31 Temmuz 2011 Pazar

Ya Onurlu Barış ya da Onursuz Yaşam


Hangi ülkenin Kürtleri için barış?
Türkiye Kürtlerinin barışı mı yoksa tüm Kürtlerin barışı mı?
Şimdi bu sorular biraz erken sorulan sorular olabilir, fakat önümüzde duran ve çözüm bulması acili yet arz eden bir diğer konudur. Ben şimdiden gelecekteki kaygılarımı dile getiriyorum.
Suriye de Kürtlerin kimlikleri yok, vatandaş bile değiller. İran’da Anayasa’da Kürtlerin hakları olduğu halde sadece kâğıtta kalması olayı var. İstediği zaman istediği kürdü hiç çekinmeden asabiliyorlar. Zaten Türkiye’de istenildiği zaman öldürme, bastırma, gözaltı ve tutuklama var. Peki, biz neredeki kürdün barışını veya özgürlüğünü söylüyoruz?
sömürgeciler oyunlarını iyiden iyiye sürdürüyorlar veya sürdürdüklerini sanıyorlar, aynı Irak Kürdistan’ının yapısı gibi bir yapıyı arzuluyorlar, acaba başarabilecekler mi?

BAŞARAN ACABA KÜRT’LER Mİ OLACAK YOKSA SÖMÜRGECİLER Mİ?
Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi ortada bir barış-marış göremiyorum demiştim. O günden bu güne benim dediklerim bir-bir çıktı ortaya, hatta baskılar kat be kat artarak devam etti. Bu şartlar da bir barış olmaz demiştim. Demek şartları kendi çıkarları için daha olgunlaştırmak istiyorlar ki onların istedikleri bir barış olsun. Hem onursuz bir barış hem de ulusal düşünceden yoksun bir barış.
Biz Kürtler ne istiyoruz? Biz sadece Türkiye Kürtleri için mi barış istiyoruz? Bunu istiyorsak, o zaman neden Güney Kürdistan’a tabi olmuyoruz? Olmuyoruz çünkü orası bir kazanım olmaklar beraber sömürgecilerin elinin altında olan bir yapıdır. Ondan dolayıdır ki orasını bu temelde benimsemiyoruz. Çünkü Barzani yönetimi ve almış olduğu kararlar tamamen bencillik, dar ve hiçbir ulusal düşünceyi barındırmıyor. Barzani’nin hangi söyleminde; işte bizim mücadelemiz tüm Kürtleri kapsayan bir mücadeledir, tüm Kürtlerin özgürlüğü için mücadele veriyoruz diyorlar? Ne zaman bunları dile getirdiler? Aksine her zaman PKK ve Kürt sorunu Türkiye’nin bir içi sorunudur demekten geri kalmamışlardır. Biz Türkiye’nin iç sorununa karışmayız demek kadar bölgesel ve geri düşünmüşlerdir. Nasıl Atatürk’ü ellerinde tutup halkıyla beraber esir aldılarsa, Barzani’yi de aynı şekilde esir aldılar ve kendi çıkarları doğrultusunda yön vermeye devam ettiler. Nasıl Türk halkı ve Türkiye halkı, Kurtuluş Savaşından yenik bir şekilde esir olarak çıkmışlarsa, şimdilerde de aynı durum devletleşme yolunda giden ve kendini diğer Kürtlerden farklı gören aslında sömürgecilerin saltanatını sağlamlaştıran Barzani’de, bu duruma düşmüştür ve kendi ile birlikte oradaki Kürt ulusunun tüm özgürlüğünü elinden almıştır. Geçmişe bir dönüp baktığım zaman 1639 ve 1922’nin devamı olan bir elde tutma operasyonu var bu sömürgeci zihniyette. Kimse kendi kendine bir şey yapamaz, ancak ve ancak ben yaparım düşüncesi hâkimdir. Önceleri, Kürdistan coğrafyası tek parça idi, sonra ikiye, ardından 4 e bölündü. Şimdi yine kendi çıkarları için parça-parça olan bölümlerini her bölgede kendilerine ait bir yönetim ve yine başta İngiliz ve Amerika yönetmenliğinde sürdürecekler. Tek düşünce, Mezopotamya topraklarının zenginliklerinin esir alınmasıdır. Daha önce de aynısını Osmanlıya yapmadılar mı?
Şimdi Barzani ve Talabani değil midir ki, bu ulusal bilinci gerçekleştirmediği için şuanda Türkiye Kürtlerinin bir mücadelesi söz konusudur. Onlar bunu yapamazlar mıydı? Hayır, yapabilirlerdi ama sömürgecilerin izni olmadan olmazdı. Özgür bir Kürd’ün varoluşu onlar için çok tehlikeliydi. Ya sonra bağımsızlık isterlerse ne olacak diye düşünmemeleri için, işte ırak Kürdistan’ındaki yönetimi ellerinin içine alıp tamamıyla ulusal bilincin yeşermesine izin vermediler.
Şimdi diyorum acaba bizim bölge dede böyle bir yapılanmamı yapacaklar? Yani sömürgeciler oyunlarını bu haliyle mi sürdürecekler? Hani bir beddua vardır,”dileğim odur ki, Allah iki yakanı bir araya getirmesin”,Şimdi bu sömürgeci mantıkta aynen bu vardır. Kürtleri birleştirmezler, hiçbir zaman iki yakalarını bir yana getirmezler. Beddua da geçen iki yakadır, ama bizim Kürtler tam 4 yaka, önceden bir bütün olarak Kürdistan coğrafyası vardı. Şimdilerde Türkiye, Irak, İran, Suriye oldu. Kürtlerin sesini kesmek için, birleştirmemek için ve ulusal bilinçten uzak kalmaları için her ülkedeki Kürtlere belirli haklar bir sus payı olarak verilmesi planları var. Ama dediğim gibi Irak’ta oluşan Kürdistan Bölgesel Hükümetine bir kazanım olarak Kürtler adına sevinebiliriz, fakat ulusal anlamda bir kazanım olmadığını görürüz.
Kısa ve öz olarak diyorum ki, şuandaki Kürt Ulusal Mücadelesini yürüten güçler, ister siyasi ister askeri alandaki Kürtler, ne Atatürk’ün nede Barzani’nin düştüğü bu tuzağa düşmeyecekler ve tamamıyla ulusal bilinç ile sorunlara çözüm arayacaklardır. Yani bir ülkedeki Kürt halkının özgürlüğü olsunda, işte Türkiye’deki, Suriye’deki, İran’daki, Kürt’ten bana ne demek, sömürgecilerin uşaklığını yapmaktan öteye gitmez. Bu uşaklığı tüm Kürt güçlerinin yapmayacağından eminim.
Şimdilerde de ülkemizde Kürt sorunu tartışılır durumda,PKK barışa katkı sunması için tekrar çatışmasızlık sürecini uzattı.Her ne kadar da provokasyon amaçlı savaş rantçıları devrede olsa da,sömürgeciler sırf çıkarları tehlikeye girmesin diye bu başlattıkları yalancı barış oyununa devam edecekler.Madem sömürgecilerin çıkarları var Mezopotamya’da, o zaman kimseler kusura bakmasın,şayet bir barış olsa bile ben bu barışın onurlu bir barış olacağını sanmıyorum ve kati surette olmaz diyorum.Bu ne din ile bağdaşır ne insanlık nede vicdan ile,insan olanlar buna karşı çıkar,Kürtlere özgürlük diyorsak,hem Türkiye hem Irak hem Suriye,hem de İran Kürtlerine özgürlük ve güzel bir gelecek diyeceğiz.Aksi takdirde Barzani yönetiminden bir farkı olmaz.Açık ve net olarak görüşlerimi söylüyorum,İngiltere,Amerika,İsrail bu dünyanın başında olduğu sürece Kürt halkının iki yakası bir yana gelmez,getirmezler.Türkiye’de bir barış olsa da,İran ve Suriye’de olmaz.Oralarda da uzun yıllar Kürtler ile o devletler savaşırlar.Ama eğer bu ülkelerin oyunlarını bozmayı başarabilirsek Kürtlerin her dört yakası da bir yana gelir.Ben şu anki Kürt özgürlük Mücadelesinin yürütücülerinin bu oyunları en güzel bir şekilde boşa çıkaracağından eminim ve uzun soluklu bir yolda olduğumuzu da belirtmek istiyorum.Tüm Kürtler istese de istemese de bu yola girmiş durumdalar.İster PKK’li olsun,ister Barzanici olsun,ister Talabani’ci olsun isterse de tüm diğer Kürt güçleri olsun,senin adın Kürt, sen istesen de istemesen de bu sürece dahilsin.Onun için tarihe isminin kara harflerle yazılmaması için sende bu taşın altına elini koy.Hep birlikte,Türk,Arap,Fars halklarıyla kardeşçe yaşamak için bu ülkeleri demokratik bir hale getirmek için, bir taş da sen koy ve hep birlikte özgürleşelim.Böylelikle sömürgecilerin tuzağına düşmeyelim.
PKK tarafından Barışa katkı sunması için 1 Hazirana kadar uzatılan eylemsizlik kararı 15 Temmuz’a kadar yeniden uzatılmış ve iyi gelişmelerin olması durumunda bunu 1 Eylül’e kadar taşıma düşünceleri vardır. Bu doğrultuda KCK’nin açıklamalarını okumaktayız.
Burada aydınım, demokratım, sosyalistim, solcuyum, liberalim, muhazafakarım diyen tüm aydınların bu sürece dâhil olması gelecekteki savaşın önünü alacaktır. Herkes sorumluluğunu bu anlamda yerine getirirse Türkiye Kürtleri ve diğer devletlerdeki Kürtler için onurlu bir barışın önü açılacaktır. Yine altını çizerek belirtmek istiyorum ki, Kürt halkının ulusal çıkarlarını esas alan partilerimiz ve yine halkımız bu süreci çok iyi değerlendirip, sömürgecilerin oyununu ulusal bilinç ile bozacaklarından eminim.
Ya ulusal anlamda onurlu bir barış ve özgürlük diyeceğiz, ya esir olacağız, ya da bu onursuzluğu kabul etmemek için direneceğiz.
03.06.2009 tarihinde sitelerde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder