12 Haziran 2012 Salı

Süreç Öcalan’ın Suriye çıkış sürecidir!

Gelinen mevcut süreci; 2009 yılı Nisan ayında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Kürt sorunu konusunda iyi şeyler olacak” sözü ve ardından DTP’nin kapatılarak yöneticilere siyasi yasak getirilmesi ve bugün BDP’ye yönelik baskılardan ve siyasi soykırım operasyonlarının başladığı günlerden itibaren ve bugün yine Beşir Atalay tarafından “Kürtçe dil konusunda” falan filan diye kendisinin dahi içeriğinin ne olduğunu bilmediği yeni süreçten doğru yorumlamaya kalkarsak gelinen sürecin, 3 yıl öncesine dönüp bir tekrardan ibaret olduğunu görürüz.
Tekrar sadece siyasal alanda değil, askeri ve psikolojik anlamda da bir dejavu halidir. Bunun en büyük göstergesi Kürdistan’da yürütülen askeri operasyonların bir üst aşamaya geçmesiyle oldu. Buna göre PKK gerillalarına dönük yürütülen hava ve kara operasyonları devam etmekle birlikte, nokta operasyonları, kontra birlikler ve insansız hava araçlarının yer tespiti sonrası Roboski ve benzeri sivil ölümlerinin de yaşandığı kimyasal saldırılar ile de bu durum derinleştirildi.
Bir tekrar var ki o da Sayın Öcalan’ın Suriye çıkış ve esir alınma süreci ile PKK’nin ‘teslim alınmak istenmesi” süreciyle olan benzerliği…
On üç yıl önceyi hatırlayacak olursak; o dönemde de Ortadoğu’da (Öcalan’ın çıkışıyla ertelenen) bir kaos süreci vardı, şimdi de. O dönem de de uluslararası sömürgeci güçler Öcalan’ın yakalanması için devredeydi, şimdi de Kandil’in boşaltılması ve PKK-KCK Başkanlık Konseyi üyelerinin teslim alınması için devredeler. O dönemde de Kürt işbirlikçiler vardı, şimdi de.  O dönemde de YNK, KDP ve Mesut Barzani vardı, şimdi de… O dönemde olmayan Neçirvan Barzani de bu döneme yetişerek, rolünü almışa benziyor!
Son günlerde Beşir Atalay’ın tekrar sahnelenmesi boşuna değildir. Türk Başbakanı Erdoğan ve Beşir Atalay’ın Güney Kürdistan hükümet ve liderleri adına söylediği sözlerin Kürt halkı tarafından kabul edilebilirliği yoktur. Kaldı ki KCK Siyasi Komitesi de; İrademiz dışındaki her karar yok hükmündedir, diyerek, “ilgili çevrelerin AKP yetkililerinin söylemlerinden kaynaklı bir cevap vermesi gerekiyor, halkımız bunlardan bir cevap bekliyor”, diye TC yetkililerinin söylemleri nedeniyle Güney Kürdistan’dan bir yalanlama veya doğrulama istedi.
Erdoğan, bir televizyon programında öyle bir şey söyledi ki iddia ediyorum Erdoğan’ın insanın kanını donduran bu sözleri herkesin ama herkesin dikkatinden kaçtı. Erdoğan sarf ettiği söz ile adeta Sayın Mesut Barzani’yi dönemin, TC Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in yerine koydu.
Erdoğan’a sorulan; ''Mesud Barzani ve Neçirvan Barzani ile ikili görüşmeleriniz oldu, bakanlarınızın görüşmeleri oldu. Bugüne kadar ki taahhütlerinden, sözlerinden, imzalanan çerçeve anlaşmasının ötesinde Türkiye ile işbirliği konusunda daha somut öneriler, vaatler geldi mi size?'' yönündeki bir soru üzerine Erdoğan; ''Olumlu gelişmeler var. Başta Mesut Barzani olmak üzere kendileriyle burada, orada yaptığımız görüşmelerde olumlu adımları her ne kadar istediğimiz noktada değilse, terör açısından da ama belli olumlu adımlar atılıyor'' diyerek cevapladı.
Yine Erdoğan’a sorulan bir başka soru da; ''Barzani ile temaslar, Kandil'in sökülmesi gibi güvenlik politikalarını da içeriyor mu?'' üzerineydi. Erdoğan’ın bu soruya verdiği yanıt ise yine insanın tüylerini diken diken eder nitelikteydi.
Erdoğan; ''Barzani bir defa bu işlerden çok rahatsız, ben söylediklerini söylüyorum. Onlar da “artık sabrın son demlerini” oynuyorlar. 'Biz bundan rahatsızız' diyor. Hatta biliyorsunuz, Ulusal Kürt Kongresi'ni toplama niyeti de sadece bundan dolayıdır. Ve 'Biz silahı bırakmalarını kendilerinden isteyeceğiz, çünkü Türkiye ve bizim aramızda herhangi bir sıkıntı olamaz, olmamalı. Bunu ortadan kaldırmalıyız, bununla ilgili atılması gereken her türlü adımı biz atacağız' diyerek Mesut Barzani’nin ağzıyla konuştuğunu belirtti.
Düşünebiliyor musunuz Mesut Barzani; Biz artık sabrın son demlerini oynuyoruz, demiş!
Erdoğan’ın “Başbakanla Gündem” programında söylediği bu sözlerin üzerinden günler geçmesine rağmen ne Güney Kürdistan ve KDP yetkililerinden ne de direkt Sayın Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani’den bir tekzip gelmedi.  Açıkçası Erdoğan’ın hem Neçirvan Barzani ve hem de Mesut Barzani ile ilgili söyledikleri yenilir, yutulur şeyler değildir. Umarım yalan ve çarpıtmadır, diyor ve sonuca gelmek istiyorum.
Şuanda yaşanan süreç ile 13 yıl önceki süreç aynı! Sayın Öcalan’ın Suriye’deki günleri, sonra çıkması ve esir alınmasıyla, PKK’yi çıkarıp, teslim almak istenmesi süreci aynı. Hatta aktörlerin dışında bütün söylemler de bire bir aynı; hala tekzip gelmemesinden dolayı işin ilginç yanı da bu defa “sabrı tükenen” bir TC Komutanı değil Güney Kürdistan Federe Devlet Başkanı ve bir Kürt olan Sayın Mesut Barzani..!
Eğer dün 1998 uluslararası komplonun başlangıcı sürecinde yaşananlarla şimdinin benzer olan yanları… Ve olmasını hiçbir zaman istemeyip uzak ihtimal olarak gördüğüm (ancak Erdoğan’ın sözlerine rağmen Güney’den tekzip gelmemesi nedeniyle) “Birakujî’ye doğru evirilebilecek Güney Kürdistan’ın süreci susarak izleme politikası ve sömürgecilerin yanında yer alma belirtileri birkaç güne kadar yine bu temelde yaşanmaya devam ederse… Çok değil birkaç haftaya kadar “Kandil’e dönük nokta operasyonları” yapılabilir ve şiddetli çatışmalarla hem Kürdistan ve hem de Türkiye yangın yerine dönerek bir iç savaş da yaşanabilir! Sürecin kolonyalistlerin isteği temelinde son bulmaması Kürt Özgürlük Hareketinin her alanda etkin ve sonuç alıcı direnişiyle Kürt halkının “Ulusal Konferansın” tez elden yapılmasıyla ilgili taraflara baskı kararlılığına bağlıdır. Dün olduğu gibi bugün de Kürt halkının ilk ve tek gündem maddesi “Ulusal Konferansın” toplanması ve hakikat temelli sonuç alınarak ortak Kürt politikası oluşturulması olmalıdır.
11.06.2012
Mehmet Serhat Polatsoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder