Şartlar uygun olursa Gerilla’nın çekilmesinin
beklendiği bu günlerde bir taraftan Sayın Öcalan’ın çözüme dönük görüşmeleri
sürerken diğer taraftan da çözümün önünü açıcı olduğu algısı yaratma amacıyla
hükümet tarafından bazı pratikler sergileniyor. Bırakın bıçağı, tek çakıl taşının
dahi bulunamayıp haksız hukuksuz bir şekilde delilden yoksun olarak zindanlara
örgüt yöneticiliği vb. suçlarla hapsedilen KCK tutukluları bu günlerde bazen
toplu ve bazen de üç-beşerli tahliye ediliyorlar. Belki bir yere kadar
tahliyeler (eğer yeni Anayasa uzatılmaz da bazı sinsi hesaplar yoksa) bu
anlamda iyi ve süreci işletiyor diyebiliriz.
Ancak gözden kaçırılmaması gereken bir nokta
var ki sürecin pamuk ipliğinde olması bir yana hükümet, rotayı kendi
inisiyatifine doğru kaydırmaya çalışıyor gibi pratikler sergileniyor.
Böylesi bir süreçte olmaması gereken; Askeri
operasyonların yoğunlaşması. Kara-kalekolların yapımının hızlandırılması. Özel
birlik ve ağır teknolojik silahlı araçların sınırlara sevkiyatı. Askerlerin
rastgele ateş açması. Korucuların stratejik noktalara yerleştirilip ön cepheye
sürülmesi. Bombardımanların son hız devam etmesi. Gerillanın çekilebileceği
alanlarda keşif ve pusulamaların arttırılması. Kürdistan’ı olduğundan daha
fazla parçalara ayıran barajların su ile doldurulması ve daha birçok
düşündürücü pratikler sergileniyor. Devlet ve hükümet erkanı da kılıf olarak; “bunlar
bir devletin güvenliği için şart” denilerek planlar gizlenmek ve saldırılar
meşrulaştırılmak isteniyor. Hem bu ve hem de “mahkemelerin beraat değil
denetimli tahliye ile sürüncemeye bırakılması”, Hükümetin niyetinin “olumsuz”
ya da net olmadığını gösteriyor.
Biz siyasi soykırım operasyonlarının nedeninin
“entegre strateji” kapsamında olduğunu biliyoruz. Askeri anlamda dağda
operasyonlar olurken, siyasi olarak da ovada kırılmadık tek bir Kürdistanlı evi
bırakılmadı. Gerillanın çekilmesi dönemine rast gelen askeri hareketlilikten de
anlaşılıyor ki öncesinde askeri operasyonlarla paralel ilerletilen siyasi
soykırım operasyonlarının bir amacı da; “ileri de olacaksa bir görüşme, en
azından bu esirlerle süreci bir dönem ilerletebiliriz” mantığı üzerine
şekillendiği anlaşılıyor.
Dikkat ederseniz sonuçlanmış tek bir KCK davası
yok. Son günlerde bırakılan tüm KCK’liler sadece tahliye edildi. Yani davalar
düşmedi; devam ediyor. Tahliye olanlar bir daha içeri alınabilir. Bırakın
tutukluların tahliye edilip içeri alınma ihtimalini, bir basın açıklaması veya
yürüyüşe katıldığı gerekçesiyle haklarında açılmış davalar olan dışarıda
binlerce tutuksuz yargılanan kişi var ve herkese “denetimli serbestlik ve
düşünceyi hiçbir yolla açıklayamazsın” hükmü ile Türk milleti adına kararlar veriliyor.
Bu mantıkla KCK tutuklularının kaderi Türk
devleti ve hükümetinin keyfine, insafına bırakılmış ve hatta alay edilmiş
oluyor. Kürtlere denetimli serbestlik verilerek üstüne üstlük hiçbir basın
açıklamasına gidemezsin deniliyor. Bırakın basın ve yayın da görüş
belirtmesini, sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemiyle evinde dahi konuşamazsın
denilerek diline kelepçe vuruluyor. Süreç içerisinde Kürt halkına üç maymunları
oynamaları dayatılıyor. Yani Kürtlere kısaca; “ben ne yaparsam yapayım, siz
sesinizi çıkarmayacaksınız”, deniliyor.
Bu bir sorun ve bu sorun ancak yeni bir anayasa
ile aşılır ki yapılacak olan anayasanın da gerillanın çekilmesiyle paralel
bitmiş olması gerekiyor. Aslında “ya ordu bu tarz operasyonlardan vazgeçecek ya
da Anayasa gerillanın çekilmesiyle paralel tamamlanacak”.
Konunun aciliyeti tez elden siyasilerimizce
gündemleştirilmeli ve "KCK tutuklularını tahliye etmeniz yetmez, samimi
iseniz kanunlarda yer alan “beraat” sonucunu getirmeli ve halkımızı özgürlüğüne
kavuşturmalısınız, denilerek “demokratik direniş” kanalları ile AKP'nin bu
pratiği teşhir edilip kamuoyu baskısı örgütlendirilmeli. Çok kısa sürede yeni
anayasa şart denilmeli.
Neymiş! “Üç yıl süre içerisinde aynı ‘suçu’
yani “basın yayın yolu veya sair düşünce ve kanaat açıklama” suçunu işlemezsen
dava dosyası kapanırmış. Yok efendim beş yıl süre ile “denetimli serbestlik”
veriyoruz ve bu süre zarfında hiçbir basın açıklaması ve yürüyüşe
katılamazsınmış!
Barış görüşmelerinin olduğu böylesi zamanlarda
bu tarz bir ceza mantığı yok; ya ceza verilir ya da verilmez. Türk Başbakanı
Erdoğan;“Çözüm süreci için gerekirse “baldıran zehri içerim” diyor ya! Biz de
diyoruz ki, öyle baldıran zehri içmenize gerek yok!
Biz denetimli serbestlik ve tahliye
istemiyoruz(!) istediğimiz beraat, yani özgürlüktür. Bunu derken de öyle ne
yakarıyor ne de yalvarıyoruz; sadece Sayın Başbakan eğer samimi ise yeni
anayasayı gerillanın çekilmesiyle paralel bitirmeli ve bunu yapması da elzemdir
diyoruz. Aksinde ısrar ve devam Kürt halkı tarafından art niyet olarak
değerlendirilebilecek ve yine sürecin hakikatli olarak işletilmeyeceği de bu
temelde anlaşılabilecektir.
Özgür Kürdistan’ın önünü açıcı yeni anayasanın
tez elden tamamlanması ve sonuca gitmesi gerekmektedir. Yok, eğer süreç bu
şekilde hükümetçe netleşilmemiş olarak işletilmek ve sürüncemede bırakılmak
isteniyorsa da belirsizlik var demektir. Belirsizliğin olduğu her süreç, yer ve
mekân uzun süre dayanamaz ve mutlak kaosa evirilir. Kaos denilenin de sonucunun
ne olacağını yine hiçbir güç kestiremez. Bilinmeli ki Kürt halkı katliamcı karakterde
ısrar eden Türk devletinden hak talebinde bulunmuyor. Öz gücüne dayanarak
başlatmış olduğu “demokratik kurtuluşla özgür yaşamı inşa etme” sürecinde emin
adımlarla ve kendine güvenerek yürüyor ve olursa da Türkiye halkıyla gönüllü
birliktelik temelinde yaşamak istiyor. Netleşilmemiş zihinlerin gideceği yol,
kirli hesap planlarının uygulanacağı basamaklarla örülüdür. Öyle zorlayıcı
rüyalara dalmaktansa, Türk tarafının netleşmesi ve bir o kadar da bilmesi
gereken, Demokratik Yeni bir Türkiye’nin yolunun ancak ve ancak Özgür
Kürdistan’ı tanımaktan geçeceği gerçeğini bilince çıkarması olacaktır.
Nasıl “Türkün Türkiye sevdası varsa Kürdün de
Kürdistan sevdası vardır”.
Hükümetin çözüme dönük bir projesi olmadığı açıktır.Akil insanlar heyeti,komisyonlar hepsi Sayın Öcalanın önerisi olduğuda açıktır.
YanıtlaSilVe süreçin başlangıcından bu yana Hükümet sürekli konuşuyor herhangi bir adım yok ve KCK tutuklularının ara ara serbest bırakılmasını bence bir adım olarak ele almayalım çünkü hepsi saçma sapan sudan sebebler yüzünden alındılar.Dediğiniz gibi orepasyonlar,keşifler ve bombalamalar devam ediyor herhan karşılıklı çatışma çıkabilir ve sürece zarar verebilir.
UMarım hükümet oyalama vakit kazanma taktiği yapmıyordu.
ilkin "türkiye de demokratik cözüm" paradigmasi pesinde kosmanin çozümsüzlük oldugunu kürdler kafalarina yerlestirmelidirler.Bu paradigmayi "kauntomik" yöntemlere dogru sürükleyip,karsi tezleri "klasik fizigin" hapishanesine kilitlemenin sürece katki sunmayacagi gercekligi görülmelidir.
YanıtlaSilKürdistani bütün degerlerin, "ulus devlet istemiyoruz" anlayisiyla yok edildigi bir ortamda, "Türk devletine karsi degiliz, hicbir sembolle bir sorunumuz yok" diyen, bir anlayisin zirhina bürünen düsünce erbaplarinin tarihe karsi verecegi hesaplar olmak zorundadir.
Evet, hükümet hicbir söz vermemis. Bizim demokratik modernitecimiz kendisi Kürdistani mezara gömmenin hayali pesinde.Onu izleyenlerin yolunun, diger parcalardaki kurtulus haberleriyle çikmaz oldugu görülecektir...
Neyse kisa keselim;"demokratik modernitecilere karsi biz, Bagimsiz Kürdistan siarimizi haykiralim.