29 Mart 2013 Cuma

Beşikçi Hoca’ya, Rozerin’in babasından mektup!



Ben henüz bir Sosyoloji öğrencisi, siz ise büyük bir Sosyolog! Siz sadece bir sosyolog değil aynı zaman da candan bir Kürt dostusunuz. Çocukluğumdan bu yana sizi hayranlıkla takip ediyor ve enternasyonalist bir Türk’ün samimi dostluğuna tanıklık ediyorum.

Sizin Kürt ve Kürdistan gerçekliği üzerine büyük emekleriniz ve vermiş olduğunuz bedeller var. Bu emek ve bedel normal, yani hakikatli olması gereken yaşamlarda alkışlanacak bir bedel değil ki insan olmanızın gereğidir. Yani siz Kürt halkına bir iyilik değil, yapmanız gerekeni yapmış bir sapiens’siniz. Belki de duygusal zeka ile analitik zekayı harmanlayıp faşist Türk Devlet sistemine kafa tutmuş güzel bir insansınız. Diğer taraftan böylesi Kapitalist modernizmin hâkim olduğu yaşamlarda, kimseler kılını dahi kıpırdatmazken siz, insan olmanın gereğini yapmışsınız diye de bu anlamda en fazla alkışa layık olanısınız, diye düşünüyorum.

Benim ödediğim bedel sizin ödediğiniz bedel karşısında belki okyanusta bir kum taneciği kadardır; ancak benim hissettiğim duyguları siz belki de benim gibi hissedemezsiniz! Ben bize zorla dayatılan Türkçe ile rüyalar gören ve bugün çocuklarıyla kelime dağarcığının yettiği kadar Kürtçe konuşmaya çalışan bir Kürdüm. Çocuklarım beş ve sekiz yaşlarında ve ben şimdi otuz üç yaşında olmama rağmen yaşımın yettiğince onlara cevap olamıyorum. Otuz üç yaşında ama zihni ancak beş ve sekiz yaşında bir Kürt. Siz benim gibi bir Türk olarak zorla dayatılan Kürtçe rüyalar görmediniz. Bizlere dayatılan Türkçe’yi kanıksamamız, öz olarak ancak parmaklarımızın puç olmasıyla sonuçlanmıştır. Devlet sistemi bizi “puç” etmiştir. Dolayısıyla özgürlüğe benim kadar susamış olamazsınız, diye düşünüyorum.

Elbet sizin sahip olduğunuz bakış açısına, engin bilgilerinize yetişebilmem için en az belki de "bin kırk fırın ekmek" yemem lazım. Açıkçası ben bu kadar fırın ekmeği yemek ve sizin Kürt ve Kürdistan gerçekliğine bakış açısına sahip olduğunuz gibi bir düşünceye sahip olmak istemiyorum. Neden diye soracak olursanız! Kürt halkına “devlet statüsünü” öngördüğünüzden ve olmazsa olmaz diye bahsettiğiniz sistemden anlaşılan siz, Sosyoloji’nin “Pozitivist Yaklaşımını” yani Simon ‘deha’lığında başlayan ve Comte ile din’leştirilen ve bugün Kapitalist modernitenin felsefesini oluşturup bu sisteme nefes aldıran ancak insanlığın nefesini kesen yaklaşımı esas alıyorsunuz.

Benim sahip olduğum bakış açısı belki daha çok Sosyolojinin "Eleştirel Yaklaşım”ına yakın ve ancak tam olarak Kuantum’saldır. Bundan dolayı bir devletten bunca acı çekmiş bir halkın yurttaşı olarak "karşıtına benzerlik” ilkesini kabul etmiyorum. Âdemi-merkeziyetçi ve katılımcı demokrasiye ulaşmanın radikalizmden geçtiğini ve Kürt halkı için olmazsa olmaz sistemin basit olarak Halk meclislerinden geçtiğini düşünüyor ve öyle yaşamaya çalışıyorum.

Ancak Rozerin bütün bu diyaloglardan bir şey anlamıyor; onun tek cevabını bulmak istediği soru; “Baba, neden annemizin karnından doğarken Kürtçe bilmiyorduk?” oluyor.

Devlet isteyen ve ondan sonra bir devlet sahibi olup da karşıtına benzeyen hangi bir kişi bu sorunun cevabını verebilir? Mevcut koşullarımıza sahip var mı dünya da bir devlet ki üstün ırk anlayışında olmayan? Ben yarınlarda bir Türk veya Laz çocuğunun, kurulmasını istediğiniz Kürdistan Devlet’inde kızım Rozerin’in sorduğu gibi bir soru ve böyle sorularla karşılaşan bir Türk ve Laz baba görmek istemiyorum. Ben, benim kızımın bir Kürt milliyetçisi olmasını istemiyorum. Ben bir Kürt’ten olmayan herhangi bir ırk mensubunun “Ne mutlu Kürdüm diyene” demesini istemiyorum.

Ben yarınlarda sizin de kurulmasını istediğiniz Kürdistan Devlet’inde bir Laz’ın da hakkını savunacağınızdan dolayı İsmail Beşikçi’lerin yargılanmasını ve düşüncelerinden dolayı yıllarca hapis yatmasını, asit kuyularında eritilmesini, faili meçhul veya bellilere gitmesini, kuyruklu denmesini, kıro denmesini, coğrafyasının kimyasallarla bombalanmasını, onların “yabani ot” olarak görülmesini, şaki, eşkıya, terörist, bölücü ve bebek katili denmesini istemiyorum.

Siz de Kürt halkına özgürlük istiyorsunuz ben de. Ancak görüyoruz ki bizden daha çok Kürtlerin özgürlüğünü istiyorsunuz!

Bir Ziya Gökalp ile sizin kişiliğiniz aynı değil, lütfen yanlış anlamayın. Ancak, Ziya Gökalp’in bir Kürt olarak Türk milliyetçiliği yapması ve sonuçlarını gördüğümüz gibi, şimdi siz de bir Kürt milliyetçiliği yapıyor ve Pozitivist pencereden bakarak Kuantumik düşünce ekseninde arkasında milyonların olduğu Sayın Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketine devlet ve milliyetçiliği salık veriyorsunuz.

Belki de Sayın Öcalan’ın, benim ve Kürt halkının ezici çoğunluğunun tekçi bir sistem olan devlet statüsünü istememesinin altında yatan neden, sahip olduğumuz “karşıtına benzememe ilkesi” ve Kuantumik düşünce eksenindeki farklılıktır. Belki sizin de Kürtlere devlet önermenizin nedeni de; “Olaylara “toplumsal dünyanın doğal-fiziksel dünyadan farklı olmadığını, bu nedenle toplumsal dünyayı incelemek için de doğa bilimlerinde kullanılan yöntem ve tekniklerin uygulanması gerektiğini söyleyen Pozitivist Yaklaşım’ın getirdiği farklılıktan dolayıdır. Uyuşamamanın nedeni bu gibi görünüyor ki fikirsel kaos aralığı yıllardır sürüyor.

Ben çocuklarımın ve bütün çocukların “Sosyal Darwinizm’in ‘doğal seleksiyon’ yani “büyük balığın küçük balığı yuttuğu” ve düz-çizgisel bir yaşamı öngören kaderciliğin hüküm sürerek faşistleştirdiği millete sahip bir Kürdistan Devletinde büyümelerini istemiyorum. Ulusların kaderlerini tayin hakkı denilince Devlet statüsünü anlamıyor ve reddediyorum.

Kızım Rozerin ve oğlum Şoreşger bu mektuptan hiç bir şey anlamıyorlar! Neden mi? Çünkü bu mektubun nedeni hem sizin de baskıya maruz kaldığınız Kürt ve Kürdistan’ın reddi ve hem de bu reddin Pozitivist yaklaşımdan kaynaklandığı gerçeğidir.

Rozerin ve Şoreşger yarınlarda hem Kürtçe bilmeyen çocukların dilleriyle alay etmesinler hem faşistleşmesinler ve hem de çocukluğumdaki İsmail Beşikçi kalsın diye, lütfen artık Kürt halkının ezici çoğunluğunun “önder” olarak kabul ettiği Sayın Öcalan’la uyuşmanın yollarını arayın veya kulak verin diyorum.

Dün ve bugün olduğu gibi, yarınlarda da biz Kürtlerin yanında olmanızı umuyor ve size tüm insani çalışmalarınızda üstün başarılar diler, en derin selam sevgi ve saygılarımı iletirim.

“Evde” her gece Kolay Kürtçe Öğrenme Kitabından Rozerin, Şoreşger, yol arkadaşı olan Anneleri ve kendine Kürtçe öğretmeye çalışan baba Mehmet Serhat Polatsoy.


4 yorum:

  1. Merhaba sayın Mehmet Serhat Polatsoy kaleminize sağlık, yazınızı yine beğeniyle okudum. Yazınızı okurken çocuklarımla olan sohbetlerimizi anımsadım, çocuklarıma “ Her alanda emeğe saygılı olun, sermayeye karşı
    Emekten yana olun bu insan olmanın olmasa olmazıdır. Devlet denilen kurumlar ezenlerin emrindedir yani
    egemen olan sömürenlerin geniş halk kitlelerine karşı baskı aracıdır, ezenlerin sistemine güvenmek saygı
    duymak ezilen sınıflara saygısızlıktır aynı zamanda sınıf savaşlarına da saygısızlıktır. Halkları sevin onlarla
    onların sermayeye karşı olan kavgalarında taraf olun, safınız devrimci ve sosyalistlerin yanını olmalı. Ezilen
    Ulusların (Ulusların kader tahin hakkı) kurtuluş mücadelesini desteklemeyi görev bilmeyi asla unutmayın.
    Kürdistan ulusunun mücadelesi kayıtsız şartsız desteklemeyi görev bilmek ve ulussal haklarının savunun
    İlerici talepler i olduğu müddetçe. Kürt halkın devlet kurma istemini savunmamak gericilik ve egemen
    Ulusun yararına olacak “ konuşmalarımız aklımıza geldi. Kalemini daim olsun. Yazının içeriği güzel ve
    Örneklemeler yerinde olan örneklerdi. Duygunu ve kalemini ayrıca nesnel ve somut bakış açını kutluyorum.
    Saygılar



    YanıtlaSil
  2. Tamam, diyelim ki devlet olmasın, bunda hemfikir olduğumuzu düşünelim, peki otoriteyi sağlayacak erk kim olacak. Bu erk TC olcaksa, onu da ikna ettiniz mi? Yoksa turkluğu kabul edip eski tas eski hamam mı diyeceğiz?
    Egemenlikten vaz geçip sınıfsız sınırsız bir toplum yaratma düşüncesinin bir hayalden ibaret olduğunu henüz anlamadınız mı? Evrensel ilkeleri değiştirebilme yetkisi var mı insanın?
    Zıtların birliği ilkesini değiştirebilir miyiz?
    Mülkiyet edinme ve yönetme dürtüsünü yok edebilyor muyuz? Doğu blokunu çözen temel dürtülerin bunlar olduğunu bilmiyor musunuz?
    Herkese şapır şupur, ama Kurdlere gelince yarabbi şukur!
    Eskiden ümmet söylemleriyle "GéJ" edildik, şimdiyse "sol üütopyacılıkla "GéJ" ediliyoruz.
    Milliyetçilik ille de başka halkları hakir görme ve ezme değildir.
    Milliyetçilik de diyalektik bir gerçekliktir.
    Evrendeki yaratıcı otoritenin koyduğu diyalektik gerçekleri değiştirme yetkisi yoktur insanın, ancak pozitif ya da negatif yönde kullanma yetkisi vardır.
    "Devlet olmak istemiyorum" yerine, devlet erkini insanlık hayrına nasıl daha iyi kullanabiliriz, diye kafa yormak daha gerçekçidir, zira hiç bir egemen "devlet /iktidar olma hakkından vazgeçmez...
    Sömürgecilerin dezenformatik söylemlerine uyan kurd aydınlarına şaşırıyorum.
    Ocalan baştan beridir, devlete ve egemenlere çalışarak Kurd halkının milli duygularına set çekerek sömürgecilere hizmet etti, ona muritlik yapanlar da her söyleediğini ilahi ayet sanıp sarıldılar ve sömürgecilere hizmet ettiklerinin farkında değiller.
    Neden özgünleşemiyoruzu iyi düşünebilirsek aramızdaki ajan faktörleri farkedebilir, belkide uyanabiliriz..!
    Umarım yorumum sansüre uğramaz!
    :)
    selamlar...

    YanıtlaSil
  3. Sayin polatsoy,Besikciyi her yürtsever kurd sever ve emeyinden dolayi saygî duyar.Ama bugün Besikciyi ilahlastirip her sözünü kutsal kitaptan cikmis gibi ellerinede keskin bir kilic ve mizrak olarak kulananlarin sayisi urfadeki Kelaynaklari sayisini gecmiyor,cogu nesileri tükenmesin diye PKK ye karsi kulanilanlardir,yada kackinlardir. Bu Besikci hcayi kutsallastiranlar,yarin besikci Özgürlük haraketine yaklastiginda ayni mizraklarla kendisini mizraklayacaklardir. onlarin sevgisi PKK ve Öcalan karsiti oldugu süreye kadardir.
    Ben siradan bir yurdsever oldugum icin Besikciye karsida düsüncelerimi acik söyliyabilirim.Bana göre sevgili Hocamizin kafasi 80 li yillarda takili kalmis ,tipki kirkdozlar sözcügünü agizindan birakmiyan Y.K.gibi,ve secimlerde kurde karsi dewletin yaninda yeralan besikci hayranlari, rafarendumde evetci kesilen kurd milliyetcisi gecinenler gibi.degerli yazilarinizi okuyoruz,bizim icin aydinlatici oluyor,artik kendui aydinlarimizi okuyoruz,fakat bazilarina :GEYAYÊ HEW$Ê TEHL,geliyor,silaf û rêz...

    YanıtlaSil
  4. Ben kürtlerin sosyolojik ve kültürel acidan kendilerini yasadiklari cogrfyaya uyacak sekilde yeniden organize etmelerinden yanayim amma bir sartla cografyamizda yasayan topluluklarla sosyal ve kültürel esiitlik temelinde olmallidir. yani onlar irk devletinden vaz gecmek istemiyorlarsa onlarla sadece kültürel birlik altinda bir straejik iliskiye girilmemelidir yani islam birligi yeterli degildir hatta hatta tehlikelidir cünkü gayri müslim topluluklar böyle bir birlikte kendilerini güvencede his etmiyecekleridir bunun tarihi sepepleri vardir . kaldiki böyle bir birligin ne yerel nede global düzeyde onaylanmiyacagi kesindir ..ikinci nedenide türkler bu kültürel birlik stratejisiyle kürtleri soykirima tabbi tutmuslardir bu stratejilerindende halen vaz gecmis degiller . yapilmasi gereken kürtlerin kendi topraklari üzerinde hakimiyet kurmalaridir digerleride buna saygi göstermelidir cözüm ancak öyle olur diger girisimler kürtleri yeniden islam birligiyle kandirmaya dönüktür.

    YanıtlaSil