1 Mart 2013 Cuma

Öcalan anlaşılmazsa Ova’lar Dağ’laşır


Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan savunmalarında “anlama ve algı” üzerine yoğun durmuş ve kapitalist modernite tarafından yaratılan toplumsal gerçekliğin hakikat yöntemiyle bilince çıkarılarak algı sapmalarının önüne geçilebileceğini çokça işlemiştir.
Demokratik Uygarlık Manifestosunda: Anlam ve algıya getirdiği yorumlarla birlikte bazı şartlardaki durumlara ilişkin, “Kuantum fiziğinde gözlemlenenle gözlemleyen ilişkisi asla ölçüye mahal vermemektedir. Gözlemleyen maddeyi değiştirdiği gibi, gözlemlenen de laboratuar koşullarında gözlemleyenden kendini kurtarabilmektedir. O halde doğru “algılama” ancak insanda iç gözlemle mümkün olabilir”, diyerek sezgili ve özgür tercihli eylemlerle hiçbir koşulda insanın iradesinin teslim alınamayabileceğini belirtmektedir. Yine Öcalan mevcut sürece cevap olabilecek diğer bir değerlendirmesinde de, “Gül’ün güzelliği oranında dikenleriyle kendini koruma bağı arasındaki ilişki, ‘en anlamaza’ bile bir şeyler anlatabilir. Her türün (canlının) kendine göre bir savunmasının olması da ilke düzeyindedir. Savunmadan yoksun bir varlık neredeyse yok gibidir”, diyerek “savunmanın” olmazsa olmazına dikkat çekiyor. Bilimin son evresi olan Kuantum fiziği doğrultusundaki paradigmasıyla barış girişimlerine hümanist yaklaşımını da ekleyen Öcalan’a inanmak ve anlamak gerekiyor ki süreç hakikatli bir şekilde ilerleyebilsin.

Türk devletinin Sayın Öcalan ile Türk ve Kürt halkının önünde yapmış olduğu büyük oranda açık görüşmelere bakılırsa süreç, sahiden ‘yeni bir sürece’ benziyor. Tabi son Kandil bombardımanlarına bakılırsa da süreç, Türk devleti ve AKP tarafından yine “tasfiye” , Sayın Öcalan cephesinden bakarsak da, “son barış umudu” olarak ele alınıyor.

Türk devleti her ne kadar da eski zihniyetinden taviz vermese de mevcut sürece ‘yeni bir süreç’ dedim çünkü dünya eski dünya, dengeler eski denge, kuvvet ve güç eski kuvvetler ve güçler, Kürtler de hiçbir şekilde eski Kürtler değiller.

Bu gelişmeler toplumsal dünyadan etkilendikleri kadar evren yani fiziksel dünya yasalarıyla da örtüşmektedir. Bağıntı, Değişim, Dönüşüm ve Zıtların birliği karşıtlığı yasalarıyla ilerleyerek bugüne gelen süreç, Kuantumik düşünce ekseninde hakikatli bir müdahaleyi gerektirdiği gerçeğini açığa çıkardığından dolayı sürece önyargılarla yaklaşmamak gerektiği bilincine kavuşmamız gerekiyor.

Kürt halkı geçmiş deneyimlerden dolayı haklı olarak Türk devletine güvenmeyebilir, Türk devleti yine oyalıyor, seçime kadar Kürtleri kandırıyor, yeniden şekillenen Ortadoğu dengelerinin yerli yerine oturtulması için zaman kazanıyor, (eğer olacaksa da, halkı olarak) Gerillaların çekilmesi, doğru değildir, diyip duygusal anlamda sürece karşı çıkabilir. Türk devleti ve hükümetleri tarafından yüz yıldır yok edilmeye çalışılan Kürdün zaten güvenmesini beklemek de saflık olur.

Burada Kürd halkının bilmesi gereken şey, eskisinden daha güçlü bir paradigmayla Önderlik ve fedailer ordusuyla donanımlı bir PKK gerçeğiyle bu yeni sürecin yine yeni kodlarla yürütüleceği hakikatidir. Kaldı ki hem Öcalan ve hem de KCK yetkilileri, her hangi bir çekilmenin, öyle eskisi gibi olamayacağını TBMM onayıyla resmileşeceğini ve Kürdistan’ın özgürleşeceğinden sonra o da ‘ gerillaların iç güvenliğe hizmet olarak dönüştükten! sonra olabileceğini belirttiler.

1993 yılından bu yana PKK tarafından tek taraflı olarak yürütülen süreçleri heba eden Türk devlet pratiklerine bakılırsa elbet Kürt halkının, geçmişi kanlı olan bu devlete güvenmemekte haklı olduğunu görebiliriz.

Ancak burada, güven ve güvenliği bir birine karıştırmamak gerekiyor.

Türk devletine güvenilmeyebilir ancak güvenliği elden bırakmadan pek tabi barış görüşmeleri de yürütülebilir. Sonra, yapılacak olan bu görüşmelerden bir sonuç da çıkmayabilir. Amaç her ne kadar da Türk ve Kürt halkının gönüllü birlikteliği olsa da, süreç sonunda Türk devleti tekrar eski karakterine de girebilir. Bunlar olması ihtimal dahilinde olan şeylerdir. Zaten bu günlerde de Türk devletinin “sabote” girişimleri gözlemlenmektedir.

Sürece temkinli yaklaşmak kadar hakikatli yöntemi tutturmak ve özgüvenli olmak da görüşmeleri baştan doğru yürütebilmek anlamına gelecektir ki bu hakikatli yönteme ulaşma gücü ve özgüven Sayın Öcalan’da fazlasıyla var.

Sürecin barışa evirilebilmesi için Öcalan tarafından bir mesaj olarak da Türkiye ve Kürdistan kamuoyuna ulaştırılan; umarım PKK’nin elinde bulunan esirler en kısa zamanda ailelerine kavuşur, mesajını ve önümüzdeki günlerde bunun PKK tarafından pratikleştirilmesini öyle düz bir mantıkla ele almaktan çok, PKK’nin aslında ne kadar büyük bir güce sahip olduğunu ve hümanist yanının ne denli açığa çıkmış olduğunu gösterir olarak derinlemesine bir yorumlamaya girebiliriz. Yine bununla ilgili de KCK cephesinden gelen mesaj: Ancak süreç ilerlerse bu pratiğin yaşanabileceği söyleniyor.

Tarihi bir süreç denilen ve öyle olmasını umut ettiğimiz bu süreçte diyelim ki Öcalan ve PKK sürecin önünün açılması için kendi cephelerinde yapılması gerekeni ve hatta daha fazlasını yaptılar ve sonra yine bilindik TC karşımıza çıktı. İşte tam da burada KCK’nin önemli bir açıklama ve uyarısı devreye giriyor.

Güven ve güvenlik boyutuyla birlikte Karayılan geçen ay almış oldukları toplantıdaki kararları açıklarken bir hususa dikkat çekti ki, ne Kürt halkının süreçten korkması gerekiyor ne de Türk devleti ve AKP hükümetinin süreci heba edip herhangi bir oyuna başvurmasının rahat olamayacağı anlaşılıyor.

Buna göre Karayılan: Önderliğimizin bizzat hareketimizin mensuplarıyla ve temel organlarıyla diyaloga geçme zorunluluğu, toplantıda karar altına alınmıştır. Yani Önderlik devreye girmeden ve “çeşitli yerlerde mevzilenmiş bulunan güçlere” dönük bizzat ikna çalışmasını yürütmeden öyle bahsedildiği gibi bir sürecin kolay kolay gelişmesi de zordur; hatta mümkünatı yoktur, diyerek Kürt halkı, dostları ve Türk devletiyle bölgesel güçlere açık çağrı ve uyarı yapmıştı.

‘Ümit ettiğimiz barış süreci’ kesintiye uğratılır ve tıkanırsa işte bundan dolayı Kürt halkından çok burada Türk devletinin bilmesi gereken şey; dağa ulaşmak isteyen Kürt gençlerini kimse bağlayamaz ve bugün ki gerilla sayısı beş-altı katına ulaşabilir. Bir de ne mi olur? Dağ ve Ova gerillası birlikte devrede olur. Süreç tekrar tıkanırsa Ova’lar birden Dağ’a evrilir.

Karşımızda tanıdık ve kandan beslenen bir devlet olsa da bilimsel olarak da yeni başlayan bu süreç için tüm çevrelerin Öcalan ve PKK’ye destek sunması insanlık açısından önemlidir. Kürdistan sevdası ve halkların gönüllü birlikteliğinden yana olan tüm çevreler de süreci bu temelde anlamalı, tıkamamalı ve eğer bu iddialarında samimilerse de kesintisiz Sayın Öcalan’ın barış girişimlerine ve bu süreçten kaynaklı PKK’nin pratiklerine de destek sunmalılar.

Bilinmeli ki böylesi bir inanç, kararlılık ve fedai güce sahip bir Önderlik ve Hareketi, hiçbir sömürgeci yöntem oyalayamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder