31 Temmuz 2011 Pazar

Başbuğun Susması Silahların Susmasıdır

Savaşın bitmesi için ne yapılması lazım diye bir durup düşünmek gerekir. Evet, bir çözüm modeli bulunup tartışılmalı başka-başka devletlerde bunlar nasıl çözülmüş ise mutlaka onlar gibi veya onlardan daha iyi, ya da onlardan daha az bir çözümün netleştirilmesi ve bunun üzerinde çalışılması gerek. Tek sorun bunu kimin tartışacağı. Aslında her şeyin açık ve net bir şekilde ortada durduğu bir yerde,nedense hükümetten ve muhalefetten pek ses çıkmıyor. Tek ses TSK’ dan çıkıyor ve savaşa devam diyor. Çözüm için konuşması gereken hükümet iken ve başbakandan ses çıkmıyorken, tek konuşan başbakanlığın emrinde olan bir memur. Süreç itibari ile herkesin ne konuştuğuna dikkat etmesi gerekirken bu şekilde savaş çığırtkanlığı yapmak ne kadar sürece hizmet edecek o da bilinmez. Tek bilinen şey, savaşın bu haliyle sürdürülemeyeceği. Yani biran önce silahların susması, adına ne derseniz deyin, ister ateşkes, ister çatışmasızlık ister başka bir formül, ama çözümün konuşulması için herkesin hemfikir olduğu silahların susmasıdır. Daha önceki dönemlerde de olduğu gibi bu dönemde de PKK tarafından bir ateşkes durumu söz konusudur. Yani her dönemde barışa evet diyen PKK’dir. Bunu Türkiye halkının bildiği kadar diğer ülkelerde bilmektedir.
Peki, Kürt sorununun konuşulmaya ve tartışılmaya başlandığı bir zamanda, Genelkurmay Başkanının Amerika ya gidip oradan PKK’yi bitireceğiz, gidip arayıp bulup yok edeceğiz demesinin mantığı nedir. Bireysel haklar dışında kimse toplumsal hak istemesinmiş, e o zaman neden neydi. PKK neden 25 yıldır savaşıyor. Bu şekilde ortamı gererek kim neye hizmet eder, anlamış değilim. Yani şimdi bir 25 yıl daha savaşı sürdürmek kimlere ne fayda sağlayabilir. Neden barışın dili konuşulmuyor, neden her zaman yok etme mantığı güdülüyor. Bu ülkenin cumhurbaşkanı değil miydi ki bu 29.isyandır diyen. Peki, neden sorulmuyor, bu isyanlar niye çıkıyor diye. Bu isyanlar bir neden mi, yoksa bir sonuç mu? Yani PKK bir neden mi yoksa bir sonuç mu, elbette ki bir sonuçtur. Çünkü tek kelime ile Kürt halına karşı yok sayma, kültürel soykırım, haksızlık ve baskının neticesinde gelişen bir harekettir ve bunun neticesinde çıkmıştır. Neden dağlardaki ve askerliğini yapan gencecik fidanlar düşsün ki toprağa, kimdir bu kardeşleri birbirine kırdıran, bu nasıl bir zihniyettir ki bin yıldır beraber aynı topraklarda yaşayan halkları birbirine düşman eylediler. Her zaman bir empati öneriliyor, empati yapın deniliyor. Ben de şimdi diyorum ki, evet bir empati yapın gerçektende durun bir düşünün.

Bir tarafta bin yıldır bu topraklarda yaşayan Türk halkı ve diğer tarafta On Bin yıldır bu toprakların sahibi olan Kürt halkı.

Şimdi ben anlamıyorum, yani sanki biz dilencilik yapıyoruz, sanki Türk halkından daha çok hak istiyoruz, hem bunlar bizim insan olma hakkımız değil mi, bir insan ancak dili ve kültürüyle insan değil midir?
Yani dilsiz ve kültürsüz bir halk var mı?

Hem dilimi ve kültürümü yasaklayacaklar hem de kuzu gibi kabul et diyecekler. Yani şimdi bir gül dikensiz olur mu?
Gülün de kendi savunma mekanizması yok mu?
Şimdi bir halk haksızlığa karşı çıktığı zaman yok çıkamazsın mı denilecek, ya da sus otur mu denilecek?
Eğer dikensiz bir gül varsa bu dünyada, e o zaman Kürt halkı da savunmasız olur. Madem doğa kendini korumasını biliyor, o zaman da insanın da bir koruması vardır.
Yani bu şuna benzer “bu barışı ancak ve ancak ben istersem sağlarım”,sen 25 yıllık bir savaşı göz ardı ederek bu halkın savunma mekanizmasına dur diyemezsin. Bu ancak kalıcı bir barış ile olur, eğer aynı dozda şiddet ve baskı devreye girerse, yine Kürt halkının kendinden ve savunucularından aynı şiddette bir başkaldırı ve direniş görürsün. Bu halkın bağrından kopmuş fidanlara dur demek kayıtsız şartsız benim dediklerim olacak demek, yine çözümsüzlüğü ve savaşı dayatmak demektir. Her halkın savunma mekanizması var dedim. Bu halk nasıl On Bin yıldır kendini koruyup bu tarihe kadar savunabilip gelebilmişse, herkes şunu bilsin ki en büyük direnişler ve başkaldırılarla, demokratik eylemleriyle bir On Bin yıl daha ayakta olacak ve daima onurlarını koruyacaklardır. Unutmayın ki, Kürt halkı artık eskisi gibi değildir. Kürt halkı artık ulusal bilinç ile bileylenmiştir. Kürt halkı artık onurlu bir barış istiyor. Türk halkı ve diğer halkların ne hakkı varsa, o hakları istiyor. Bu toprakların gerçek sahipleri kendi haklarını istiyor. Ne kimseyi topraklarından kovuyor nede kendi toprağında işkence görmeye, dilini yasaklamaya, kültürel soykırımdan geçirilmesine izin veriyor. Bir bin yıl daha beraberce yaşamak umuduyla, yaşasın halkların onurlu birlikteliği diyorum.
09.06.2009 tarihinde sitelerde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder