Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan
savunmalarında “anlama ve algı” üzerine yoğun durmuş ve kapitalist modernite
tarafından yaratılan toplumsal gerçekliğin hakikat yöntemiyle bilince
çıkarılarak algı sapmalarının önüne geçilebileceğini çokça işlemiştir.
Demokratik Uygarlık
Manifestosunda: Anlam ve algıya getirdiği yorumlarla birlikte bazı şartlardaki
durumlara ilişkin, “Kuantum fiziğinde gözlemlenenle gözlemleyen ilişkisi asla
ölçüye mahal vermemektedir. Gözlemleyen maddeyi değiştirdiği gibi, gözlemlenen
de laboratuar koşullarında gözlemleyenden kendini kurtarabilmektedir. O halde
doğru “algılama” ancak insanda iç gözlemle mümkün olabilir”, diyerek sezgili ve
özgür tercihli eylemlerle hiçbir koşulda insanın iradesinin teslim alınamayabileceğini
belirtmektedir. Yine Öcalan mevcut sürece cevap olabilecek diğer bir
değerlendirmesinde de, “Gül’ün güzelliği oranında dikenleriyle kendini koruma
bağı arasındaki ilişki, ‘en anlamaza’ bile bir şeyler anlatabilir. Her türün
(canlının) kendine göre bir savunmasının olması da ilke düzeyindedir.
Savunmadan yoksun bir varlık neredeyse yok gibidir”, diyerek “savunmanın”
olmazsa olmazına dikkat çekiyor. Bilimin son evresi olan Kuantum fiziği
doğrultusundaki paradigmasıyla barış girişimlerine hümanist yaklaşımını da
ekleyen Öcalan’a inanmak ve anlamak gerekiyor ki süreç hakikatli bir şekilde
ilerleyebilsin.
Türk devletinin Sayın Öcalan ile Türk
ve Kürt halkının önünde yapmış olduğu büyük oranda açık görüşmelere bakılırsa
süreç, sahiden ‘yeni bir sürece’ benziyor. Tabi son Kandil bombardımanlarına
bakılırsa da süreç, Türk devleti ve AKP tarafından yine “tasfiye” , Sayın
Öcalan cephesinden bakarsak da, “son barış umudu” olarak ele alınıyor.
Türk devleti her ne kadar da eski
zihniyetinden taviz vermese de mevcut sürece ‘yeni bir süreç’ dedim çünkü dünya
eski dünya, dengeler eski denge, kuvvet ve güç eski kuvvetler ve güçler, Kürtler
de hiçbir şekilde eski Kürtler değiller.
Bu gelişmeler toplumsal dünyadan
etkilendikleri kadar evren yani fiziksel dünya yasalarıyla da örtüşmektedir.
Bağıntı, Değişim, Dönüşüm ve Zıtların birliği karşıtlığı yasalarıyla
ilerleyerek bugüne gelen süreç, Kuantumik düşünce ekseninde hakikatli bir
müdahaleyi gerektirdiği gerçeğini açığa çıkardığından dolayı sürece önyargılarla
yaklaşmamak gerektiği bilincine kavuşmamız gerekiyor.
Kürt halkı geçmiş deneyimlerden
dolayı haklı olarak Türk devletine güvenmeyebilir, Türk devleti yine oyalıyor,
seçime kadar Kürtleri kandırıyor, yeniden şekillenen Ortadoğu dengelerinin
yerli yerine oturtulması için zaman kazanıyor, (eğer olacaksa da, halkı olarak)
Gerillaların çekilmesi, doğru değildir, diyip duygusal anlamda sürece karşı
çıkabilir. Türk devleti ve hükümetleri tarafından yüz yıldır yok edilmeye
çalışılan Kürdün zaten güvenmesini beklemek de saflık olur.
Burada Kürd halkının bilmesi
gereken şey, eskisinden daha güçlü bir paradigmayla Önderlik ve fedailer
ordusuyla donanımlı bir PKK gerçeğiyle bu yeni sürecin yine yeni kodlarla
yürütüleceği hakikatidir. Kaldı ki hem Öcalan ve hem de KCK yetkilileri, her
hangi bir çekilmenin, öyle eskisi gibi olamayacağını TBMM onayıyla
resmileşeceğini ve Kürdistan’ın özgürleşeceğinden sonra o da ‘ gerillaların iç
güvenliğe hizmet olarak dönüştükten! sonra olabileceğini belirttiler.
1993 yılından bu yana PKK
tarafından tek taraflı olarak yürütülen süreçleri heba eden Türk devlet
pratiklerine bakılırsa elbet Kürt halkının, geçmişi kanlı olan bu devlete
güvenmemekte haklı olduğunu görebiliriz.
Ancak burada, güven ve güvenliği
bir birine karıştırmamak gerekiyor.
Türk devletine güvenilmeyebilir
ancak güvenliği elden bırakmadan pek tabi barış görüşmeleri de yürütülebilir. Sonra,
yapılacak olan bu görüşmelerden bir sonuç da çıkmayabilir. Amaç her ne kadar da
Türk ve Kürt halkının gönüllü birlikteliği olsa da, süreç sonunda Türk devleti
tekrar eski karakterine de girebilir. Bunlar olması ihtimal dahilinde olan
şeylerdir. Zaten bu günlerde de Türk devletinin “sabote” girişimleri
gözlemlenmektedir.
Sürece temkinli yaklaşmak kadar hakikatli
yöntemi tutturmak ve özgüvenli olmak da görüşmeleri baştan doğru yürütebilmek
anlamına gelecektir ki bu hakikatli yönteme ulaşma gücü ve özgüven Sayın
Öcalan’da fazlasıyla var.
Sürecin barışa evirilebilmesi
için Öcalan tarafından bir mesaj olarak da Türkiye ve Kürdistan kamuoyuna
ulaştırılan; umarım PKK’nin elinde bulunan esirler en kısa zamanda ailelerine
kavuşur, mesajını ve önümüzdeki günlerde bunun PKK tarafından
pratikleştirilmesini öyle düz bir mantıkla ele almaktan çok, PKK’nin aslında ne
kadar büyük bir güce sahip olduğunu ve hümanist yanının ne denli açığa çıkmış
olduğunu gösterir olarak derinlemesine bir yorumlamaya girebiliriz. Yine bununla
ilgili de KCK cephesinden gelen mesaj: Ancak süreç ilerlerse bu pratiğin yaşanabileceği
söyleniyor.
Tarihi bir süreç denilen ve öyle
olmasını umut ettiğimiz bu süreçte diyelim ki Öcalan ve PKK sürecin önünün
açılması için kendi cephelerinde yapılması gerekeni ve hatta daha fazlasını
yaptılar ve sonra yine bilindik TC karşımıza çıktı. İşte tam da burada KCK’nin
önemli bir açıklama ve uyarısı devreye giriyor.
Güven ve güvenlik boyutuyla
birlikte Karayılan geçen ay almış oldukları toplantıdaki kararları açıklarken
bir hususa dikkat çekti ki, ne Kürt halkının süreçten korkması gerekiyor ne de
Türk devleti ve AKP hükümetinin süreci heba edip herhangi bir oyuna başvurmasının
rahat olamayacağı anlaşılıyor.
Buna göre Karayılan:
Önderliğimizin bizzat hareketimizin mensuplarıyla ve temel organlarıyla
diyaloga geçme zorunluluğu, toplantıda karar altına alınmıştır. Yani Önderlik
devreye girmeden ve “çeşitli yerlerde mevzilenmiş bulunan güçlere” dönük bizzat
ikna çalışmasını yürütmeden öyle bahsedildiği gibi bir sürecin kolay kolay
gelişmesi de zordur; hatta mümkünatı yoktur, diyerek Kürt halkı, dostları ve
Türk devletiyle bölgesel güçlere açık çağrı ve uyarı yapmıştı.
‘Ümit ettiğimiz barış süreci’
kesintiye uğratılır ve tıkanırsa işte bundan dolayı Kürt halkından çok burada
Türk devletinin bilmesi gereken şey; dağa ulaşmak isteyen Kürt gençlerini kimse
bağlayamaz ve bugün ki gerilla sayısı beş-altı katına ulaşabilir. Bir de ne mi
olur? Dağ ve Ova gerillası birlikte devrede olur. Süreç tekrar tıkanırsa
Ova’lar birden Dağ’a evrilir.
Karşımızda tanıdık ve kandan
beslenen bir devlet olsa da bilimsel olarak da yeni başlayan bu süreç için tüm
çevrelerin Öcalan ve PKK’ye destek sunması insanlık açısından önemlidir.
Kürdistan sevdası ve halkların gönüllü birlikteliğinden yana olan tüm çevreler de
süreci bu temelde anlamalı, tıkamamalı ve eğer bu iddialarında samimilerse de
kesintisiz Sayın Öcalan’ın barış girişimlerine ve bu süreçten kaynaklı PKK’nin
pratiklerine de destek sunmalılar.
Bilinmeli ki böylesi bir inanç,
kararlılık ve fedai güce sahip bir Önderlik ve Hareketi, hiçbir sömürgeci
yöntem oyalayamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder