26 Mart 2013 Salı

Öz savunma ve Kafası karışık olanlar


Öcalan, yıllardır okuduğum tüm felsefecilerin sentezi; PKK ise tüm zamanların en güçlü ideolojik ve askeri gücüdür…

Sayın Öcalan’ın; “Partileştik, ordulaştık ve devletleşeceğiz sözünden sonra; “Eski paradigma şahsımda iflas etmiştir” diyerek, Kuantumik düşünce ekseninde oluşturduğu “Demokratik Modernite” paradigmasını anlayamayanlar, Sayın Öcalan’ın mesajı ve KCK’nin ateşkes kararını değerlendiremeyen kimi iyi niyetli, dost çevreler ve yeminli Apo ve PKK düşmanlarına hitaben, tanıdığım kadarıyla PKK hareketinin “kendimce yorumladığım düşüncelerini” aktarmak istiyorum. Aşağıdaki yorumum 1994 yılından bu yana tanıdığım Önderlik ve Hareket gerçeğinin analizi olacağından, görüşlerin tamamı bana aittir. Yani aşağıdaki görüşler PKK hareketinin bir görüşü ve açıklaması değil, tamamıyla tanıdığım, bildiğim kadarıyla ben, süreç hakikatli bir şekilde ancak böyle ilerler diyeceğim!

“Sürecin ve zamanın ruhunu anlamayanlar için bir kez daha tekrar etmek gerekirse;

Ne Sayın Öcalan Kürdistan fikri ve Demokratik Modernite paradigmasından vazgeçiyor ve ne de PKK, Kürd ve Kürdistan özgür olana dek silah bırakıyor!
PKK hem askeri ve hem de ideolojik bir harekettir.
Kürtler statüye kavuştuğunda belki elinde silah olan PKK değil başka bir isim olacaktır.

Ya da çok derinlere inmenin anlamı yok deniliyorsa kısaca; “PKK silah bırakmayacak”, denilebilir.

Diğer taraftan, geri çekilme ve ateşkes, silah bırakmak demek değildir.
Diyelim ki Kürt halkının tüm hakları verildi ve Kürtler-Kürdistan bir statüye kavuştu.
Bu olsa bile Kürtler ve diğer ezilenler savunmasız kalmayacaktır.
HPG ve ona ait birimler, Özel Kuvvetler, Öz savunma birimleri, Ölümsüzler Taburu bir şekliye yaşam sonlanana dek var olacaktır.
Kürdistan'ı savunacak olan "öz savunma" her daim olacaktır.
Yeryüzünde tek bir Kürt -veya öz savunmanın nüfus ettiği yerdeki tek bir ezilen ırk ya da inanç- kalana dek, Apocu felsefeye sahip fedailer, “herkese ve her şeye rağmen”  öz savunma ile hakikati savunmaya devam edeceklerdir.

Öz savunmanın nüfuz ettiği neresi varsa sözünden bir şey anlaşılmıyor ve biraz açılarak illa isim zikretmek gerekiyorsa da, ezilen tüm halklar ve inançlar; Kürtler, Türkler, Araplar, Ermeniler, Alawî/Aleviler, Süryaniler, Êzidî’ler ve diğer inanç kesimlerinin savunması “hücrelenen öz savunma birimleri” tarafından yapılacaktır. Kimsenin bundan kuşkusu olmasın!

Ortadoğu böylesine kaynıyor ve sömürgeci devletler daha fazla silahlanıyorken, kim PKK’den veya Kürtlerden silah bırakmasını isteyebilir?
PKK silah bırakmaz/bırakmıyor; iyi anlayın ve süreci bekleyin.

Süreci beklemeyip eleştirenler var, samimi ve “kendilerine çok güveniyorlarsa” da, soluğu ya yeni silahlı bir örgüt kurma da, ya da Kandil'de alsınlar.
Çünkü Kuzey Kürdistan özgürlüğüne kavuşsa da, özgür olmayan bir Başûr, Rojhılat ve Rojava var.
Bu bir savaştır; varlık ve yokluk savaşı.
Herkes her şeyi net olarak bilemez; Erdoğan ve AKP devleti 2013 stratejilerini açık bir şekilde açıklıyorlar mı ki, Sayın Öcalan ve PKK'den her şeyi açık bir şekilde açıklamalarını bekliyorsunuz?

Varsa kafası karışıklar, netleşmeli ve bir an önce kendilerine gelmelidirler.
Sayın Öcalan nasıl küllerinden bir halkı yeniden var etmişse, yine aynı şekilde PKK hareketi de olumsuzu dahi olumluya dönüştürecek güç ve kudrettedir.
Bugün eğer ABD ve diğer sömürgeci güçler Ortadoğu'da bir sıkışıklık içerisindelerse, bunun tek nedeni 'kockoca' kapitalist moderniyete karşı savaş açmış olan Sayın Öcalan, PKK hareketi ve Demokratik Modernite sistemidir.
Eğer sömürgeciler bir taktik düşüncesinde ve PKK'nin sözde sınırların dışına çıkmasıyla da nefes alacaklarını ve zaman kazanacaklarını sanıyorlarsa yanılıyorlar; çünkü “öz savunma” her yerde.

Kürdün öz savunması önceleri dağlarda, yani Kandil, Cudi, Gabar, Zagros, Toros, Bagok ve diğer dağlardaydı.
Şimdi ise ova'da, yani Kürdistan, Türkiye, İran, Irak, Suriye, İsrail, İngiltere, ABD, Fransa, Almanya, Rusya, Çin ve diğer birçok Dünya ve Avrupa metropol şehirlerindeler.

Bu süreçten ne korkmak ne de rehavete kapılmak gerekiyor! Çünkü Öcalan ve PKK hareketi gücünü kendi halkından almaktadır.

Bilinmeli ki Kapitalist Modernite yürütücülerinin bir hesabı varsa Demokratik Modernite yürütücülerinin de bir hesabı vardır.

Herkes her şeyi bilecek diye bir şey yok!
Evinde oturan, oturduğu kadarıyla bilgi sahibi olur.
İşinde gücünde olan olduğu çevresiyle yine o kadar bilgiye ulaşır.
PC başında sanal âlemde olan ve klavye devrimciliği ile okuduklarının ve atıp tuttuklarının dışında bir şey bilemezler.
Parti yöneticileri ve Milletvekilleri legal alanı bilirler.
Gerillalar askeri ve ideolojik alanda nasıl savaşılır ve nasıl onurlu ve hakikatli yaşanılır, onu bilirler.
Kadrolar bile gerekli materyal ve talimatlar ulaşmayana kadar, sadece bildikleriyle kalırlar.
Herkes her şeyi ve sorunun cevabını net olarak ve anı anında bilemez!

Sayın Öcalan, PKK hareketi felsefesi ve ideolojisine dost olan, sempati besleyenlerin kaygıları varsa; bence endişelenmesinler.

Özellikle samimi ve dürüst olanların gerçekten doğruya yakın olan veya cevabını istediği soruları varsa, inanın az biraz bireysel yaşamlarından taviz vermeleri sonucunda istedikleri cevap, beraberinde gelecektir.
Sayın Öcalan ve PKK hareketinin ne yapmaya çalıştığını ve 2013 stratejisini bilmek istiyorsanız ve öyle çok da canınız yanıyorsa, hem bazıları gibi gevezelik yapıp ve hem de yerinizde oturamazsınız; çünkü bu haliniz sırıtıyor; kimse inanmaz/inanmıyor.

Ne mi yapılmalı?

Ya Öcalan ve PKK hareketine güvenip sürecin gidişatını bekleyin, ya da yok beklemem diyorsanız da, sizi tutan yok. Tez elden ya legal ve illegal alanda mücadeleye, ya da öz savunmada mücadeledeki yerinizi alıp hücrelenin ve süreç içerisinde Kürd ve Kürdistan halkına tek bir söz söylenirse, siz de söz, kalem veya namlularınızı düşman bildiklerinize çevirin.

Herkesin böylesi bir süreçte gereksiz karamsarlık, kararsızlık ve umutsuzluğa düşmesinden çok Öcalan ve PKK’ye olan inancın bilince çıkarılması gerektiği düşüncesi hâkim hale gelmelidir.
Kafası sadece ilkelliğe çalışan dar-çıkarcı, tırşıkçı, çorbacı, işbirlikçi, kaçkın, ayak takımı ve hainler istedikleri kadar gevezelik yapsınlar! Öcalan ideolojisini, zamanın ruhunu anlamayanlar için ya süreç ilaç olacaktır ya da hakikatin ıslah evleri.

Tez elden kafası karışıklar netleşmeli, silkelenip kendilerine gelmelidir; çünkü "herkese ve her şeye rağmen" Kürdün “öz savunması” her yerde.

Ortadoğu böylesine kaynıyor ve sömürgeci devletler daha fazla silahlanıyorken, kimse PKK’den veya Kürtlerden silah bırakmasını isteyemez.
Diyelim ki “barış sürecinde” Türk devleti ordusu, polisi ve faşisti Kürt halkına ve gerillasına dönük saldırılar gerçekleştiriyor; işte burada devreye “meşru müdafa, misilleme ve öz savunma” giriyor.
Eğer Kuzey Kürdistan statüye kavuşursa PKK, sadece Türkiye ile savaşmayacak; çünkü buna gerek kalmayacak.
Çok iyi niyetli olarak diyelim ki her şey bitti ve barış anlaşması imzalandı.
Kuzey Kürdistan’ın güvenliği öyle Türk devletine bırakılmayacak; hem “resmi” Kürt gücü ve hem de “öz savunması” olacak.

Dört parça Kürdistan halkına özgürlük gelse de gelmese de sömürgeci devletlere karşı savunulması gereken halk, halklar ve inançlar var; PKK silah bırakmaz/bırakmıyor; iyi anlayın ve süreci bekleyin.

Sözüm, tüm devrimci demokrat kesimler ve aynı zamanda, zamanın ruhunu anlamayan, Kürd ve Kürdistan sevdalısı olduğunu iddia eden samimi ve samimiyetsiz herkesedir.


4 yorum:

  1. post-modern ve ne idigu belli olmayan bir felsefeyi sofistik bir mantik ile kurtdistan cografyasinda insanlara "modernite-demokrasi"diye anlatabilirsiniz, hatta kavratabilme sansiniz da mumkun!!!!emperyalist mudahelenin (YDD-BOP)yarattigi karmasik surecei,pragmatist bir bicimde degerlendirmeye calismak-bunun ile uzlasmak kurt ozgurluk hareketinin ve kurt emekcilerinin yoksullarinin hakli istemleri ile ilkesel olarak uymamaktadir.

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Polatsoy, Kurd ve Kurdistanın özgürlüğünden yana olanların kaygısını iyi anlamak gerek, zira TC esir tuttuğu bir lider üzeerinden politikalarını yürütüyor. Bizlerin kaygısı rehin tutulan liderin "stockholm sendromu"a yakalanmış haliyle egemene karşı tavizkar olması ve kurdistan adına karar vermesidir. Aklı selim derki görüşme ve anlaşma olacaksa, barışı sağlayacak aktörler kandil ve ankara olmalıdır. Bu Ocalanı göz ardı etmek değildir, elbette Ocalanın özgür kalması da sağlanmalıdır. Ama TC işin kolayına kaçıyor, eldeki rehini kulllanarak kafaları karıştırıp böl yönet politikasıyla mücadeleyi ötelemek-erteleme-bozguna uğratmak istiyor. Bu süreçte Ocalanı ön planda tutmak yerine Kurdiyatı ön plana alarak sürece katkı sunmak gerektiğine inanıyorum.
    Ortak noktamız Kurd ve Kudistanın özgürlüğü olmalıdır,Örgüt, parti ve kişiler ulusal mücadelenin önüne geçmemelidir. Ocalanın popülaritesini önceleyerek özgürlük mücadelesi yürütülüyor gibi bir hava estirildikçe Kurdler bölünecek ve çatışmaya sürüklenecektir...
    "Silahları bırakın" demekle silah bırakılmayacağını biz de biliyoruz, bu savaş Kurdistan özgürleşene dek devam edecektir elbette, ama bu savaşı yanlış taktıklerle uzatmanın ancak egemene yarayacağını da biliyoruz. Zira bu savaş her geçen gün egemenin umut bağladığı asimilasyon silahını güçlendirmekte ve amacına ulaşmasına yardımcı olmaktadır.
    Kurd sokaklarına kulak kabatınız ve göreceksiniz ki 7'den 70 kadar kurdler turkluk özentisine yakalanmış ve gün geçtikçe devşirilip turkleşenlerin sayısı çığ gibi buyumektedir.
    En büyük savaş aslında kültürel alanda verilmesi gereken savaştır, ama nedense o cephede de hiç bir varlık gösteremiyoruz.
    Bütün bunlarla beraber, misaki milliye saygılıyız, bayrak ortak değerimiz, devlet istemiyoruz söylemleri ve sol utopyalı söylem-tavırlarla Kurdiyat zedelenmekte ve gelenekçi welatperezler ister istemez endişelenmektedir. Abd, AB, İslam alemi ve anti kurd söylemlerle egelenekçi kurd halkını karşısına alan bir hareketin başarılı olacağına inanıyor musunuz? Bir Kurd olarak, bu politikalarda ısrarlı davrananlara güvenebilir misinz? Bu durumda kaygılanıp eleştiri yapanları -egemenin istediği tepkiyle- hayin damgası yapıştırmak ve bölünmeye sebep olmak kime yarar sağlar sizce..?
    Kısacası, Kurdistan topraklarının işgalden kurtulması için canlarını siper eden dağdaki kahramanlarımızı hayal kırıklığına uğratmadan, siyasilerin masa başında Kurdiyata sahip çıkmasını istiyoruz.
    Batılı bir siyasi; 'Kurdler kendi sorunlarını çözmeye çalışacaklarına, hayal peşinde koşup dünya sorunlarını çözmeye çalışmaktaadırlar...' Öyle ya, Kurd ve Kurdistan özgür değilken dünyayı kurtarma girişimi başka türlü nasıl yorumlanır. Hele bir özgürleşelim, mümkün olursa devlet de olalım, sonra dünyalılarla oturup sınıfsız, sınırsız bir toplum oluşturmayı konuşabiliriz. Adam yerine konulabilmemeiz için kimlik sahibi olmamız gerekmez mi?
    'Ümmet kardeşliği'nden yanan ağzımızı, 'halkların kardeşliği' hayaliyle tekrar yakmayalım..!
    Sizin de en az benim kadar endişeli olduğunuza inanıyorum.
    Umarım her şey bizim istediğimiz gibi olur.
    Selamlar, sevgiler...
    Geweri :)

    YanıtlaSil
  3. Sayin Polatsoy, herkesin anlayacagi bir dille anlatmissiniz ama malesef her zaman kelanaklöarin nesli tükenmesin diye birileri bir yerden beslenip internet köselerinde ordular devirmeye devam edeceklerdir.Bunlarin birinci kismi ,PKK ve Öcalanin yeminli düsmanlari ,coguda yogun savasci, kimisi arkadaslarini mewzide birakip kacmis ,simdide nasihatcilik yapip akil vermeye calisir,kargaya uyup sahinin durumunu bilenler bilirlerbunlarin ne yapmak istedigi,sadece PKK yi tesfiye amacli devricilik oynayan kardalardir.
    ikinciside , islamiyet doneminde ,Hz. Muhammedin arkasinda namaz kilip ,sirtlarini dondüklerinde ,Hz.Muhamede alay edenlerin durumuna bezerler.ozamanda ,sahabeler durumu Hz. Muhemede bildirirler,Hz.Muhamed derki: onlar musluman olmuslar ama iman etmemis kisiliklerdir. bugün mücadele ile oldugunu söyleyip durumdan vazife cikarerek ,süphe ile bakanlarin durumu ,Hz. Muhamed dönemindeki munafiklardan farksizdir. Ama güzl bir cewap yazmissiniz ,yüregi olan varsa kusanip yillari degil bir haftaligina o daglarda yasasinlar,onlarida adamdan sayalim,ondan sonra konussunlar,Emrê legê bi leq leqê derbas dibe,bunlarin isi gücü kendilerinin mucadelenin karsiti olarak gosterip bir yerlerden maas kapmak yada TRT cehslerde program yapmak butun kurtlükleri bir maastir.

    YanıtlaSil
  4. “Bin yıllık İslam kardeşliği”, “Çanakkale’de birlikte savaştık”, “Cumhuriyeti omuz omuza mücadele ederek kurduk” “Alevi-Sünni İslam kardeştir” “İslam Birliği”, “Misakımilli” gibi sloganlar, inkârcı, asimilasyoncu, ırkçı, sömürgeci, Türk devletinin, Türk-İslam Sentezi anlayışının sloganlarıdır. Öcalan’ın bu sloganlara sarılması devleti rahatlatabilir ama Kürdlere bir hak, özgürlük getirmez. “İslam kardeşliği”, Kürdleri kandıran, oyalayan bir slogandır. İttihat ve Terakki’den beri Türk egemenleri Kürdlere karşı hep bu sloganı kullanmışlardır. Cumhuriyet dönemi bunu daha ince politikalarla uygulamıştır. Öcalan, Kürdlerin haklarını ve özgürlüklerini hiç gündeme getirmeden, “Misakımilli”den söz etmektedir. Bu, devletin gizlemeye çalıştığı bir arzudur. Devletin, Türk egemenlerinin bu arzusunu Öcalan ifade etmektedir. Ama yaşama geçmesi artık mümkün değildir. Siyasal bakımdan eşitlik olmadan kardeşlik olmaz. “İslam kardeşliği” Kürdleri her zaman kandırmıştır. Ama, “İslam kardeşliği” sloganına kanmayan Müslüman halklar da vardır. İbrahim Sediyani’nin, “Kürdleri kandıran ama Bengal halkını kandıramayan ‘İslam Kardeşliği’” yazısı dikkate değer bir yazıdır.// Ismail Besikci
    POLITIK GERCEKLIGI VE SURECIN DINAMIKLERINI (yorumlamak demiyorum bu yanlis bir terim olur bu durumda)kelimenin tam anlami ile burada ifadesini buluyor..

    YanıtlaSil