22 Haziran 2012 Cuma

AKP’nin yarattığı savaş ortamı / Hüseyin ALİ

Özgür Gündem Gazetesi / Hüseyin ALİ 
Gerilla eylemlerinden sonra Türk basını, özellikle yandaş basın öyle bir propaganda pompaladı ki sanki Kürt sorunu çözülüyormuş ama bu eylemle sabote edilmiş. Tam barış olacakken bu eylemler yapılmış. Hep böyle oluyormuş. Böyle bir metafor yaratıldığı ve buna da bazılarının inandırıldığı anlaşılmaktadır.
Bu haberlere bakıldığında bu basının anlattığı Türkiye ile gerçek Türkiye aynı değil. Bu yönlü öyle bir psikolojik harekat yürütülüyor ki bazıları da gerçekten olumlu bir ortam varmış propagandasına inanır hale geliyor. Türkiye’de yürütülen psikolojik savaş dünyada görülmemiş düzeydedir. Öyle ki amiyane deyimle bir akıllıya kırk kere deli deyip delirtiyorlar ya da psikolojik savaşla düşüncelerini etkiliyorlar.
Bu nasıl bir çözüm ortamıymış biz anlayamadık. Kürt Halk Önderi bir yıldır tehdit, şantaj ve tecrit altında. Hatta Erdoğan neden asmadınız diye MHPíyi suçluyor ve milliyetçilik yarışına giriyor. Herkes de biliyor ki PKK tüm kongre, konferans ve toplantılarında “Önderliğimize yaklaşım barış ve savaş gerekçesidir” kararları almıştır. Bu Önderliğin tüm avukatları tutuklu, sağlığı ne durumda bilinmiyor. Hukuk dışı ve insanlık dışı özel bir uygulama var. Bu ortamda hangi yumuşama beklenebilir.
Dünyada görülmemiş bir siyasi soykırım politikası izlenmektedir. Bilinçli yurtsever Kürtlerin kökü kazınmak isteniyor. Her gün onlarca siyasetçi tutuklanıyor. Öyle ki Kürt Tıp öğrencilerinin tümü terörist ilan ediliyor, yüzü aşkın gazeteci içerde.
Askeri operasyonlar ise hiç durmadı. Tek bir terörist kalmayana kadar imha edeceğiz deniliyor. Kış ve bahar aylarında bitirme operasyonları yapılmadı mı? Bitirdik, bitireceğiz denilmiyor muydu? Diğer yandan Türk basını gerillalara çok ağır darbe vurulduğunu ve bitmek üzere olduğunu söylemiyor muydu? Türk ordusunun başarı hikayeleri her gün tv ve gazetelerde anlatılmıyor muydu? Bu ölen Kürt genç kız ve erkeklerinin canı can değil miydi? Bunlar öldürüldüğünde kim bu düzeyde bağırıp çağırıyordu? Bu eylem öncesi operasyonlar her dağa ve vadiye yapılmıyor muydu? Nasıl büyük operasyonlar yapıldığını bizzat bu TV ve gazeteler yayınlamıyor muydu? Başbakan ve bakanları her gün kök kazımaktan söz etmiyorlar mıydı?
Son eylemin de gerillaya büyük darbe vurup bitirme propagandaları yapmak isteyen ordu birliklerine yapıldığı ortaya çıktı. Türk ordusu baharla birlikte hiçbir yılda olmadığı kadar yığınak ve kuşatma hazırlıkları yapıyordu. Gerillaya yönelik kapsamlı saldırı için gerekli tepe ve alanların tutulduğunu Kürt basınından izlemiyor muyduk?
Şimdi gerçek buyken çözülüyordu, barış olacaktı ama bu eylem sabote etti demek çarpık anlayışın, psikolojik savaş düşünce tarzının kendini dışa vurumudur. Anlaşılıyor ki bu binlerce tutuklama normalmiş, bu tutuklamalar devam ederse çözüm de olurmuş. İmralı’da bu yönlü tehdit ve şantaj politikası varken çözüm ortamı olabilirmiş. Askeri imha operasyonları çözüm için yapılıyormuş. Kürt sorunu kalmamıştır, vatandaşların sorunu kalmış politikası çözüm ve barış politikasıymış. Bu akıllarla alay etmektir. AKP Hükümeti savaşı şiddetlendirmek için her uygulamayı yapacak, diyalog müzakere ve çözüm yolunu tamamen kapatacak ama bu çözüm ve barış ortamı olarak gösterilecek. Bu kadarına da pes doğrusu.
AKP’nin politikası tamamen savaşı şiddetlendirme ve çözümsüzlük politikasıdır. Bu eylem de bu ortamda olmuştur. Çözüm zemini oluşuyormuş, yumuşama varmış demek en başta da Türkiye toplumunu kandırmaktır. Kürtler zaten böyle olmadığını biliyor. Tam bir polis, savcı ve asker cenderesine alınmış bir Kürt toplumu var. AKP’nin akıl daneleri KCK operasyonlarıyla PKK’nin halk üzerindeki etkisini kırdık diyorlar. 1990ílı yıllardaki faşist terörü şimdi başka biçimde yürütüyorlar ve bununla övünüyorlar. Bu da çözüm ve barış politikası oluyormuş. AKP’nin akıl daneleri askeri ve siyasi operasyonlara dayalı bu politikayı PKK’yi etkisizleştirme ve halkı özgür kılma olarak değerlendiriyorlar. 1990’lı yıllardaki tüm politikalar da halkı PKK’den kurtarmak için yapılmıştı.
Siyasi ve askeri operasyonların son hızla sürdüğü ve hükümetin her gün on defa ezeceğiz, bitireceğiz dediği yerde çözüm ve barış ortamından söz etmek bir aldatma ve çarpıtmadır. Kimi kişi ve çevreler için ise kafayı kuma gömmektir. Gerçeği söylemek gerekirse İmralıídaki politikaların sürdüğü, siyasi soykırımların devam ettiği bir ortamda hiç kimse bir yumuşama beklememelidir. KCK Yürütme Konseyi Başkanıínın söylediği gibi: İmralıíyı görmezlikten gelen ve dışlayan hiçbir politikanın geçerlilik şansı yoktur. Öte yandan bu siyasi soykırım operasyonlarının sürdüğü, binlerce BDPílinin içerde olduğu bir ortamda BDP’nin de yapacağı hiçbir şey yoktur. Hiç kimse milletvekilleri dışarıda, BDP buna şükretmeli deyip durumu normalleştiremez. BDP de bu duruma normal bakamaz. Ancak AKP’nin bu politikalarına karşı mücadele edilerek demokratikleşmenin ve Kürt sorununun çözümünün önü açılabilir.
Dikkat edilirse Kürt Özgürlük Hareketi defalarca görüşme oluyormuş, çözüm için bazıları devreye girmiş gibi çıkan tüm haberleri ve açıklamaları yalanlamış, bunların AKP’nin saldırı ve savaşı tırmandırma ortamını örtme, beklenti yaratarak halkı bu faşist uygulamalara karşı mücadeleden alıkoyma olarak gündeme getirildiğini söylemiştir. Dolayısıyla görüşmeler oluyormuş, bazıları devreye girmiş gibi söylenen sözlerin de hiçbir pratik değeri olmayan sanal söylemler olduğu açıktır.
Özcesi siyasi soykırım operasyonları, İmralı’daki tecrit ve ezme konsepti sürerken çözüm ortamı vardır demek ya insanların gözünün içine bakarak yalan söylemektir ya da bu operasyonları ve bu politikayı normal görmektir. Bunu normal görenler iyi şeyler vardı ama bu eylem bozdu diyebilirler ve buna inanabilirler. Ama Türkiye ve Kürdistan’da yaşananlar ise bu düşüncenin tam tersini gösteriyor.
CHP-AKP görüşmesi mevcut ortamda hiçbir değişiklik yapmamıştır. AKP bunu kendi ezme ve tasfiye etme politikası açısından iyi bir araç olarak görmüştür. Geçmişin milli mutabakat politikalarıyla ezme anlayışı için bir imkan olarak ele almıştır. Zaten her gün teröre karşı ortak davranılmalı, terör ancak böyle biter tekerlemesini dillendirmektedir.
Leyla Zana’nın konuşmaları çözümle de barışla da ilgili olmayan konuşmalardır. Türkiye’nin güney Kürdistan’daki siyasi ilişkilerin başka bir tezahürüdür. Leyla Zana bunları söylemeden çok kısa bir süre önce güney Kürdistanídaydı. Zaten güneyli siyasetçiler AKP’lilerle ilişkileri gereği her zaman AKP iyidir demişlerdir. Bu söylemleri defalarca duymuştuk. Bu defa da Leyla Zana söylemiştir. Türkiye ve Kürdistan gerçeğini dikkate alarak değil, güneydeki siyasi güçlerin diplomatik söylemlerini önemseyerek bu konuşma yapılmıştır. Türk devleti güneyli güçler üzerinde sürekli baskı yaparak kendi lehlerine tutum almalarını dayatmaktadır. Zaten AKP bu destekle bir kısım Kürtler üzerinde beklenti ve oyalama politikasını sürdürmektedir. Dolayısıyla Leyla Zana’nın söyledikleri de çözüm ve barış için bir değer ifade etmiyor. Sadece Kürdistan’da etkisizleşen AKP’ye bir nefes verme anlamına geliyor. Zaten AKP de bunu ezme ve tasfiye politikasında önemli bir destek olarak görmüştür.
Özcesi AKP’nin hiçbir tutum, söylem ve uygulaması çözüm ve barış yönünde değildi. Türkiye’de böyle bir ortam yoktu. AKP tamamen savaşı tırmandıran bir politika izliyordu. Gerilla eylemi de bu ortamda gerçekleşmiştir. Dolayısıyla çözüm için olumlu şey oluyordu ama bu eylem sabote etti söylemi gerçekleri ifade etmeyen bir psikolojik savaş harekatıdır, yani safsatadır.
Hüseyin Ali / Özgür Gündem Gazetesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder