5 Haziran 2012 Salı

Erdoğan’ın Cami Müjdesini Anlayan Var mı?

Türk Başbakanı Erdoğan’ın Amed gezisi söylenildiği gibi gerçekten de hüsrandır.  AKP Diyarbakır il ekibi tarafından kopartılan büyük gürültüler ve seri kıtalar halinde diğer il ve ilçelerden getirilenlerle Erdoğan, ancak iki-üç bin kişilik bir kesime seslenebildi. Birde asker ve polisler vardı ki onlar da ekibin diğer tamamlayıcıları oldular. Erdoğan, binlerce sivil, resmi, özel harekâtçı polis ve binaların damlarında konumlandırılmış keskin nişancılar eşliğinde; “ateşin ve güneşin çocuklarının direnişçi şehri olan Amed topraklarına giriş yaptı. O bu defa belki Diyarbakır’a gelirim diye düşündü ancak; Amed halkı Erdoğan’a; Roboski’yi unutmadık! Burası Amed, diye karşılık verdi.
Erdoğan geçen gelişinde sekiz yıldızlı bir Cezaevinin müjdesini vermişti;  acı, gözyaşı, kan ve hüzünlü yıllar geçiren mazlum Amed halkına.
Ya sonrasında! Sonrası malum; BDP’li siyasetçilere karşı yürütülen siyasi soykırım operasyonları kat be kat artarak bu defa Kürt halk önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatlarına varan tutuklamalarla devam ettirilen bir süreç yaşattırıldı Kürde. Merkez yine Amed’di.
Erdoğan yeni bir cezaevinin müjdesini verdi ve müjdenin içeriği kısa sürede Kürt siyasetçilerinin zindanlara doldurulmasıyla anlaşıldı.
Erdoğan, bu defa da bir “cami”den bahsetti; o cami ki Fetullah Gülen’in ağzı kan damlayan salyalı imamlarının yönetiminde ve Kürt halkına ana avrat küfrettikleri camilerin bir benzeri olan devletin camisi…
Çok düşündüm! O kadar çok sorun var ve ortada bir Kürd ve Kürdistan hakikati öylece duruyor ve savaş en kahpece yöntemlerle devam ve analar ağlıyorken, bir TC Başbakanı nüfusunun ezici çoğunluğu Müslüman ve istemediği kadar camisi olan koskoca bir şehre neden “on bin kişilik yeni bir cami” yaptırma müjdesi verdi?
Peki bizler bu cami müjdesini nasıl anlamalıyız?
Tam da burada aklıma “üç” ve belki bazılarınca “uç” olabilecek farklı bakış açılarıyla yapılması gereken değerlendirmeler geldi.
Buna göre Erdoğan’ın Cami müjdesine ilk bakışım;
Birincisi, müjdenin içeriğini olduğu gibi yorumlayacak olursak varacağımız sonuç; Amed’de bu kadar cami varken ve Özgür Kürd, devletin imamlarının nefret söylemleriyle vaazlar verdiği, Kürt halkına ve değerlerine küfür edip saldırdığı, Kürt halkının temsilcilerini vaazlarıyla hedef haline getirdiği, İnsani ve İslami bakış açısından uzak olan sahte ümmet anlayışı ile perdelenmiş camilerine gitmiyorken, “on bin kişilik yeni bir cami yapmanızın ne anlamı var? Kürt halkı sizin İslam ile perdelenmiş o korkunç yüzünüzü en son Roboski’de görmedi mi; daha ne Kürt halkını İslam ve ümmet ile aldatmaya çalışıyorsunuz? olurken,
İkincisi, Cami müjdesinin içeriğini biraz deşerek bir sonuç elde etmeye çalışırsak eğer; Yoksa bu cami müjdesi ile Erdoğan bir yerlere mesaj mı verdi? Mesaj verdiği yer; Kürt Özgürlük Hareketine karşı kurulması muhtemel veya çoktan kurulmuş (!) olan Kürt Hamas’ı olmasın! Öyle ya bunlar, Muztazaf-Der’i kapatarak Kürdistan’da mağdur olarak gösterecekler. Sonrasında Muztazaf-Der grubu Hizbi-Kontraların avukatlığını yapan Sıtkı Zilan öncülüğünde kurulan Kürdistani İslam Partisi ile birleşecek ve büyük ihtimal Erdoğan’ın müjdesini verdiği cami de, Kürt Hamas’ının hücre, eğitim ve propaganda merkezi olacak! olurken,
Üçüncüsü, eğer verilen Cami müjdesini tıpkı daha önce verdiği “yeni bir cezaevi müjdesi” nin sonuçları üzerinden değerlendirecek olursak;
Erdoğan’ın Amed halkına vermiş olduğu cami müjdesi, sakın ola “on bin Kürdün cenaze namazının kılınacağı bir cami” olmasın! Cami müjdesi aslında, bir katliam olacağının mesajı mıydı?
Erdoğan daha önce “en güzel cezaevi yapacağım” dedi ve Kürt halkının bütün siyasetçi, belediye başkanları ve avukatlarını çürüten zindanlarına doldurdu. Açıkçası ben yeterince camisi olan bir şehre yeni “on bin kişilik cami müjdesi” veren ve Müjdeler konusunda da sicili bozuk olan Erdoğan’ı samimi bulmadığımı gibi böylesi tekçi bir zihniyetten on bin kişilik büyük katliamlar beklediğimi de vurgulamak isterim.
Yukarıdakiler benim kaygılarımdır; kimisi uç der, kimisi komplo teorisi der, kimisi önyargı der ama ben, “her gün biraz daha düşüşe geçen bir iktidar hastasından” hem bir-iki ve hem de üçüncü bakıştaki sonuçları beklerim. Sömürgecilerin söylemlerini öylesine söylenmiş sözler olarak ele almak, iyiye yormak ve sadece söylediği sözler üzerinden yüzeysel değerlendirmeler yapmak, onların yapacakları kötülükleri perdelemekten başka bir işe yaramaz. Ayrıca yapılacak olan yüzeysel değerlendirmeler, bizim ne kadar sömürgeciyi tanıdığımızı de ortaya koyar.
Sonuç olarak;
Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın 13 yıldır en ağırından tecrit altında tutulduğu ve tüm diyalog ve müzakere kapılarının kapatıldığı… On aydır bırakın görüşmeleri, ne avukatları ne de ailesiyle tek bir görüş dahi gerçekleştiremediği… Bir kısım vekillerinin cezaevinde olduğu ve 8’inin daha hakkında fezleke hazırlandığı… Devam eden siyasi soykırım operasyonlarında her geçen gün tutuklu sayısının artığı ve ne zaman sıra bana gelecek diyen bekleyen bir halka… Ve askeri operasyonların hız kesmeyip, doksanları aratan bir köy boşaltma stratejisi olan yasak bölgeler ilan ederek insansızlaştırma politikalarıyla devam eden doğa ve insan katliamlarının yaşandığı... Ve her gün Kürt analarına gönderilen yakılmış, parçalanmış gerilla cesetlerinin olduğu bir coğrafya da Amed halkına verilen “cami müjdesinin” ben, pek de hayra alamet olduğunu düşünmüyorum.
Erdoğan bir Başbakan mı yoksa muhtarlık seçimlerinde seçmenlerine cami yaptırma sözü veren bir köy muhtarı adayı mı?
Demedi demeyin! Büyük katliam geliyor.
04.06.2012
Mehmet Serhat Polatsoy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder