31 Temmuz 2011 Pazar

Savaş mı İstiyorsunuz?


Bir duman ve koku kapladı yine göğün masmaviliğini
Şarapnel parçaları ve barut kokusu her yanda
Kulaklarımızı sağırlaştıran teknolojik canavarlar dolaşıyor yine göğün enginliğinde
Yürekler yine param parça, her bomba sesinde

Ağıtlar yükseliyor arşa doğru, her haykırış bir volkan olup çatlatıyor evreni
Ne istersiniz bilmem ki göğün maviliğinden
Ne istersiniz bembeyaz olan düşlerimizden
Ne istersiniz bilmem ki, oksijenimizden

Her nefes alışımızdaki yok oluşlarımız, sizin canavarlarınızın armağanıdır

Kürdistan bir uçtan diğer uca yemyeşildi
Yemyeşildi her yer, yem yeşildi coğrafyamız
Yerin yeşilliğiydi göğü mavileştiren
Ne istersiniz ormanlarımızdan, ne istersiniz yaşam kaynağımızdan

Dilimizi yok saydınız, kültürümüzü soykırımdan geçirdiniz
Adımızı yasak eylediniz, yetmedi mi?
Yetmedi mi daha, nedir bu düşmanlık, nedir bu kin?
Her düşen bombadan sonra ot bitmiyor oradan

Ne bir bitki, ne de bir gül yetişmiyor
Açmıyor rengârenk çiçekler, açmıyor kızıl güller
Tüm yaşam olanaklarımızı aldınız elimizden
Bırakın, bırakında yetişsin güller en ihtişamlığıyla sarsın dağlarımızı

Soldurmayın güllerimizi, soldurmayın fidanlarımızı
Henüz çatlamıştı toprak, daha yeni yeni filizlenip çıkmışlardı
Ama soldurdunuz, daha önce soldurduklarınızla aynı kaderi paylaştılar
Ama bilmediniz; hiç bilemediniz, ömrünüzün sonuna dek yine bilemeyeceksiniz
Sizler, soldurdukça, bir yenisi filizlenip fışkırıyor topraktan

Kürdistan’daki ormanlar bir-bir yandırılıyor ve dünya ve halk ve insanlık buna seyirci kalıyor. Operasyon bahanesiyle coğrafyanın damarları yakılıp kül ediliyor. Ne de olsa yaz ayları, nede olsa güneşin etkisi var, nede olsa halk bunu yutar. Bir bir insanların canını alıyorlar kimseden ses yok. Sokak ortasında infazlar var yine ses yok. Tutuklamalar, baskınlar, linç girişimleri, sindirmeler var, yine ses yok…
Bu bir kader mi, yoksa hak mı, yani bu bizim kaderimiz mi yoksa hakkımız mı?
Hem öldürüleceksin, hem de senden sonrakiler ölümle dans edecekler! Seni öldürmeleri yetmezmiş gibi, sonraki nesli de öldürmenin kaçırtmanın mantığı içerisindeler. Düşünsenize her yer çorak, yemyeşil alanlar yok olmuş. Çaylar, ırmaklar durmuş, dahası Fırat akmıyor, Dicle coşmuyor. Düşünsenize bütün yaşam olanakları bir bir yok edilmiş.
Bir bütün olarak vatanın; postallar altındayken ve sen sus pus oturmuşken, gözlerin görmüyor mu? Kulakların duymuyor mu? Lal eyledikleri dilin konuşmuyor mu? Daha ne kadar bu onursuzlukla yaşayacaksın? Daha ne kadar postallar vatanında dolaşacak ve her bastığı yeri cehennem eyleyecek? Ve sen daha ne kadar susacaksın?
Susma haykır, susma inlet yeri ve göğü!
Duymayan kalmasın bu zulmü, işitmeyen kulak olmasın,
Kaldır görmeyen gözlerindeki kaderimiz denilen mührü,
Onuruna sahip çık ve çözülsün dillerin
Haykırıyor musun? Konuşuyor musun? Görüyor musun? Onuruna kastettiklerini artık anlıyor musun? Her gün postallarıyla vatanını çiğnediklerini, ırzına namusuna göz koyduklarını her gün biraz daha rezilce bir yaşam sürdüğünü görüyor musun? Öyle bir coğrafyadasın ki, tarih hep seni söyleye gelmiş, tüm ilkler sende türemiş. Sen Kürt oğlu Kürt, sen! Kaldır başını, kaldır da bu onursuzlukla yaşayamayacağını haykır postalların sahiplerine. Haykır ve bir gül uzat, en kızılı olsun, en güzelinden olsun, öyle bir koksun ki, tüm dünya alsın kokusunu barışın. Uzat bir gül söyle postalların sahibine, bir elinde gül olsun, diğer elin barışı sıksın. Sen uzat elini isterse tutmasın düşmanlar, sen uzat barış elini, affet geçmişi, hazırlan onurlu geleceğine.
Sen uzat elini ve sor barış, barış, barış…
Olmuyor mu, sor bir daha, barış, barış, barış…
Yine mi olmuyor yine sor, ama inançla sor, gönlünde barış dileğiyle bir kez daha sor…
Ey postalların sahipleri! Ey vatanımızı cehennem eyleyenler! Ey düşlerimize kelepçe takanlar! Ey aşklarımıza sınır koyanlar! Ey ormanlarımızı cayır cayır yandıranlar! Ey dağlarımızı bombardımana tutanlar! Ey dilimizi kültürümüzü, kimliğimizi yasak eyleyenler! Şimdi söyleyin bana Ey sömürgeciler!
SİZ SAVAŞ MI İSTİYORSUNUZ?
Kaldırın başınızı da, dağıtın bu geleceğimize set döşeyen kara bulutları…

23.06.2009 tarihinde sitelerde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder