31 Temmuz 2011 Pazar

23 Nisan Vahşeti


Bugün 23 Nisan, Neşe Doluyor İnsan(!) 
23 NİSAN 2009
Nasıl kırmayalım Kürt çocuklarının kafasını?  
Bugün 23 Nisan
Bak her yerde silahlı kuvvetler
Yaşasın 23 Nisan

Meclisi tek biz kurduk,
Süryanileri, Ermenileri, Yezidileri yurttan kovduk.
Onlar zindanlara, .biz özgürlüğe kavuştuk,
Yaşasın 23 Nisan

Hâkimiyet tek bizim ulusun
Sen cihana bedel bir Barbar oğlusun
Yurdumuzu ‘kart kurt’tan korursun
Yaşasın 23 Nisan

Bugün Kürt gençlerinin kafasını-kolunu kırma günüdür
Ama egemenlerin bir ürünüdür
Kürtlerin yas günüdür
Yaşasın 23 Nisan

Böyle bir günde insan, nasıl neşe ile dolmaz ki…

Dün gece yazmış olduğum güzel bir şiirle sizlerin karşısına çıkmak istedim. Bu günün önemini bu şiirle daha iyi anlamanızı sağlamak istedim. Umarım hoşunuza gitmiştir ve iyi bir şekilde anlamışsınızdır!

23 Nisan ulusal egemenlik ve çocuk bayramı
Ben çocukluğumdan beri bu günün önemini ve anlamını anlamış değildim. Kimin, acaba hangi çocukların bayramıydı bu. Ben ya hiç çocuk olmadım ya da 23 Nisanları hep atladım, yani hiç bu günü yaşamamış gibi geliyor bana. Ama bunca yıl nasıl farkında olmamışım hayret. Ben bugünün anlam ve önemini bu 2009 yılındaki 23 Nisanda anladım. Sağ olsun anlattılar bana.

Acaba neden her 23 Nisanda çocuklar ülke liderlerinin koltuğuna oturtulup, soru yağmuruna tutuluyorlar? Neden acaba çocuklara sorulan soruların cevapları geldiğinde her zaman gülüşmeler başlıyor hala anlamış değilim. Birde dün yapılan törenlerde, batı illerinde nerdeyse çocukların bir bayramı olarak kutlanan 23 Nisan görüntüsü var iken, neden acaba doğu ve güneydoğu da askerlerin caddelerde yürüyüşlerine sahne oluyor? Askeri nizam ile sanki darbe havası içinde, ‘Türk’, ‘Öğün’, ‘Çalış’, ‘Güven’, ‘Her Türk Asker Doğar’, ‘Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez’ gibi sloganlar atarak, bölgemizdeki çocuklara işte biz buradayız, sizin bayramınızı böyle kutluyoruz diyorlar. Birde böylesi bir çocuk bayramında bu tarz sloganlara ne gerek var veya neden ihtiyaç duyuldu anlamış değilim.
Bir tarafta ellerinde şekerler ve balonlarla Türk çocukları, diğer tarafta ellerinde taşlarla Kürt çocukları. Beraber kurduğumuz bu ülkenin bayramında Türk çocuklarının sevinç çığlıkları, Kürt çocuklarının acı acı yürekleri dayanmaz acılara iten, kafa kol kırmalardan sonraki bağırış haykırış ve yalvarışları. Sağ olsunlar bana 23 Nisanı anlattılar.

Sonra batı illerinde, çocuklara gösterilen sevgiler, gülücükler, neden bizim bölgemizde itip kakmalara ve yüzlerin asılmasına neden oluyor anlamıyorum. Ya da evlerimizin çatılarına yerleştirilen yüzü maske ile kapalı Özel Timler, hangi yetkiliyi çocukların bayramı olan bir günde, yine çocuklarımızdan koruyor?
Ya da dün görmüş olduğumuz batı illerindeki kutlamalarda, neden oradaki çocuklara balon verilip şiirler okutuluyor da, bizim bölgemizde ki çocuklara cop verilip dipçik vuruluyor anlamadım.

Peki, bu görüntülerden acaba kimin hangi devlet organının veya yetkilisinin utanması ve özür dilemesi gerekecek. Yani neden acaba,çocuklarımızın elinde böylesi bir günde balon yok da,neden taş var..!

Bir yanda karnaval havasında devletin şefkatli kollarında 23 Nisanı kutlayan çocuklar, diğer yanda İsrail-Filistin savaşını anımsatan görüntülerin sergilendiği şefkatli kollar. Evet, İsrail askerinin Filistinli gencin kolunu taşla kırdığı gibi olmadı ama yüzleri siyaha bürünmüş ve çocuklarımızdan korkup kendilerini gizleyen Özel Timler tarafından, çocuklarımızın kafası kolu coplarla silah dipçikleriyle vurularak kırılıp, komaya girmesine ve yoğun bakımda yaşam mücadelesi vermesine sahne oldu. Olaydan sonra gelen polis, diğer arkadaşına nazaran biraz daha cesaretli olacak ki, yüzünü gizlemeden, önce zafer kazanmış gibi sırtını bir kayaya yaslayan ve bacaklarını üst üste atan, beklide bu hareketinden dolayı madalya alacak olan arkadaşını kutladı. Daha sonra ölmüş mü ölmemiş mi diye, daha 13 yaşında yerde yatan savunmasız ve hareketsiz çocuğun yakasından tutup sürükledi ve öylece bırakıp gitti kahraman polisimiz.  Kim bilir beklide biraz daha kalsaydı başında, kameralar onu çekecekti. Belkide madalyayı o alacaktı. Yerde yatan çocuğa tıbbı müdahalede bulunmak varken, ambulans çağırmak varken, sevinçli bir şekilde kaçıp gitti oradan.
Evet bu ülkenin Aydınları, Demokratları, Siyasileri, Müslümanları, Sosyalistleri, Komünistleri Sivil Toplum Örgütleri, Genelkurmayı, Başbakanı, Cumhurbaşkanı; bakın hele dün akşam bu görüntüleri izlerken kızım bana ne sordu. Dün gece 4 yaşındaki kızım Rozerin, o görüntüler karşısında bana bir kaç soru sordu,
İlk sorusu; Baba bu askerler ellerinde silahlarla niye evlerin üstünde sağa sola bakıyorlar?

Yoksa savaş mı çıkacak?
Bu soru daha da can alıcıydı;
Baba o canavar niye o çocuğu vurdu?
O çocuk ona ne yapmıştı?
O çocuğa yazık değil mi?
Annesi ağlamaz mı şimdi?
Ve hemen ‘anne’ diye bağırdı ve annesine sarıldı. ‘Anne çok korktum’ dedi ve ağladı. Ben o an ne yapacağımı şaşırdım ve çocuğuma ne cevap vereceğimi bilemiyordum. Çocuk psikolojisiyle davranmak en iyisi olacaktı ama o bir çocuk gibi sormadığı için bende bir yetişkin cevabı verdim. Kızım dedim, o evlerin damlarının üzerinde bekleyenler Türkiye’nin Polis ve Askerleri, Özel Harekât Polisleri ve Jandarmalardır. O çocuğu vuran da Özel Harekât Polisi dedim ve taş attığı için onu vurdu dedim ve sonra yine sordu,
Baba o çocuk niye taş attı?
Ben artık kızıma o olayın nedenini anlatmaya başladım. Çünkü kızımdı o soruları soran ve kızımın bilmesi gerekenler var dedim ve de anlattım; ana dilim olan Kürtçeyle o yaşanılan iğrençliği. (ben çocuklarımla Kürtçe konuşuyorum)
Şimdi soruyorum size pek değerli ülke yöneticileri ve büyükleri,
O sergilenen tavırdan dolayı şimdi siz o çocuktan nasıl bir saygı bekleyeceksiniz?
O çocuk nasıl size gülecek ve nasıl sizden korkmayacak?
Ve nasıl sizler için cici polis diyecek?
Siz bunları yaparken hiç sonunun ne olacağını düşünmüyor musunuz?
Bu 23 Nisan bir çocuk bayramıysa, neden acaba bizim çocuklarımız bu bayramı cop darbeleriyle, gaz bombalarıyla ve dipçik yemeyle kutluyor?
Peki, söyler misiniz, bizim çocuklarımız bu şekilde dayaktan geçirilip komalara sokulurken, sizin çocuklarınız hep balonla oynayıp şeker mi yiyecekler?
Sizler basın çalışanları, siz ankermenler, siz yorumcular, siz Aydınım diyen, Demokratım diyen insanlar sizler neredesiniz?
Hangi biriniz çıkıp bu olayı lanetledi?
Her biriniz sanki ağız birliği yapmışçasına, tek bir ağızla, bunun sorumlusu PKK’dir dediniz ve çıktınız işin içinden.
Hangi biriniz bunu yapana lanet okudu veya bunu yapanın kafası kırılsın dedi?
Hanginiz devlet yetkililerine sitem etti?
Bir sitem yeterdi oysa bize. Biz kimsenin canının alınmasını istemiyoruz. Biz kısasa kısas da istemiyoruz.
Ne olurdu, haykırsaydınız?
Ne olurdu haber sunmaya ara verip protesto etseydiniz?
Ha söyleyin bana ne olurdu?
Yarın öbür gün bizim çocuklarımız yerine sizin çocuklarınızın olmayacağı ne malum.

Sayın pek değerli “mali” bey, yok mu o meşhur “mali” yorumunuz?
Sizler böyle yerinizde sus pus oturarak nasıl ben insanım diyecek ve insan gibi geçineceksiniz?

Soruyorum size, o yoğun bakımdaki çocuk, evet o henüz 12 yaşındaki çocuk, o yavru henüz daha minicik bir çocuk, sizin evladınız olsaydı yine susacak mıydınız? Yine o polisin görevden uzaklaştırıldığını mı söyleyecektiniz halkınıza. Onu bu suça itenleri, hükümet sözcülerine karşı söyleyeceğiniz bir iki lafınız olmayacak mıydı?

Ey Fettullah’ın müritleri! yayın organları, Müslüman geçinen çanak yalayıcıları, sizler, “Haksızlık Karşısında Susanın Dilsiz Bir Şeytandan Farkı Olmadığını Bilmiyor musunuz?” Sizi gidi insan kılıklı şeytan ruhlu insanlar sürüsü.
Kime söylüyorum ki ben, kime anlatıyorum ki…
Bu ülkenin Başbakanı değimliydi ki, “Kadında Olsa, Çocuk da Olsa; Bu Ülkenin Güvenlik Güçleri Gerekeni Yapacaktır.” diyen.

B
enim bu yazdıklarımı okuyanlar ya da okuyanlardan duyanlar, ister önemseyin ister önemsemeyin, dün yaşanılanlar bir hikâye değildi. Hepinizin gördüğü yaşanılmış bir olaydı. Ve daha önceki olaylarla arasındaki tek fark, o günün 23 Nisan olduğuydu. Ve de dün sayesinde bana 23 Nisan gününün anlam ve önemini anlattılar. Kalkın savaşın demiyorum. Elinize taş alıp atında demiyorum. Silah kuşanıp dağlara çıkında demiyorum. Artık uyumayın kalkın, kaklında demokratik tepkinizi ortaya koyun. Böyle sus pus oturmanın kimseye bir faydası olmaz. Ne kadar güzel bir söz değil mi, “Susma Sustukça Sıra Sana da Gelecek”.

İşte sayın halkım susmayın. Konuşun, konuşun ki yarın sizin çocuğunuzu da televizyonda yerde yatarken izlemeyin.
Helal olsun sizlere helal olsun Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri.
Belki de o çocuk kurtulamayacak. Belki de çoktan düştü toprağa. Belki de bir daha hiç uyanmayacak. Annesi bir daha belki asla onun anne diyişini duyamayacak.

Sayın yetkililerimiz, sizler hiç düşünemiyor musunuz bu çocuklar neden taşlıyorlar diye. İşte siz kameralar önünde ve tüm 70 milyonun önünde böyle kol bacak kafa kırarsanız, o fırlatılan taşlar hiç eksilmeyecek.
İşte siz bir can aldığınızda, onun arkadaşları da bin can olup binlerce taş atacaklar sizlere. Siz can almaya kol, kafa, bacak kırmaya devam ettikçe,
CANLAR, CAN OLMAYA DEVAM EDECEK.

Sağ olun sayın devlet yetkilileri sağ olun! Tanımadığım bilmediğim bir günü bana anlattığınız ve hatırlattığınız için. Sağ olun ve çok özür dilerim bu gün 23 Nisan bayramıydı. Bugün insanın içinin neşe ile dolması gerekirdi. Ama olmadı, içimize ateş düşürdünüz.
Yine sağ olun beyler yine siz sağ olun. Siz sağ olunda bizim çocuklar göçsün bu diyardan. Bir şey olmaz.


24.04.2009 tarihinde çeşitli sitelerde yayınlanmıştır.
Not: 23 Nisan çocuk bayramında yaralanan çocuklarımıza ve ailelerine geçmiş olsun diyorum ve böylesi olayların bir daha yaşanmamasını temenni ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder