9 Haziran 2012 Cumartesi

Erdoğan ve Gülen’in BİMCELL İstihbarat Servisi

Türk Başbakan’ı Erdoğan’ın oğlu tarafından 2008 yılında Cüneyt Zapsu’dan alınan BİM marketler zinciri her yıl daha fazla büyüyerek ülkede adeta küçük esnafı iş yaptıramaz hale getirdi. Gıda ve sayısız birçok sektörde faaliyet yürüten ve gemiciklerle ünlü oğul Erdoğan şimdi de hızlı bir şekilde iletişim sektörüne giriş yaptı. Bu sektörü diğer iş alanlarından ayrı kılan ve bizi ilgilendiren yönü, işin istihbari yönüdür. Çünkü bugün her bir GSM operatörü, bir Echelon gibi olmasa da bütün her yere dağıtmış oldukları ağlar sayesinde istedikleri kişinin yer tespiti ve dinlemesini kolaylıkla yapabiliyorlar. Bu işlemin ne denli ahlak dışı ve yine ne kadar kolay yapılabildiğini en son basına da yansıdığı kadarıyla ortaya çıkan Turkcell ile AKP iktidarının işbirliğiyle öğrenmiş olduk. KCK adı altında yürütülen operasyonlarda tutuklananların büyük bir bölümü telefon dinlemelerinden dolayı oldu. Çünkü tutuklananların büyük bir bölümü Turkcell kullanıcısıydı! Polis ve Savcılar iddianame hazırlar ve ilgili kurumlara verirler; bu ilgili kurumlar da direkt Turkcell’in merkezine bilgi vererek, ilgili kişilerin dinlenmesini sağlarlar, böylece tutuklanmalar yaşanır. Bir telekomünikasyon şirketi olan Türkcell’in AKP iktidarının polis ve savcılarıyla işbirliğine giderek KCK adı altında yapılan tutuklamalarda büyük rolü olduğunu gördük.
Nasıl 2002 öncesi TC Devletinin hükümet sözcüleri kendi basın-yayın ağlarını oluşturup iktidarlarını daha bir sağlamlaştırmak istemişlerse, şimdi de AKP iktidarı diğer hükümetleri de sollayıp bir Tansu Çiller’i dahi aşarak hem kendi “askeri birlik ve hem de istihbarat” kuruluşlarını; hem resmi ve hem de devlet içinde devlet yapılanmasına giderek oluşturmak istemektedir.
Türkiye’de Devlet içinde devlet olarak faaliyet yürütenler olarak göze çarpanların başında Cemaat lideri Fettullah Gülen ve AKP lideri Erdoğan geliyor. (Devlet içinde devlet derken; mevcut devletin katliamcı zihniyetini perdelemiyoruz. Mesele Kürt ve Kürdistan oldu mu devletin ta kendisi de olsa, devlet içinde devlet de olsa politika değişmiyor. Şuanda devlet Fetullah Gülen ve Erdoğan’dır. Hani yarın diğer gün olur da devlette söz sahibi olamazlarsa diye, şimdiden kendi içlerinde özel ekipler kuruyorlar). Fetullah Gülen, ABD eliyle girdiği dünyanın her ülkesine okul açarak hem oralarda misyonerlik çalışması yürütüyor ve hem de öğretmen ve ticaret erbapları eliyle o ülkelere dair istihbarat topluyor.
Fettullah Gülen şimdilerde çok güçlü ve geniş ağı sayesinde de adeta bir Echelon Ağ servisinden farksız-eksiksiz faaliyet yürütüyor. Diğer iktidar güçleri gibi Erdoğan ve Gülen cemaatinin de geleceğe dönük ciddi hesapları olduğu biliniyor. Bu gizli hesapların başında “Özel Tim ve Özel İstihbarat Servisi” geliyor.
Sanırım AKP iktidarının ikinci dönemiydi ve bir CHP’li vekil AKP’nin tamamı “örtülü ödenekten” karşılanmak üzere, Erdoğan’ın kendisine ait bir “Özel Tim” ve “Özel İstihbarat Birimi” kurduğunu iddia etmişti. Bu iddia TBMM’ye taşındı ve AKP yetkilileri tarafından ne samimi bir cevap verildi ne de bu konu CHP tarafından bir daha gündeme getirildi! Buna göre geçen yıl kurulan “Özel Birlikler” içinden en seçkin bir birlik kurularak işin “Özel Tim” ayağı da sessiz sedasız tamamlanmış oldu. Diğer taraftan ise işin “Özel İstihbarat” yanı da, BİMCELL ve ‘hizmet’ adı altında dünyanın her bölgesinde faaliyet yürüten “Hafiyelerle” tamamlanmışa benziyor. Geriye sadece Türkiye ve Kürdistan’daki diğer GSM operatörlerini saf dışı bırakmak ve vatandaşları BİMCELL’e mecbur kılarak her bir bireyin hareket ve ne konuştuğunu bilmek kalıyor.
Şimdi Soru; Şuanda bütün dünyanın her yerinde geniş istihbarat kurumları olan bir örgüt ve yine Türkiye’de bütün devlet imkanlarını elinde bulunduranlar neden daha fazla ve bağımsız istihbari çalışmalar içerisine girmek isterler?
Demek ki Fetullah Gülen ve Erdoğan’ın bir İmparatorluk hayalleri var ve bu hayaller ve iktidarda kalmanın da yolunun ancak bir “askeri özel birlik ve istihbarat ağı” ile mümkün olabileceğini düşünüyorlar. Aslında doğru (!) düşünüyorlar; istihbarat bir iktidar için olmazsa olmazdır.
***
Bir krallık, imparatorluk, devlet ve yöneteni için istihbaratın önemi ve gerekliliği, tartışma götürmez bir gerçekliktir. Öyle ki istihbarat bir iktidar için olmazsa olmaz kabilindedir. İstihbarat günümüz teknolojisinde olduğu gibi geçmiş tarihlerde de hep üzerinde önemle durulması gereken bir stratejik alan olarak zaferlerin tamamlayıcısı olagelmiştir. Dünyadaki her yönetim, sistem ve kurumun ilk olarak binlerce yıl öncesinde “hafiyelerle” yürüttüğü istihbari faaliyetler bugünlerde süper güçler tarafından, “Echelon Ağı” ile uydu üzerinden hem tek tek bireyleri kontrol amacıyla ve hem de istenilen tüm devletlerdeki bilgileri elde etmek sureti ile kullanılmaktadır.
Devletler hem iç hem de dış istihbarat için ya devlet ve kurumlarına bağlı veya sadece iktidardaki kişi veya zümreye bağlı olarak hem iletişim ve hem de askeri anlamda istihbarat elemanlarından oluşan “özel askeri-istihbari birlikler” kurarlar. Bu birlikler bir taraftan ya demir yumruk ile ülkeyi yönetenlerce, ya da diğer taraftan direkt devlete ait birlikler olarak faaliyetlerini yürütürler. Amaç, hem kendi iktidarlarına karşı faaliyet yürütenler için içte ve hem de diğer devletlerin işleyişlerinden bilgi sahibi olmak ve yine onlardan gelebilecek tehlikelere karşı önceden bilgi sahibi olup ona göre tedbir geliştirmek amacıyla dışta, yine hem günümüz teknolojisine başvurmakta ve hem de binlerce yıl önceki hafiye sistemleriyle ulaşabildikleri bilgileri istihbarat servislerine taşımaktadırlar.
Bir devlet ve iktidar için istihbaratın önemi, hem Filozof ve hem de bir Komutan olan Çinli Sun Tzu tarafından şöyle özetlenmiştir; Bilge hükümdarlarla iyi bir komutanın kolaylıkla savaş kazanıp zafere ulaşması istihbarata bağlıdır. Yine Napolyon Bonapart; İyi bir mevkide konuşlandırılmış bir casusun temin edebildiği bilgi ve haberlerin, bazen birkaç tümen askerden daha fazla önem arz ettiğine, dikkat çekerek, aslında istihbaratta nitelin niceliğe olan üstünlüğünü belirtmişti.
Şimdi de dikkatinizi Nizamülmülk’ün istihbarat için öne sürdüğü yöntem ile günümüz Gülen Cemaatinin kullandığı yöntem ve işleyişine çekmek istiyorum.
Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın veziri ve aynı zamanda devlet adamı bir Acem olan Nizamülmülk’ün eseri olan Siya-setname’de Nizamülmülk; Dünyanın dört bir köşesine tüccar, seyyah, sufi, eczacı ve derviş kılığında casuslar gönderilmeli, diyor.
İlginçtir!
Şuanda da Fetullah Gülen cemaatinin çalışma şekli tam olarak ve eksiksiz Nizamülmülk’ün önerdiği çalışma sistemidir. Fettullah Gülen Cemaati hizmet adı altında; Dünyanın dört bir köşesine bugün ki tüccar, seyyah, sufi, eczacı ve derviş görevi gören kılıklara bürünmüş ajan/casuslar göndermektedir. Hatta Gülen cemaatinin istihbari faaliyetleri ve elde ettikleri bilgileri ABD ile paylaştıklarını öğrenen kimi ülkeler bu cemaate ait okulları kapatıp üyelerini de sınır dışı etmişlerdir.
Yine Erdoğan’ın ilham aldığı Sultanlardan olan Osmanlı Sultanı II. Abdulhamid, istihbaratın önemini anlamış ve kendisine bağlı “Yıldız İstihbarat Teşkilatını” kurmuştur. Abdulhamid bu teşkilatı kurmasının nedenini devlet güvenliği ve iktidara bağlayarak; Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri Vezir ve Sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet güven içinde olamazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir istihbarat teşkilatı kurmaya bu düşünce ile karar verdim, demiştir.
Evet!
Ne hikmetse Fettullah Gülen’e bağlı Işık evleri ve Işık üniversitelerinin isim ve bir kısım faaliyetleri de bir nevi bu teşkilatın faaliyetlerini yansıtmaktadır.
İstihbaratın her iki yönü olan hem bilgi ve hem de askeri amaçlı birlikler Çavuşesku tarafından da kurulmuş ve Securitate adı bu birliklerle Çavuşesku, ses getiren pratikleriyle bir döneme damgasını vuran kişi olarak tarihin karanlık sayfalarına geçmişti.
Şimdi de öyle görülüyor ki Fetullah Gülen ve Erdoğan tarihin karanlık sayfalarına geçmek istiyorlar. Sanırım onları tarihe taşıyacak olan planlar dâhilinde kurulan ve bir devlet için gerekli olan; denetimine geçmiş Ordu/Özel Tim/İrşat Timleri ve yine denetimindeki MİT ve Özel İstihbarat ekipli BİMCELL’de çoktan kurulmuşa ve faaliyetlerine başlamışa benziyor. Bu askeri ve istihbari karakterli örgüt sadece Kürtler için değil aynı zamanda Türk ve diğer halklar ve hatta bölge ülkeler için de büyük bir tehdittir. Özellikle Kürt halkının BİMCELL’den uzak durmaları kendi lehlerine olacaktır.
09.06.2012
Mehmet Serhat Polatsoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder