31 Temmuz 2011 Pazar

Ya tam Demokrasi, ya da Faşizm


DTP ve Kürtlerin çok dikkat etmesi gereken bir süreçten geçiyoruz
Son günlerde siyasilerin, askerlerin, sivil toplum örgütlerinin, yazarların, aydınların ve bir bütün olarak tüm Türkiye’nin konuştuğu ve yorumlar geliştirdiği gerçeklikle ilgili olarak Hasan Cemal’in, Murat Karayılan ile olan görüşmelerini gündemden takip ediyoruz.
Hasan Cemal soruyor, Murat Karayılan cevaplıyor. Bu sorun ne olacak ve nasıl çözülecek diye, Murat Karayılan bu sorun ancak ve ancak güçlü bir siyasi irade ile çözülür diyor ve ekliyor, çözüm için gereken tüm adımları biz PKK tarafı olarak atacağız. Hatta 1 Haziran a kadar bir çatışmasızlık sürecindeyiz ve bunu geliştirmek istiyoruz diyor.
Yani sonuç olarak PKK’ nin son 16 yıldır üzerinde durduğu ve çözümün gelişmesi için çalıştığı, birçok kez ateşkes ilan ettiği, tüm devletler ve ülke halkı tarafından bilinmektedir. Ancak her ateşkes sonrası karanlık güçler tarafından bu ateşkesler sabote edilip, tekrardan bir çatışmalı ortama geçilmesine neden olmuştur. Yani ateşi kesen taraf PKK, ateşi harmanlayanlar ise karanlık güçlerdir.(derin devlet veya modern adı olan Ergenekon)

Bilindiği üzere DTP 29 Mart seçimlerinden başarıyla çıkmıştır ve halk DTP’ ye bir görev vermiştir.”Al sana irade, Al sana halk desteği, Git bizi temsil et” şeklinde DTP halk tarafından görevlendirilmiştir.
Seçimleri başarıyla kazanan DTP, belediye sayısı 56 iken 98 e çıkarmıştır. Bu yüzde yüz bir başarıdır.
Halk DTP’ ye gereken desteği verdi ve DTP halkın bu yanıtını anladı. Diğer taraftan her türlü devlet desteğin arkasına alan AKP, bu aldığı ağır darbeden sonra, bunun faturasını halka ve DTP’ ye çıkardı. Türkiye’nin bütün illerinde eşzamanlı olarak DTP’ ye baskınlar yapıldı ve 600’e yakın üst düzey yöneticilerinin de aralarında bulunduğu partili gözaltına alınıp tutuklandı.
Yani DTP’ nin halkla bütünleşen tüm çalışanları bu basılan düğmeyle etkisiz hale getirildi.
Neredeyse DTP’ nin suyu sıkılıp bir bardağın içerisine konuldu ve bu suyu sıkılmış bardağı da ellerinde tutuyorlar. Bu ellerinde tuttukları “halkın öz savunmacıları” ydı.
Yani doğru bir dille anlatılırsa bu gözaltına alınıp tutuklanan kişiler “halkın öz savunma güçleriydi”
Bir yerlerden düğmeye basıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Peki, bu düğmeye kim ve neden bastı.
Diğer taraftan PKK’ nin 1 Haziran a kadar ilan ettiği çatışmasızlık ortamına rağmen çok yoğun bir şekilde imha amaçlı olarak Türk ordusu tarafından operasyon yapılmaktadır. Bunların sonucunda her iki taraftan da ölümler yaşanmaktadır.16 yıldır PKK’ nin tek taraflı yapmış olduğu ateşkesler ve çatışmasızlık ortamları her zaman barışı istemeyen güçler tarafından bozulmaktadır. Bu taraf hem faşistlerdir hem de sömürgecilerdir.
Faşistler Kürt halkına tahammül etmemektedir, Sömürgeciler ise Kürtlerin Ulusal bilince kavuşup devletleşmeyi istemelerinden endişelenmektedir.
Aksi takdirde sömürgecilerin Ortadoğu üzerindeki bütün planları suya düşer. Hem Ortadoğu’nun hem dünyanın başına bela olan İngiltere ve Amerika’dır.
Bir taraftan tüm ülke barışı konuşurken gazeteciler Kandil’e gidip Murat Karayılan’la görüşürken, diğer taraftan çok yoğun askeri operasyonlar yapılmaktadır. Hem karadan hem havadan bombardımanlar her gün her saat Kandil’e ve ülkemizin güneydoğusuna yapılmaktadır. Yani bir bütün olarak tüm Kürdistan Coğrafyası bombardıman altındadır.
Son günlerde Cumhurbaşkanının da dâhil olduğu Kürt sorununda çok iyi gelişmeler olacak, başlıklı haberleri vermesi Kürtler açısından iyi görünse de, ben tedirginim.
Yani hem bir taraftan Kürt halkının temsilcisi ve siyasal alanda çalışmalarını yürüten legal parti olan DTP üzerindeki yoğun baskı, gözaltı ve tutuklamalar, diğer yandan yine DTP ile aynı tabana sahip olan PKK’ nin üzerine askeri ve siyasi baskı uygulanmaktadır.
Kimseler DTP’ nin 29 Mart seçimlerindeki başarısını görmek istemeyip, aynı şekilde PKK’ nin çatışmasızlık ortamını dahi dikkate almamaktadırlar. Hem PKK’ ye askeri operasyon hem de DTP’ ye operasyon yapıldığı bir süreçte Kürt sorununda iyi ve güzel gelişmeler olacak denmesini ben anlayamıyorum.
Son olarak sınır ötesi bir askeri operasyon hem kara hem hava operasyonunun kokuları geliyor burnuma. Geçmiş yıllarda onlarca operasyon yapılmasına rağmen bu sorunun askeri seçenek ile çözülemediği herkes tarafından bilinmektedir. Daha öncede hem Barzani, hem Talabani’nin peşmergeleri ile Türk ordusu,ortak operasyon ile PKK’ nin Üs’lerine her türlü saldırıyı yapmış ve sonuçsuz bir şekilde çok büyük darbe yiyerek geri çekilmişlerdir.
Geçmişten dersler çıkarmasını bilmeyenler yine asker ölümleriyle karşı karşıya kalacak ve annelerin gözyaşlarına sahne olan bir ülke bırakacaklar.
Her ne hikmetse, bu güne kadar teknolojik olarak Türkiye’ye açık destek veren Amerika şimdi de yine açık bir şekilde Kandil’e dayanmış bulunuyor. Güney Kürdistan yönetimi ile birlikte hareket edip Kandil’in içlerine kadar yönelmişlerdir. Yaklaşık bin asker ile Tanklarla, ABD askerlerinin öncülüğünde peşmerge güçleri şuanda Kandil’de ve “Şehit Harun” diye tabir edilen kampın yakınında bulunan “kuzine” köyüne gelmiş bulunuyorlar. Bunun açıklamasını da Talabani’nin Qeladize bölgesine yapacağı ziyarete bağlıyorlar.
Bu ülkede bir anlamama ve algılamama sorunu var. Bunca yıldır Kürtlerin üzerine hem siyasi hem de askeri olarak gittiniz. Kürtlerin seçilmiş milletvekillerini tanımadınız, yine seçilmiş belediye başkanlarını keyfi olarak görevden aldınız. Tüm bunlar olurken, henüz aydınlanmamış 17 bin faili meçhul cinayet varken, daha Bilge (Zankırta) köyünün üzerinden barut kokusu kalkmamışken ve neden, tamda böylesi bir sürece denk gelmesini hiçbir hükümet yetkilisi açıklayamamışken, şimdi siz “Kürt sorununda iyi şeyler olacak” deseniz nedir demeseniz nedir.
Ortada bir derin devlet var (modern adıyla Ergenekon).Ve işlenmiş ve halen işlenen birçok katliam var.
Kürt halkı sistematik olarak adeta soykırımdan geçiriliyor.
Bu hem kültürel haliyle hem de katliam haliyle sürdürülüyorken,
Bunları açıklayamayan bir zihniyet, hem bunlar olurken hem de DTP’ ye karşı bir linç ve gözaltı, tutuklama furyası devam ederken
Ve dahası Cumhurbaşkanı bunları açıklığa kavuşturamazken
“Kürt sorununda iyi şeyler olabilir” diyor.
Sayın halkım ben bunları anlayamıyorum. Cumhurbaşkanı, ya gerçekten çok dürüst, yada gerçekten çok iyi bir oyuncu. Şimdi beni sıkıntıya iten konu ise; Cumhurbaşkanının İngiltere, Amerika ile olan dostluğunu ve dahası Fethullah Gülen Cemaati ile olan ilişkisini bilince bu iyimserliğim, kötümserliğe, umudum, umutsuzluğa, aydınlık günlerin karanlığa, kararlılığın ise karamsarlığa dönüştüğünü görüp, anlamakta güçlük çekiyorum ve ürküyorum.(umarım ben yanlış düşünüyorumdur, umarım gerçekten çok dürüsttür)
Şimdi saygıdeğer halkım benim şahsi olarak korkularım var. Bu korkularımı bir-bir anlatmak isterim.
Şimdi gelin tamda bu noktada bir çözümleme yapalım.
1: DTP’ nin tüm aktif çalışanları, yani halkla iç içe olan kesimini hapse tıktılar.
2: Bu kesimin ortadan kaldırılmasından sonra DTP’ de bir boşluk oluştu.
3: Düğmeye basanların önceki yıllardaki hesabı, yani DTP’ yi kendi çizgilerine çekme girişimleri başarısızlıkla sonuçlandığı görülünce, yine kendileri tarafından bir operasyon ile bu dedikleri sürecin önünü açtılar.
4: Tam da bu zamanda DTP tüm Kürt çevrelerini kapsayan bir konferans çağrısı yaptı ve “halkın öz savunma güçleri” nin yerini dolduracak yeni-yeni kişiler aranmaya başlandı.(elbette normal bir partinin yapması gerekende buydu.) Fakat benim burada şüphelerim var.
5: Aynı şekliyle yine aynı halk tabanının olduklarını söyleyen PKK’ ye yönelik çok kapsamlı bir askeri operasyon yapılıyor ve hedefte “başkanlık konseyi” var.
Yani tam anlamıyla Kürtlerin içi boşaltılmak isteniyor.
Şimdi benim korkum odur ki;
Nasıl Ergenekon’un Avrasyacı kesimi tasfiye edilip yerine yine sağlam kendi kadrolarıyla bu boşluk doldurulduysa,

Korkum odur ki DTP’ nin de bu “öz savunma güçleri” nin yerine, yine Ergenekon’un şimdi oluşan yapılanmasının adamlarının yerleştirilmesi olacak.
Yani bu şekilde DTP’ yi kendilerine bağlayacaklar.
Artık DTP’ nin kontrolü devletin kendisinde olacak.
Ve Kürt halkını yine Kürt partisi olan DTP eliyle devletin kendisi kontrol edecek.
Buradan Kürt halkına çağrım şudur ki;
Siz, siz olun partiniz DTP’ ye sahip çıkın. Yoksa bu korkularımla halk baş başa kalacak. Benim inancım halkımız daha önce de olduğu gibi bu tip tasfiyelere izin vermeyip yine halkın yanında olan “Kürt Halk Gerçekliği”yle bilenmiş yiğit Kürt halkının yeni “Öz Savunma Güçleri”ni oluşturacak bir yapıya sahip olacaklardır.
Sonuç olarak bu kara ve bir o kadar da karmaşık ilişkiler yumağında bir oraya bir buraya giden ve ekonomik kriz ile kendisinden geçen ve sağlıklı düşünemeyen AKP hükümeti, Eğer bu planlarının bozulduğunu görürse, çok vahşi bir Faşizm dalgasını bu halka reva görecek.
Belki de uzun yıllar sürecek bir iç savaşın önünü açacaklar.
Ya, Tam Demokrasi Yada Tam Faşizm. Artık süreç budur. Bunun ortası da yoktur.
Ben bu barış havasını solurken ve koklarken hem boğazım karıncalanıyor hem de burnuma çok kötü kokular geliyor. Eğer PKK’ye karşı gerçekleştirilen askeri operasyonlar durmayıp çift taraflı ateşkes ilan edilmez ise ve yine DTP’nin bu süreçte gözaltına alınan ve tutuklanan yöneticileri serbest bırakılmaz ise, dahası Kürtlerin gençlik örgütlenmesi olan YDG-M’nin tutuklanan ve gözaltına alınan üyeleri ve yöneticileri bırakılmaz ise ve bunun sonucunda çalışmalarına bütünüyle izin verilmez ise, Kimseler kusura bakmasın ben bu haliyle ortada bir “Barış-Marış” göremiyorum.
Ben bu konudaki endişelerimi siz değerli halkımla paylaşmak istedim. Ancak yinede değerli halkımızın en iyisini yapacağından ve böylesi oyunlara düşmeyeceklerinden hiç kuşkum yok.

BENDEN SADECE UYARMAK……………..!
12.05.2009 tarihinde sitelerde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder