Hatay Reyhanlı’daki sivil insanlara dönük patlamanın birçok
boyutu olduğu ortada. Bunları sırasıyla saymak ve bu yönlü değerlendirmelerde
bulunmak sanırım komplo teorilerine ciddi anlamda kapı aralayacaktır. Zira bir
çok dış etken, güç, ilişki ve bölgedeki çıkarları da göz önünde bulunduracak
olursak karşımıza entegre bir çok ülke gerçeği çıkacaktır. Dolayısıyla bu yönlü
çıkarımlara gitmekten çok Reyhanlı’nın kimlerin kontrolünde olduğunu araştırmak
patlamanın çıkış ve geliş noktasını ve sonrasında amaçlarını belirler diye
düşünüyorum.
Hatay Reyhanlı Suriye ve Türkiye’nin sıfır noktası. Yani
Suriye savaşı öncesi bu ilçe her iki ülkenin de bir yönüyle hakimiyetinin
olacağı mekandı. Şimdi durum böyle değil. Hatay Reyhanlı şuan büyük oranda Türk
devleti ve onun desteklediği Esad’a karşı savaşan muhaliflerin kontrolünde.
Yine de buna rağmen Esad güçleri Reyhanlı’da cirit atamaz mı? Hayır! Belki
cirit atamaz ancak istihbari faaliyet ve yapacaksa eylemlerini seyyar güçlerle
örgütleyip yapabilir. Bir bomba yapıp patlatmak, bırakın bir devlet ve
örgütleri, bir saatlik askeri eğitim almış biri tarafından bile kısa sürede
yapılıp pratikleştirilebilir. Tabi bunun için olması gereken şey ise, bombanın
patlatılacağı yer-mekan ve zaman. Keşif olayı netleşen yer sonrası sergilenen
bir icraattır. Neredeyse keşifsiz tek bir eylem dahi yapılmaz. Hele hele
böylesi bir eylemin yapılması –sonuç alması gerektiğinden- zaten, düşünülemez.
Başta Erdoğan ve AKP hükümeti yetkilileri olay için
yaptıkları değerlendirmelerde bu olayın Esad tarafından yapıldığına ilişkin
görüş belirttiler ve Türkiye’deki “çözüm sürecine” karşı yapılmış bir eylem
olarak açıklamalarda bulundular. Kimi yazarlar da bu kervana katılarak
Erdoğan-ABD görüşmesi öncesine denk gelen patlamayı bir mesaj olarak
değerlendirdiler ve o’nlar da benzer görüşleri dile getirdiler. Belki de Fehmi
Koru bir fenomen olarak 90’ların resmi psikolojik savaş argümanını kullanarak
çocukların bile güleceği –hedef şaşırtma olarak bile kabul görmeyecek olan- bu
bombalamanın faili ilk olarak PKK’dir, diyebildi. Özgür Gündem yazarlarından
Sayın Sarısözen’in, Koru’nun bu yazısına ilişkin; “İlk olağan şüpheli belki de
Koru’dur” başlıklı yazısı cevap niteliğinde ve yeterlidir.
Mesele ilk olağan şüphelileri aramaktan çok işin istihbari
yönüdür.
Reyhanlı, içinde olduğumuz süreçte –eskisinden daha fazla-
MİT’in kontrolündedir. Öyle derin istihbari analizlere girişmektense bireysel
olarak aldığımız günlük yaşamsal tedbirlerimize bakalım.
Düşünün, sizin bir eviniz var ve bu ev bir site de veya
binada kameralar ile kontrol edilmekte. Yani denetim mekanizması teknolojik bir
alet ile yapılmakta ve sitenin/binanın güvenlik görevlisi bu kameraların önünde
sizin can ve güvenliğinizi koruma adına hizmet vermektedir.
Yüksek güvenlikli sayacağımız kulubeli sitelerde güvenlik
görevlisi, siteye tek tek girip çıkanları kapıda durdurarak nereye gittiğini
sormaktadır. Görevli site sakinini durdurup, nereye gidiyorsun diye soracak
hali yok ki zaten kendisi o sitede yaşam sürmektedir. Bir de siteye gelen
misafir statüsünde ziyaretçiler vardır. Bu ziyaretçiler site sakinlerinin
tanıdıkları, akrabaları, arkadaş veya dostlarıdır. Dolayısıyla sıklıkla
geldiklerinden artık, güvenlik görevlileri bunların girişi sırasında “nereye
gidiyorsun” diye bir soru sormaz. Güvenlik görevlisi öyle ki kulubelerinde bir
çay bile ısmarlar o’nlara.
Tam da bu noktada işin içine “ilişki” giriyor. Güvenlik
görevlisi ile ilişki geliştiren o’nlar. Kimdir o’nlar?
Bina sakinlerini tedirgin etmeyen o’nlar, siteye giriş
çıkışlarında hiçbir tedbir alınmadan içeri alınan kişiye tölerans gösterenlerin
ellerinde neler ile gelebileceğini nereden bilecekler?
En olmaz denilen yerden dahi bir istihbarat alınarak
bombalamalar yapılabilir? Oldukça yüksek güvenlikli alanlar dahi aslında hiç
ama hiç güvenlikli değildir. Her zaman bir zayıf halka vardır ve gedik bu zayıf
halkanın tespitiyle yarılır. Oluşan yarık tıpkı “çift yarık deneyinin” sonucu
gibi mükemmeliyet arz eder.
Reyhanlı patlamasını kimin, hangi güçlerin ve ne amaçlar
doğrultusunda yaptıkları bir yana, bu patlamanın nasıl olduğuna ilişkin
netleşmek konuya açıklık getirecektir.
Reyhanlı patlamasını bizler değil, tam olarak başta Erdoğan
ve Gül iyi ve net olarak bilmektedirler. AKP hükümeti ve devleti bu patlamanın
nedenini dahi net olarak biliyorlarken, bilmiyormuş gibi açıklama yapmaları
inanın istihbarat konusunda az biraz bilgisi olan on sekizlik bir üniversite
öğrencisini dahi güldürecektir.
Evet, Reyhanlı patlamasının faillerini ve ne amaçla
yapıldığını AKP hükümeti ve Türk devleti çok iyi bilmektedir. Patlama belki
paravan bir örgüte yaptırıldı ve medyada isimlerini okuyacağız. Bu patlamayı
Esad mı, Erdoğan mı veya bir başkası mı yaptı değil, nasıl ve hangi güce
dayanarak yapıldı sorusu sorulmalı.
İnanın Paris katliamı ne ise Reyhanlı katliamını da yapan
güçler aynıdır. Bugün Paris nasıl Fransa’nın en güvenlikli yeri ise,
Reyhanlı’da o derece Türkiye’nin ‘güvenlikli’ yeridir. Tıpkı Paris katliamı
gibi Reyhanlı katliamı da sislere bürünecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder