31 Temmuz 2011 Pazar

DTP Erdoğan Görüşmesini Anlamak


Acaba Tayyip Erdoğan DTP ile neden bir görüşme yaptı?
Gerçekten Kürt açılımına destek sunmak için mi?
Yoksa bu, yaz ayını geçirme planıyla beraber bir seçim yatırımı mı?
Şimdi eğer gerçekten Kürt açılımına destek için bir görüşme yaptıysa, o zaman neden Türkiye Başbakanı sıfatıyla yapmadı?
Öncelikle sorun diye adlandırılan “Kürt Halk Gerçekliği” ne yaklaşım bu kadar basit mi olmalı? Bu düşündürücü olduğu kadar kaygı vericidir.
İlk başlara dönersek, AKP 29 Mart yerel seçimlerinden güçlü çıkmak için tüm devlet olanaklarını seferber etti, ancak buna rağmen kaybetti.
Sonrasında KCK bir açıklama yaptı ve Kürt halkının bu başarısını kutlayarak barışa zemin aralamak için HPG’ye çatışmasızlık ortamı yaratması için çağrıda bulundu ve olumlu yanıt verildi.
Tüm bunlarla beraber Orgeneral İlker Başbuğ DTP’yi hedef gösteren açıklamalarda bulundu. Sonrasında büyük bir gözaltı furyası başladı ve DTP’nin tüm kadroları tek tek hapislere tıkıldı. Hem HPG’ye askeri operasyon hem de DTP’ye siyasi operasyon yapıldı. Amaç kazanılan seçimi ve yaratılan barış ortamını baltalamaya ve içini boşaltmaya dönüktü.
Tam bu sıralarda Cumhurbaşkanından Kürt açılımı ile ilgili sözde beyanatlar geldi. Süreç ondan sonra barış olacak mı olmayacak mı diye ta bu günlere kadar tartışılarak devam etti. Bu güne kadar Abdullah Öcalan’a karşı hakaretlerde bulunan insanlar bile süreç hakkındaki görüşlerini söylediler ve hiçbir hakarette bulunmadan çok güzel dil ile yaklaştılar.
Bir taraftan bunlar olurken öte taraftan, Diyarbakır da bir kadına yönelik polislerce halen aydınlatılmayan bir taciz olayı gerçekleşti. Şırnak ta iki DTP’li ile beraber hala failleri aydınlatılamayan 8 insanımız hunharca katledildi ve silahlardan çıkan mermilerin balistiğine dahası hangi silahtan çıkmış olduğuna bakılırsa bu iki kardeşimizi katledenler devletin silahıyla bunu yaptıkları ortaya çıkıyor
Şimdi buraya kadar süreci çok güzel bir şekilde yürüttüler.
Ve Tayyip Erdoğan DTP ile Başbakan değil de Genel Başkan sıfatıyla bir görüşmede bulundu.
Her ne kadar da bunları bu haliyle iyi gelişmeler olarak değerlendirmek gerekirse de, öyle çok fazla sevinmemek gerektiği bu tartışmaların arasında halkın deyimiyle ”arada kaynayan” tahriklerle ortadadır.
Daha önce kesin ve kes DTP ile görüşmem diyen Erdoğan ne değişti de böylesi bir görüşmede bulundu?
Aslında neden görüşme gerçekleştiği ortadadır.
Erdoğan Başbakan sıfatıyla görüşmedi ki, bu bile bunu anlamamıza yetiyor.
Şimdi bunu nasıl anlamak gerekir; Öncelikle sorunlara ciddi yaklaşmak gerektiği özellikle böylesi bir gerçekliği layıkıyla kavramak çok önemli bir durumdur. İstediği kadar konuşma olumlu geçsin, istediği kadar dilek ve temenniler aktarılsın, o görüşülen insan bir Başbakan değildir, sadece bir parti Genel Başkanıdır. Ancak bir parti genel başkanı ne yapabiliyorsa o da öyle yapacaktır. Ve yarın öbür gün seçim meydanlarında Kürtlere seslenerek e işte ben sizin vekillerinizle bu konuyu görüştüm ama bana izin vermediler diyecek.”” E tabi vermezler çünkü o bir genel başkan, Başbakan değil ki devletin sözü olsun””. Bu, bu kadar açık ve nettir. Tüm bu planların karşısında Kürt halkının bir itirazı olamayacaktır çünkü öyle planlar yürütülüyor ki, öyle oyunlar dönüyor ki, ancak 1990’lı yılları bilen ve gören kişiler bunları anlayabilir. Ancak sömürgecilerin planlarını çözebilenler bunları anlayabilir.
Biz şimdi her şeyi geçebiliriz, böl, parçala, yok et zihniyetini ve bunun sonucunda tarihi kaybettiklerini, en vahşi katliamları reva gördüklerini, her gün bombalar yağdırdıklarını coğrafyamızı çoraklaştırdıklarını daha türlü türlü işkence yöntemlerini bu halkın üzerinde denediklerini unutabiliriz diyoruz, ve biz yine de tüm bunlara karşı, kulaklarımızı tıkıyoruz, bunlar eskide kaldı affettik diyebiliyoruz.
Ancak geçmiştekileri anlamak mümkündür, peki gelecekte yapmaya çalışacaklarını nasıl anlayacağız ve sindireceğiz. Ben bunu anlayamıyorum, açık açık yok etmek için ellerinden gelen ne varsa yapıyorlar.
Nasıl mı?
Çok küçük bir kanıt vermek gerekirse, bir taraftan böyle tatlı sözler, hoş temenniler, evcilikler oynanırken diğer taraftan hiçte hoş olmayan gerçek olaylar cereyan ediyor.
Ne mi oluyor?
İran Türkiye sınırına 162 tane yeni karakol kurulup duvar örülüyor.
Türkiye-Federe Kürdistan sınırına 12 tane baraj yapılıyor.
Ne mi oluyor; Hakkâri’de insanların göç etmeleri için her gün kontra faaliyetler yapılıyor. HPG’li kıyafeti giymiş kişiler halktan haraç alıyor, tehdit ediyor.
Ne mi oluyor; Botan-Zagros’ta barajlar için yollar yapılıyor, coğrafyamızın karış karış her yerinde mevzi kazılıyor, ne kadar tepe varsa hepsi bir bir tutuluyor, her gün bölgeye askeri araç ve mühimmat taşınıyor, yani bu nasıl bir iyi niyet görüşmesidir anlaşılmış değilim.
Öyle korkunç bir tuzak var ki ne anlatabilirim ne de anlatmaya dilim varıyor.
Öyle bir savaş düşünüyorlar ki, bunları düşündüklerini bildikçe ben bu barış havasını solurken boğazım müthiş karıncalanıyor.
Tüm bunlara rağmen ben diyorum ki, tüm bu planlar 15 Ağustos yol haritasıyla bertaraf edilecektir. Onurlu bir barışa olan inancımla, umarım Türk Devleti bu yapmak istediği planlarından vazgeçer de sömürgecilerin daha fazla oyununa gelmez. Ve biz Türk ve Kürt halkı kardeşçe bir bin yıl daha beraberce yaşarız.
10.08.2009 tarihinde Günlük Gazetesinde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder