiler. Artık FKÖ güvenliksiz ve dolayısıyla heyecansız kalmıştı. Dağılan ve aslında gerillayı yöneten üst yönetim, dağıldıkları alanlarda tek tek infaz edildiler. Arkadaşları katledilen Arafat’ın çevresinde yeniden şekillenen siyasi yönetim FKÖ ve Arafat’a indirilen son darbe gibiydi. Öyle oldu ki Hamas FKÖ politbürolarına girip arda kalan FKÖ yöneticilerini camlardan aşağı atıp vahşice katlediyorlardı. Artık Filistin sorunu diye bir şey kalmamıştı. Çünkü hakikatli çözümü yürütebilecek hiçbir önder kadro kalmamıştı. Buna rağmen halklara “Filistin sorunu çözülüyor” şeklinde süreç servis edildi. Ancak hem hareket ve hem de halk güç kaybetmiş ve neredeyse teslim olmuştu.

Bizler Kürt halk önderliğinin çözüm projesini destekleyip, Kürdistan ve Anadolu halklarıyla Kapitalist Moderniteye karşı halkların gönüllü birlikteliğini esas alan Demokratik Modernite eksenli çözüm sürecine hazırlanırken, işte diğer taraftan da AKP’nin “entegre stratejisi”nin yürürlükte olduğunu görüyoruz. Açıkçası Erdoğan’ın çözümden anladığı ve içeceğini söylediği baldıran zehrinin amacının bizde, tıpkı FKÖ ve Arafat’ın başına gelenler ve Filistin sorununun geldiği çözümsüz nokta gibi olabileceği şüphelerini doğuyor.

FKÖ ve Arafat örneği çok önyargılı bir yorum gibi görünebilir ancak sadece bu değil; şimdilerde tanık olduğumuz ve hakikatli bir süreç için anlaşılır olmayan pratiklerde var.

Buna göre; Newroz öncesi askeri ve siyasi operasyonların kapsamı ne ise Newroz sonrasında da değişmedi. Gerilla alanlarında TSK keşifleri, obüslerle bombalamalar ve pusular. Yine Kuzey Kürdistan’ın değişik yerlerinde yer yer askeri ve siyasi soykırım operasyonları. Cezaevlerindeki siyasi tutsaklara dönük baskı ve sürgünler, etkisinden bir şey kaybetmedi. Yine Erdoğan ve AKP kurmaylarının üslubunda bir değişiklik olmadı ve “terör belasını gündemimizden çıkartacağız” gibi Kürt halkını yaralayan sözler sarf edilmeye devam ediyor.

Evet, Kürt halk önderliği ve Kürt halkının İmralı görüşmelerinden beklentisi barış ve demokrasi. Bizler Öcalan ve PKK’ye güvenerek sürece sonuna kadar destek sunuyor ve iyi niyetli olmak istiyoruz. Elbet şüphelerimizi Sayın Öcalan ve PKK’de bizden çok biliyor ancak tedirginliğimizi de gizleyemiyoruz. Açıkçası Erdoğan’ın söylem ve pratiklerinin Sayın Öcalan’ın başarmak istediği halkların gönüllü birlikteliği projesi ile bir bağlantısı yok ve malum cephe tarafından da oldukça kurnazca işletilen bir süreç var gibi görünüyor.


4 yorum:

  1. iyi olur elhamdurullah!! sulhta hayir varmis.abdullah efendinin fetullah efendiye selamlari varmis....bu isin felsefesi yoktur...surec boyle planlandi hazirlandi..Siyasi politik formasyonuda bellidir.kilif uydurmaya calismakta nafile.6 ay sonra gorusumek uzere...

    YanıtlaSil
  2. müthiş bir eleştirel bakış. ama burda süreci başlatan ve zindanda hala barış diye haykıran sayın Abdullah öcalanın bu süreci başlatması ve bu sürecete en fazla söz sahibi olması kürt halkının yüreğine bi nebzede olsa su serpiyor.. devlet yine 'entegre sratejisi' dayatacaksa şunu çok iyi bilsinki pkk karşısında akrep gibi yalpalayıp kendini sokacaktır..

    YanıtlaSil
  3. AKP diktatörlüğünün bir çözüm projesi olmadığı yüzde yüz açık yani şunu diyim çözümü altın tepside sunsa dair güven duygusu olmaz.Ama işin ücüzü yanı bazı Kürt aydınları,Kürt çevreleri,Kürt siyasetleri bu sürecenin çözüleceğine kendini okadar kaptırmışlarki azkalsın gidip AKP'den özür dileyecek duruma gelinmiş.

    AKP'nin önderliği yanlızlaştıracağı açık ve medya savunma alanlarında yakalanan ajanların çok erken yakalandığıda açıktır çünkü amaçlanan süreci başlatıp ortamı yumuşatmak ve bunla hem gerila hemde konsey rahavete girip ajanların devreye koyulması idi.

    Süreç tarihidir doğru sürecin tarihi olması önderliğin ortaya koyduğu muhteşem komin yaşama alternatifidir ama diğer yönden süreç çok kirli ve tuzaklarla yürüyor yapılacak bir hata asla telafisi olmayan sonuçlar çıkacaktır.

    YanıtlaSil
  4. PKK ve KCK dava tutsaklarının; A. Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması ve İmrali Adasında derhal tahliye edilmesi gasp edilen hakların iadesi, güvenlik, özgürlük koşullarının sağlanması ve anadilde eğitim, Kürtçe'nin heralanda geçerli sayılması önündeki engellerin kaldırılması, vatandaşlık tanımı anayasal güvence altına alınması, sınır dışına çekile gerila gruplar ve önder kadrosu kaıtsız ,şartsız T.c tarafında soruşturmaya tabi tutulmamalar vs ...bunlar çok mahsumane taleplerdir ve kabulenmesi egemenler için asla sorun olmayacak istemlerdir buna rağmen , Devlet sistemi ve Akp hükümeti bu hussusta samimi olmadıkların kanısındayım. Makalenızde sizni de ifade ettiğiniz kuşku ve tedirginlik benim gibi geniş halk kitleletinde mevcüt. "Barış olsun diye barış olmaz" Barışla beraber kazanımlar elde edinmeli , Çok önemli bir süreç ve umarım AKP "Osmanli oyunu " ile bir yeni senaryolar peşinde değildir. Kaleminizi kutluyorum . Sürecin takipçisı olamaya devam edceğiz. Kürtlerin çalınmış hakların iadesiyle barışın gerçekleşmesi temennisiyle .

    YanıtlaSil